SABAH'ın gündeme getirdiği Melek Karaaslan vakasında, şimdiye kadar hep Melek'in ailesi Levent ailesi konuştu. Ancak Karaaslan ailesi savcıya ve polise verdiği ifadeler dışında evinin kapılarını gazetecilere hiç açmadı. Karaaslan ailesinin Hamur ilçesi Merkez Mahallesi'ndeki kapılarını çaldık. Melek'in aylarca tutulduğu bir tahtanın üstünde tutulduğu banyo-tuvaleti görüntüledik. Ve Melek'in ölümünde hiçbir sorumlulukları olmadığını iddia eden koca Ferdi, anne Naciye, görümce Oya ve kayınpeder Kutfettin Karaaslan'la konuştuk. Melek'ten geriye kalan her şeyden habersiz iki yetim çocuk Akın ve Miraslan'ı sevdik. Karaaslan ailesi, Melek'in ölümünden sonra Hamur halkının kendilerine gösterdiği tepkilerden dolayı kafalarını dahi evlerinden çıkaramıyor. Bunu kendileri "Melek'in ailesi bizi ölümle tehdit ediyor" diye açıklasa da, anlatılanlar ilçe halkının aileye tepkisinin büyük olduğu yönünde.

KOCADAN ÇELİŞKİLİ CÜMLELER
Karaaslan ailesinin Hamur'da kendilerine ait iki katlı betonarme bir evde yaşıyor. Ev, bölgedeki pek çok evle kıyaslandığında konforlu denilebilecek bir ev. Ferdi Karaaslan (29) iki çocuğu, anne, baba, kızkardeş ve erkek kardeşiyle bu evde yaşıyor. Melek'le 8 yıl önce 3 milyar başlık parası karşılığında evlenmiş. Kızkardeşi de Melek'in amcasının oğluyla evli. İnşaat işçiliği yapan ve Melek'in ölümünden sonra işinden kovulan Ferdi Karaaslan, karısının bel fıtığı hastası ve üç yıldır yatalak olduğunu iddia ederek başlıyor söze. Ancak söylediği her cümle bir öncekiyle çelişkili. Çünkü ardından karısının küçük çocukları 2 yaşındaki Miraslan'a hamileyken belinin burkulduğunu anlatıyor. Burkulma hadisesinden sonra Ağrı Devlet Hastanesi'ne götürdüğünü ve bunun hamilelikten kaynaklandığının anlaşıldığını söylüyor. Bir yandan da karısının kendisiyle evlendirilirken akıl sağlığının yerinde olmadığını, evde sürekli kendi kendine konuştuğunu, kendisine ve ailesine küfrettiğini ileri sürüyor. Melek'in tuvalet-banyo olarak kullanılan yerde tutulma nedenini ise şöyle açıklıyor: "Evde hepimiz işe gidiyorduk. Sabahları annemle onu tuvalete götürüyorduk. Orada ihtiyaçlarını karşılıyordu. Sonra ben çıkıyordu. Evde sadece annem kalıyordu. Annem de onu taşıyamadığı için akşam geldiğimde onu odasına götürüp, yatırıyordum." Ancak savcılığa verdiği ifade bunun aksini ispatlıyor: "6 ay önce eşim altına büyük ve küçük abdestini yaptığından dolayı yatağını yatak odasından alarak banyo olarak kullandığımız odanın içerisine götürüp orada bakmaya başladık. Amacım çocuklarımın hastalık kapmasını önlemekti." Kocanın Melek'in vücudunda neredeyse çürüyen, kurtlanan yaralara ilişkin cevabıysa şu: "Bu yaralar eşimin ihtiyacını karşılarken indirip kaldırırken oluşan yaralar olabilir. Eşime kesinlikle kötü muamelede bulunmadım."

