MS, merkezi sinir sistemini yani beyni ve omuriliği etkileyen bir nörolojik rahatsızlıktır. MS sinir sistemi içinde bir çeşit iltihabi reaksiyona neden olur ve farklı zamanlarda sinir sisteminin değişik yerlerini etkileyebilir.

Kadınlarda daha sık görülüyor

MS’in erkeklere kıyasla kadınlarda iki kat daha sık görüldüğünü söyleyen Siva, “Genç erişkinlerin hastalığı olarak tanımlanan MS’in ilk belirtileri genellikle 20 ila 40 yaşlarında ortaya çıkar. Kronik bir hastalık olmasına karşın, bu; MS tanısı alan kişilerin yaşamları boyunca hep hasta olacakları anlamına gelmemektedir. MS atakları çoğu zaman bir iz bırakmadan düzelebilirken, küçük bir grupta hastalık ilerleyici şekil alabilmektedir.  MS’lilerin yüzde 10 hatta daha azında bazen baştan ilerleyici bir şekli olabilmektedir. MS bir akıl hastalığı veya bulaşıcı hastalık değildir. Çok şükür öldürücü bir hastalık da değildir. Çoğu MS’li kişi için hastalığın yeni geliştirilen tedaviler sayesinde eskiden sandığımızdan daha iyi seyrettiği ve seyredeceği de bir gerçektir.” açıklamalarında bulundu.

Hastalık belirtileri nasıl ortaya çıkar?

Diker, “Multipl skleroz (MS), beyin, omurilik ve göz sinirlerinin tutulumuna bağlı belirtiler ile kendini gösterir. Bağışıklık sisteminin tam olarak bilinmeyen bir nedenle yanlış programlanması sonucu bağışıklık hücreleri kendinden olanı yabancı gibi algılamaya başlar. Savunma hücreleri Myelin dediğimiz sinir hücrelerinde düzgün ve hızlı iletimi sağlayan tabakaya saldırır ve doku zedelenmesi olur. Zedelenen dokunun yerine göre hastalık belirtileri ortaya çıkar” dedi.

MS bulaşıcı değil

Hastalığın hayatın erken dönemlerinde ortaya çıkıp yaşam boyu sürdüğünü anlatan Dr. Diker, “Bu hastalık ölümcül ya da bulaşıcı değildir. Mutlaka özürlülük oluşturacak, ilerleyici gidecek bir hastalık da değildir. Klinik açıdan belli standartları yoktur. Kişiden kişiye gerek belirtilerin sıklığı ve şiddeti, gerek hastalık gidişatı açısından çok büyük farklılık gösterir. Bazı hastalarda belirtiler hafif, kısa süreli ve geri dönüşümlü olabilirken, bazılarında daha ilerleyici olup özürlülüğe yol açabilir” ifadelerini kullandı.

Belden su alma işleminin hastaya zararı yok

Kulaktan dolma bilgilerle belden su alma işleminin zararlı olduğuna hastalar inanmamalıdır diyen Siva, açıklamalarda bulundu.

“MS ile uyumlu belirtilerle başvuran hastaya klinik değerlendirme ve muayenenin ardından yapılan ilk işlem MR incelemesidir. MR’da görülen her beyaz nokta da MS’i akla getirmemelidir. Bu noktaların şekli, dağılımı, ilaç tutma gibi durumları doğru değerlendirmelidir. Örneğin; migreni olan hastaların MR’ında beyaz noktacıklar olur ama bu noktacıklar aslında MS hastalığından farklı özelliktedir.

MS tanısında kullanılan bir diğer yöntem belden su alma işlemi; yani beyin omurilik sıvısı incelemesidir. Her MS tanısı sonrasında hastalara mutlaka bel suyu incelemesi yapılmalıdır. İnternette ya da kulaktan kulağa yayılan ‘Bel suyu alınma işlemi tehlikelidir’ gibi yanlış bilgilere asla inanılmamalıdır. Belden su alınması basit bir işlemdir. Hastanın yatışını gerektirmez, işlem odasında birkaç dakika içinde bir iğne yardımıyla hastanın beyin ve omuriliğini saran zarlar arasındaki bir sıvı alınır. İşlemde sinir dokusuna direkt bir girişim olmaz. Ayrıca zarlar arasındaki bu sıvı vücut tarafından günde birkaç kez salgılanan ve emilen özellikte olup, alınan örnek son derece küçük bir bölümdür. Yani sıvı alınması kişide herhangi olumsuz bir durum yaratmaz.”

Hastalığın seyri üç farklı tipte olabilir

MS’in en sık belirtilerini, görme bulanıklığı, çift görme, dengesizlik, uyuşma, karıncalanma, ağrı gibi duyusal belirtiler, duyu ve kuvvet kayıpları, idrar sorunları ve normal dışı aşırı yorgunluk şeklinde belirten Dr. Diker, “Bu belirtilerin MS açısından anlamlı olabilmesi için en az 24 saat aralıksız sürmesi gerekir. Hastalığın seyri temelde 3 farklı tipte olabilmektedir. En sık gözlediğimiz ‘alevlenme-atak ve düzelmelerle seyreden’, ataklar arasında hastanın tamamen normale döndüğü tiptir. Daha az gördüğümüz ‘ikincil ilerleyici’ tip ise atakların yanı sıra, ataksız dönemde de ilerleyici seyir gösterir. Hastaların sadece yüzde 10 kadarında izlediğimiz ‘birincil ilerleyici’ MS ise atakların olmadığı, özürlülük derecesinin de yavaş yavaş arttığı seyir şeklidir. Bu gurupta hastalığın ortaya çıkışı sıklıkla 40’lı yaşlardır” dedi.

Tedavi kişiye özel olur

MS hastalığı kişiye özel bulguları ve seyri gibi tedavisi de kişiye göre değişebilen bir hastalıktır diyen Siva, “MS hastalığının tedavisinde birçok ilaç bulunmaktadır. Bugün doğru bir tedavi ile ataklı MS hastalarında yüzde 80-85 oranında kontrol sağlamak, seyrini yavaşlatmak ya da geciktirmek mümkündür. Bazı MS hastaları; hastalık iyi seyir de gösterebileceğinden yoğun bir tedavi sürecine bile ihtiyaç duymamaktadır. MS hastalığının tamamen tedavi edilmesini sağlayan bir yöntem yoktur. Genel olarak ataklara, semptomlara yönelik ve uzun dönem koruyucu tedaviler uygulanmaktadır.” açıklamalarında bulundu.