Gül, "Siz garantörsünüz. Eğer Kıbrıs konusunda samimiyseniz tam zamanı. Yoksa 2012 Temmuz'undan sonra iki devletli bir yapı olur. Bizim tanıdığımızı siz de tanımak zorunda kalırsınız" dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İngiltere'ye yaptığı resmi ziyaret dönüşü uçakta gazetecilerin, tarihi geziye ve gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

 

Yoğun ama verimli bir gezi oldu. Sizin izlenimleriniz nasıl?

Gerçekten tarihi bir geziydi. Olağanüstü bir önem verildiğine, ilgi olduğuna siz de şahit olduğunuz. Her seviyede başta Kraliçe, bütün saray, sonra hükümet, koalisyonun her iki tarafı aynı ilgiyi gösterdi. Tabii heybe dolu olunca bu tip geziler iyi olur. Heybeniz dolu olmazsa farklı geçer.

Şu çok açık ki Türkiye'nin profili çok yüksek. Geçmişi, tarihi zaten zengin. Hepsi farkında. Çağın iki büyük eş imparatorluk geçmişi olan, köklü devlet geleneği olan iki devletiz. Bugüne geldiğimizde bugün için de Türkiye'nin profili çok yüksek. Kraliçe hiç bu kadar kalmazmış yemeklerde. 'Tanıtmak istediğin kimse var mı' dedi kraliçe.. Kendi ekibi de şaşırmış..

Sarayda sizi en çok etkileyen ne oldu?

Samimi ve açık bir şekilde Türkiye'ye gösterdikleri saygı ve bunu açıkça belli etmeleri. Doğrusu çok duygulandıran bir tarafı var. Tabii ki devletler arasında nezaket icabı herkes ev sahipliği yapar, küçük büyük ayrımı olmaz. Çok açık ki özel bir ihtimam vardı. Sarayın önündeki bayrakların bir hafta boyunca orda dalgalanıyor olması.. İngiltere Başbakanı David Cameron'un bu kadar Türkiye'yi tanıdığını bilmiyordum. İsimleri, bir sürü ili saydı, üniversite öğrencisiyken sırtında çanta, Trabzon'u Konya'yı birsürü yeri gezmiş.

SÜREÇ İKİ AYRI DEVLETE GİDER

İngiliz basınında demokrasiyle ilgili bazı eleştiriler de oluyor. İkili temaslarınızda gündeme geldi mi?

Benimle hiç açılmadı bunlar. Hepsi çok ilgiliydi konulara.

En çok Suriye mi soruldu?

Suriye herkesin gündemi. Mısır'dan da uzun uzun bahsettim. Herkesin Mısır'a yardım etmesi gerektiğini söyledim. Özellikle de ekonomik. Uzaktan tavsiye ile olmayacağını anlattım. AB ile ilgili konuştuk. Burada benim çok öne çıkarttığım konu Kıbrıs'tı. Onu da şöyle söyledim: başkasıyla konuşmam bunu, siz de garantörsünüz, dedim. İşçi Partisi Başkanı Ed Miliband'a da uzun uzun anlattım. Rumların dönem başkanlığı meselesini de söyledim. Adada barış görüşmeleri devam ediyor. Bu göstermelik değil ki. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun adaya geldi, ocak ayında tekrar toplayacak. Ümit ediyoruz ki adanın birleşmesi ile bir mesafe alınır. Ben şunu söylüyorum: eğer bu konuda samimiyseniz tam zamanı. 2012'nin altıncı ayına kadar ne yaparsanız yapabilirsiniz. Eğer Kıbrıslıları ikna edebilirseniz, yeter artık arkadaş, derseniz şimdi diyeceksiniz. Şimdi yapmazsanız, onlarda bu haliyle bir de başkanlık yaparsa, açıkça söyledim, ben adamın yerine koyayım kendimi nasıl uzlaşayım niye uzlaşayım. Sonra bize bir şey demeyin. Ondan sonra iki ayrı devlete gider bizim tanıdığımızı siz de tanımak zorunda kalırsınız.

