22 Aralık Cuma. Okuldan çıktım eve gidiyorum. Hava bulutlu ve soğuk… Derste öğrencilerime dilim döndüğünce Sarıkamış’ı anlatmıştım. 90 bin şehidimizi…

Tam da kar havası… Bizim Aydın’a, tabiri caizse kırk yılda bir yağdığındandır, hava böyle olunca hemen kar yağsın isteriz. Ben de aynen böyle, azıcık yağsa da çocuklar bir kar görse, kart topu oynasak hep birlikte diye heveslenmiştim ki, daha birkaç saat önce izlediğimiz belgeseldeki “Sarıkamış Ağıdı” düşüverdi yüreğime.

Hava soğuk kış geliyor,

Bilmeyene hoş geliyor.

Şarkışla’ya giden kağnı,

Dolu gidip boş geliyor.

 

Bilmeyene böyle hoş gelince kış, kağnılar da dolu gidip boş gelince, utandım. İsteğimden, hevesimden utandım.

 

***

 

Öylesine bir tarih konusu değildir Sarıkamış. “Olay şudur, sebepleri-sonuçları şunlar, şunlardır” diye alt alta yazılıverecek bir konu değildir.

Sarıkamış bir yastır çünkü.

Sarıkamış dramdır,

Sarıkamış kor gibi bir ağıttır.

Sarıkamış Altın Bulak,

Soğanlı`yı biz ne bilek.

Bizim uşak göycek gezer,

Ağca zıbın, kara yelek.

 

Yüzbaşılar binbaşılar,

Tabur taburu karşılar.

Bir kar yağar ince ince,

Yatan şehitler ışılar.

 

Sarıkamış, Başkomutan Vekili’nin askerlerine, buzdan bir kâsede sunduğu ateşten sıcak, buzdan soğuk bir ölümdür.

Gözünü sevdiğim Eşe,

Tekerin dayandı taşa.

Seferberliği durdur,

Elin öpem Enver Paşa.

 

Uşak gitti sürüyünen,
Asker kalkar boruyunan.
Hangi eve vardıyısam,
Bir gelin var karıyınan.

Sarıkamış Harekâtı’nı, merkezi Erzurum’da bulunan 3.Ordu yapacaktır. Emir ve harekât planı bizzat Harbiye Nazırı Başkomutan Vekili Enver Paşa’dan gelmiştir.

Plana göre Sarıkamış alınıp oradaki Rus karargâhındaki mühimmat ve yiyecekler ganimet yapılacak, oradan da Kafkaslar aşılıp, İran, Türkistan, Afganistan ve hatta Hindistan’a kadar olan yerler fetih olunacaktır.

Harekât emri 3.Ordu Komutanlığına geldiğinde, Ordu komutanı Hasan İzzet Paşa, mevsim şartlarının ve askerin yiyeceğinden giyeceğine ve kullanacağı mühimmatına kadar böyle bir harekâta kesinlikle uygun olmadığını bildirir. Bildirir bildirmesine de, gel de anlat başkomutan vekiline.

Üstelik Ulaştırma Teftiş Genel Müdürlüğü‘nün 3.Ordu hakkındaki 26 Ekim 1914 tarihli raporu da ortadadır.

“3. Ordu’nun bulunduğu yerde bile iaşesi için mevcut menzil kolları yetersizdir. Hareket halinde açlık muhakkaktır. Doğuda demiryolları olmadığından, menzil kolları ne kadar arttırılsa yine kâfi gelmez. On günlük erzakı taşıyan menzil kolları olsa dahi on birinci günü yine açlık baş gösterir.”

Enver Paşa bu raporların hiçbirine itibar etmez, bizzat kendisi görmek ister. Bir engel çıkıp gidemediği için de yerine karargâhtan Hafız Hakkı Bey’i gönderir.

Hafız Hakkı Bey incelemelerinden sonra Enver Paşa’ya, 3.Ordunun bu harekâtı yapıp başarabileceğini, fakat komuta kademesinin isteksiz ve cesaretsiz olduğunu rapor eder. Bunu yaparken de bu göreve talip olduğunu, fakat rütbesinin yetmediğini de ilave etmeyi unutmaz.

Aynı günlerde de bir Mehmetçik, mektubunda şöyle der:

“ Bu yaz, iki alayımızla Yemen’den buraya nakil olduk. Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki Arabistan’ın cehennemi sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i ilahi imiş. Burada çadırın perdesi buza kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp takımıma döndüm. Akşam yaklaşınca Köprüköy civar dağlarından tipi boşanır. Kumandanımız, gelecek Cuma Başkumandan Enver Paşa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi. Allah devlete ve millete zeval vermesin.”

Mehmetçik, kendisine müjdelenen yün içlik, çorap ve paltoyu bekleye dursun, Enver Paşa ve beraberindeki yeni komuta heyeti, harekâtı başlatmak üzere Erzurum’a gelmiştir bile.

Enver Paşa askerin halini yerinde görür ve onlara şöyle seslenir:

Askerler! Hepinizi ziyaret ettim, ayağınızda çarığınız, sırtınızda paltonuz olmadığını da gördüm. Lâkin karşınızdaki düşman sizden korkuyor, yakın zamanda taarruz ederek Kafkasya’ya gireceksiniz. Siz, orada her türlü nân(ekmek) ve nimete kavuşacaksınız. ”

3.Ordu komutanı Hasan İzzet Paşa ve üç kolordu komutanı görevlerinden azledilir.

Enver Paşa 3.Ordu komutanlığını bizzat kendi üzerine alır. 22 Aralık 1914’te harekât başlar.

Aylardan aralıktır. Aralığın sonları. Kafkaslarda kışın deli zamanlarıdır. Kar bir insan, iki insan boyundadır. Garibim Mehmetçik karnı aç, sırtı ince ve ayağında kimisinin delik potin, kimisinin çarık, düşer karlı yollara, karlı dağlara…

Önlerinde günlerce yürünüp aşılacak sarp yokuşlar, derin uçurumlar ve kara kış vardır. Savaştan savaşa geçen yüzlerce yılın yılgınlığı omuzlarında, yürürler, yürürler, yürürler…

Anne, baba, evlat, eş ve bacı-kardeş hasreti zaten yüreklerinde hep çakılı iken; Bir tas sıcak çorbaya, bir sıcak banyoya, sonra bırakın yatağı döşeği, sadece kuru bir toprağa hasret; Kardan beyaz, buzdan soğuk kefenlerine, sarınıp giderler.

Kimi köylüler bunun için:

“Buradan o dağlara baktığımızda, üzerine kar düşmüş çalılıklar görürdük. O çalılıkların kurda kuşa yem olmuş askerlerimizin kemikleri olduğunu oraya gidince anladık.” Derler.

Meğer ne içli yaslarımız,

Kor gibi ağıtlarımız varmış bizim,

Yaslara, ağıtlara sebep,

Ne çok yanılgılarımız varmış bizim.

Bu yüzdendir, öylesine bir tarih konusu değildir Sarıkamış. “Olay şudur, sebepleri-sonuçları şunlar, şunlardır” diye alt alta yazılıverecek bir konu değildir.

Aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.

Sağlıcakla…

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA