Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Viral Hepatit Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Neşe Demirtürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hepatit B ve C virüslerinin kronik iltihaba yol açtığını, karaciğer sirozu ile karaciğer kanserine neden olduğunu söyledi.

Dünyada yaklaşık 250 milyon kişinin Hepatit B, 70 milyon insanın ise Hepatit C hastası olduğunu belirten Demirtürk, şöyle devam etti:

"Türkiye'de 3,5 milyon insan Hepatit B, 70 bin insanımız da Hepatit C hastası. Ama bu hastaların ne yazık ki yarısından fazlası henüz hasta olduklarının farkında değil. Çünkü hepatit bulaştıktan sonra sarılıkla seyreden bir hastalık oluşturuyor. Bu dönemde hastalık tanınamazsa, sonrasında sessizleşerek kronikleşiyor. İnsan vücudunda halsizlik dışında hiçbir belirtiye yol açmıyor. Kronik Hepatit B ile Hepatit C olduktan sonra, hastaları doktora getirebilecek çok özel bir şikayet ne yazık ki yok. Biz bu hastaları taramalar sırasında tesadüfi olarak tespit ediyoruz."

Demirtürk, kronik Hepati B ve C tedavisinde son dönemde etkin yöntemlerin kullanılabildiğini vurguladı.

Hastaların Hepatit B için daha uzun soluklu ilaçlar kullanması gerektiğine dikkati çeken Demirtürk, "Hepatit C için ise hastaların 12 hafta ilaç kullanarak yüzde 100 iyileşme şansı var. Dünyadaki en önemli sıkıntı sadece hastaya ulaşıp tedavi edebilmek. Tedavi edildiğinde siroz ve kanser gibi hastalıkların yüzde 100 önüne geçebiliyoruz. Ama en büyük sorun hastaları bulabilmek. Bu nedenle toplumda hastalığın bilinirliğini ve farkındalığı artırmak son derece önemli." diye konuştu.

Demirtürk, KLİMİK olarak hepatit konusunda Türkiye'nin farklı noktalarında sempozyumlar ve toplantılar yaparak hastalara ulaşmaya çalıştıklarını aktardı.

Toplumun geneline ulaşıp hepatit virüsü taramalarının yapılması gerektiğine değinen Demirtürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'de Hepatit B ve Hepatit C hastalığının farkında olan insanların sadece yüzde 1'i tedaviye ulaşmış durumda. Bu son derece düşük bir oran. Bu konu esasen hastaların bilinçsizliğinden kaynaklanıyor. Yani hastalığın belirgin olarak bir şikayeti yok. Hasta, son aşamada siroz ve kansere gidene kadar hepatitin ciddi bir hastalık olduğunun farkına varmıyor. Tesadüfen tespit edilse bile hasta 'Benim hiçbir şeyim yok' diyor, tedaviye başlamıyor. Hepatitli hastalar ciddi bir klinik şikayet olmadığı için rahatsızlıklarını önemsemiyor. Hastalığının farkında olanlar da tedavinin olup olmadığını bilmiyor. Eskiden tedavi yöntemleri çok acılı ve zor olduğu için hastalar da kaçıyordu. Yeni hepatit ilaçları Türkiye'de de 2016 yılından beri kullanılmaya başlandı. Hastalara ulaşmanın en önemli yolu risk gruplarını taramak. Risk grupları içerisinde gebeler, bağışıklığı baskılanmış hastalar, hemodiyaliz hastaları ve çok kan transferi yapılmak zorunda kalınan kişilere bu tarama özellikle yapılmalıdır."

Demirtürk, Hepatit B'den aşıyla korunulabildiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

"Hepatit C için ise bulaşma yollarını kırmakla önlem alınabilmektedir. Tedavide çok yönlü seçeneklerimiz var. İlaç kullanarak yüzde 100 iyileşme elde ettiğimiz ilk viral enfeksiyondur. Biz viral enfeksiyonların pek çoğunda etkin antiviral tedaviler kullanamıyoruz. Bu anlamda baktığınızda Hepatit C, dünyada bir ilk. Hastaya 3 ay ilaç verdikten sonra, tamamen bu hastalıktan kurtarabiliyoruz. Türkiye'de sosyal güvenceleri olan Hepatit C hastaları, 2016 yılından beri bu ilaçlara rahatlıkla ulaşabiliyor. KLİMİK, Hepatit C'li bin 400 hastada bir tedavi çalışması yürüttü. Bu hastaların yüzde 99'unda tam iyileşme elde ettik. Türkiye'de 7 bin civarında hasta tedavi edilebilmiş durumda. Bu da yüzde 1 oranına denk geliyor. Onun için hastalara ulaşmamız ve tedaviyi gerçekleştirmemiz son derece önemli."