CENAZESİNE GİTMEKTEN KORKMUŞ
Ferdi Karaaslan; kendisini suçlayan Levent ailesini ise kızlarına sahip çıkmamakla suçluyor ve Levent ailesinin kızlarını 3 senedir aramadığını iddia ediyor: "Babası korucu ve devletten maaş alıyor. Ayrıca yüzlerce koyunu var. Ama kızlarını bir kez bile aramadılar." Levent ailesinin Karaaslan ailesine yönelik tehdit iddialarınaysa "Onlar bizi tehdit ediyor" diye yanıt veriyor. "Karının cenazesine neden gitmedin?" sorusunaysa "Karımın o kadar hasta olduğunu bilmiyordum ama öldükten sonra da bana bir şey yaparlar diye korktuğumdan gidemedim" diyor. Karısının otopsi sonucunu beklediğini, masumiyetinin ortaya çıkacağını iddia eden koca, ondan sonra hem karşı aileye hem de medyaya dava açacağını da ilan ediyor.

KAYNANA ÖZEL SABUNLA YIKIYORMUŞ
Hastanedeki tanıkların "Kokusunu hala unutamadık" dediği Melek Karaaslan'a neden bakmadıklarına ilişkin sorumuzu ise "Her gün yıkıyorduk. Her gün yemek yediriyorduk. Bir tepsi hazırlayıp önüne koyuyorduk ve hepsini yiyordu. Neden o kadar kilo verdiğini bilmiyoruz" diye yanıtlıyor annesi Naciye Karaaslan. Gelininin tek sorunun yürüyememek ve altına kaçırmak olduğunu iddia eden kayınvalidenin diğer iddiasıysa inanılır gibi değil: "Onu her gün özel sabunlarla yıkıyordum." Melek'in düğünde ya da çocuklarıyla çekilmiş bir fotoğrafının olup olmadığını soruyoruz. Cevap: Yok. Nedeniyse şöyle açıklıyorlar: "Hiç bizim aramıza karışmazdı ki." Melek'in çocuklarına kendisinin baktığını, onları mamalarla büyüttüğünü anlatan kayınvalide Naciye Karaaslan; "Çocuklarını tanımıyordu. Zaten tam biz doktora götürecektik, babası gelip götürdü" diye konuşuyor. Bir yandan da "Madem bizim bakımımızı beğenmiyorlardı gelip kendileri götürselerdi" diye bir önceki cümlesini yalanlıyor.

İŞTE O TUVALET
Sohbetimiz sürerken kayınpeder Kutfettin Karaaslan eve geliyor. O da kendilerine yönelik ithamları reddediyor ve bunun için Allah'ın tanıklığını gösteriyor: "Yukarıda Alllah yapar, bunu kim bir insana yapar?" Biz de bu sorunun cevabını merak ediyoruz ve soruyoruz: "Peki siz ne yaptınız?" Cevap şaşırtıcı: "Onu götürmediğimiz hoca kalmadı. Hatta Adıyaman'daki Menzil'e bile götürdük. Orada birkaç gün kaldılar. Onlarca kez muska yaptırdık. Hatta muskaları da savcıya teslim ettik. Götürdüğümüz hocalar Melek'in 9 yaşından beri akıl sağlığının yerinde olmadığını ve evlenmemesi gerektiğini anlattı." Kutfettin Karaaslan sohbetimizin ortalarında gelinlerine ne kadar iyi baktıklarını göstermek için onun yatak odasını görmemizi öneriyor. Kabul ediyoruz. Yatak odası temiz, düzenli. Melek'in geceleri yattığını iddia ettikleri çift kişilik sünger yatak duvara dayanmış halde. 'Tuvaleti de görebilir miyiz?' sorumuzu 'Orası tuvalet değil, banyo' diye düzeltiyorlar ve kabul ediyorlar. Duvarları beyaz-kahverengi fayanslarla kaplı ve hem banyo hem de tuvalet olarak kullanılan bir mekan burası. Elbette Melek'ten sonra temizlenmiş, o dışarıya kadar sızan kokudan eser yok. Havalar düzeldiği için onu burada tuttuklarını kaçırıyorlar ağızlarından bu defa da.

KOMŞULAR AİLEYİ YALANLIYOR
Karaaslan ailesinin evinden ortak kararlaştırılmış bir savunmayı dinleyerek ayrılıyoruz ve Hamur merkeze doğru yürürken, ileride yolumuzu bekleyen komşu kadınlarla sohbete başlıyoruz. Geldiğimizi görmüşler ve anlatacak şeyleri var. İsimlerini vermek istemiyorlar ama anlattıkları daha birkaç dakika önce dinlediklerimizin tam tersi: "Gelini bir yıldır dışarı çıkarmıyorlardı. Ama bir yıl öncesine kadar sağlığı yerindeydi, dışarı çıkıyordu, bizimle sohbet ediyordu. Sadece bel ağrısından şikayetçiydi ama o da ciddi bir şey değildi. O kadar güzel bir gelindi ki bakmaya kıyamazdınız." Bir diğer komşu kadın alıyor sözü ve şunları anlatıyor diğerinin sözlerine ek olarak: "Naciye Karaaslan kayınvalidemin akrabasıdır. Gelini tuvalete kapattıklarını duyduğumuzda gidip 'Yapmayın yazıktır' dedik. Onlar da bize 'doktor sert yerde yatmasını istedi o yüzden oraya koyduk' diye cevap verdiler. Onlara 'altına bir minder de mi koyamıyorsunuz' diye sorduğumda beni terslediler."

TABUTA CENİN POZİSYONUNDA KONULMUŞ
Aynı iddiaları Melek'le hastanede sohbet etme imkanı bulan Kamer'den Suna Bozkuş da tekrarlıyor. Bozkuş Melek'in kesinlikle deli olmadığını ama büyük bir travma yaşadığını belirterek şunları söylüyor: "Türkçeyi çok az biliyordu, Kürtçe sohbet ettik. Bizi görünce 'hoşgeldiniz' dedi. Kendisine bunları kocasının ve kaynanasının yaptığını anlattı. 'Beni 3 aydır aç bırakıyorlar' dedi." Melek'in vücudunun ölüm çürümesi yaşadığını ve kötü kokunun nedeninin bu olduğunu söyleyen Bozkuş şunları da aktarıyor: "Hastane yatağında iki büklümdü. Vücudu düz olmuyordu. Doktorlar bunun ya sandık gibi bir yerde tutulmaktan kaynaklanabileceğini ya da beyine alınan sert bir darbe sonucu kasların çalışmamasıyla olabileceğini söylemişti. Zaten ölürken de cenin gibiydi. Tabuta öyle koyduk."
Melek'in anne ve babasının gönüllü avukatlığını üstlenen Av. Sedat Karaoğlan'la soruşturma hakkında konuşuyoruz. Davanın henüz açılmadığını ama soruşturmanın 'eziyet' suçundan yürütüldüğünü anlatan Karaoğlan; "Eziyetin sonucunda bir insan öldüğü için davanın canavarca hisle adam öldürmekten açılması gerekir" diye konuşuyor. TCK'nın 86/2-e maddesine davanın açılması gerektiğini belirten Karaoğlan suçun evli olunan eşe karşı işlendiği için adam öldürme filinin ağırlaştırılmış olarak uygulanması gerektiğini belirtiyor. Karaoğlan, Levent ailesinin ihmaline ilişkin sorumuzu ise "Bu dava müvekkillerime yönelemez, çünkü ortada resmi bir evlilik var" diye konuşuyor. Av. Karaoğlan ayrıca davada ceza indiriminin de gündeme gelmemesi gerektiğini anımsatıyor ve "Suç insanlık dışı bir suç olduğu bu hükümden yararlanmamaları gerekir" diyor.

BAKANLIK MÜDAHİL
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Hamur Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Melek Karaaslan davasına müdahil olma talebinde bulundu. Bakanlık Hukuk Müşavirliği tarafından gönderilen yazıda; Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 20. Maddesinin 2. Fıkrasına göre "Bakanlık gerekli görmesi halinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her türlü davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir" hükmünün gereği olarak, Melek Karaaslan'a yönelik işlenen suçların nedeniyle açılacak ceza davasına müdahil olarak katılma talebinde bulunulacağı belirtildi. Yazıda ayrıca bu talep doğrultusunda bakanlık hukuk müşavirliğine soruşturmayla ilgili bütün bilgilerin iletilmesi istendi.