SÖYLEYECEK SÖZLERİ YOK

Bizim arzumuz şu: bu senenin sonunda anlaşsınlar yeni plan çıksın ve referanduma tabi olsun. Hatta boşluk kalırsa aynı Kofi Annan'a yaptığımız gibi Genel Sekreter'e yetki verelim, o referanduma konsun. Bir şey söylersek tutarlı, mantıklı, argümanınız sağlam olacak. Bundan daha sağlam bir şey var mı? Biz bazen olmayacak işlere şöyle olsun diye direttik. Bir çok fırsatı en değerli zamanda böyle kaybettik. Bizim çıkıp ta Rumlar AB'ye başkanlık yapmasın diye uğraşmamızın anlamı, karşılığı yok. Onun yerine bunu söylediğimde karşısında söyleyecek bir şey bulamıyorlar. Biz bir kez ispatladık. Yapabileceğin bir şey varsa bugün yap. Yapılmazsa böyle gidecek hali yok ya. Straw'un dediği gibi herkes bunu kabul edecek (iki devletli) bunun neticelerine herkes katlanacak diye açıkça söyledim.

HASSAS BİR KONU

28 Şubat süreci sorgulanıyor, 12 Eylül başlamıştı. Geçmiş ve 28 Şubat'a ilişkin soruşturma için ne dersiniz?

Savcıların işine karışacak halim yok ki. Hukuk sistemi içerisinde yeter ki herkes hukuk sistemine uygun olsun.

Bedelli askerlik konusunda 'kamu vicdanı yaralanmamalı' dediniz...

Bunu bana sormayın. Bütçe genel bütçeye değil, yani başka giderlere değil şehit yakınlarına, onların ihtiyaçlarına ayrılıyor. Bu zor bir iş diyelim ki bir ailenin bir oğlu var. Askere gitmeden önce çıksın der gittikten sonra çıkmasın der. Hassas bir konu.

* Görev sürenizle ilgili bir düzenleme olacak mı?

O konu benim alanım dışında bir şey.

Hayrünnisa Hanım beni gölgede bıraktı

 

Gezinin İngiliz basını tarafından da yakından takip edildi. Türkiye'nin gelişimi ve dünya siyasetinde oynadığı rolün önemi basında da kendisini hissettirdi. Hayrünnisa Hanım'ın kıyafetleri de medyanın yakından takip ettiği ve yer verdiği konulardan oldu.

İngiliz medyasının haberlerine nasıl baktınız eşinizin kıyafeti filan çok konuşuldu?

Hayrünnisa Hanım'a 'benim önüme geçmişsin' dedim.

Yüksek topuklar sürpriz oldu mu?

Niye olsun.. Hanımlarla ilgili bir konu ben girmeyeyim.

Sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanıyorsunuz. Youtube'da söyleşiniz olacak. Nasıl olacak?

Herkes müracaat edecek, oylamaya tabi tutuluyor, en çok sorulan sorular öne çıkacak onlar cevaplandırılacak.

Dünyaya meydan okuduk

 

* Türkiye'nin bahsettiğiniz vasatı aşması için geçmişle yüzleşmesi gibi bir durum var. Siz de arşivler açılmalı dediniz. Erdoğan'ın Dersim için özür dilemesi.. Bu yaklaşımı biz geçmişimizdeki diğer o zorlu konularda nasıl taşıyabiliriz? Meclis'te bir hakikatleri araştırma komisyonu olsa deniyor, istiklal mahkemelerinden, Maraş olaylarına kadar karanlıkta kalmış o adımları atma...

Tabulara, gerek yok artık. O dönemler geçti. O olgunluğa da erişti Türkiye. Yeter ki bunlar üzerinden başka şeyler amaçlanmadan yaklaşılsın. Alev alacak şeylerde dikkatli şekilde gitmek gerekir. Tabi ki arşivleri açmak gerekir. Biz tüm dünyaya Ermeni meselesi ile ilgili çağrı yaptık, bir sayfa ilan verdik. Dışişleri olarak dedik ki biz çağrıda bulunuyoruz, ortak komisyon kuralım. Eğer üçüncü bir ülke varsa o da gelsin biz bütün arşivlerimizi açıyoruz dedik. Bu belkide uzun yıllar içinde Ermeni melesinde ilk meydan okuması dünyaya karşı. Biz bu konuda cesaretle arşivlerimizi açtıktan sonra diğer konularda niye açmayalım?

Geçmişimizi ihmal ediyoruz

 

* Cumhuriyetle monarşiyi mukayese ettiğinizde teamüller açısından ne dersiniz?

Şunda tereddüt yok. Kimsenin de o yöne çekeceğini tahmin etmem. Cumhuriyetle yeni düzen oturmuştur. Belki nostalji olarak bazı sanatkarlar entelektüeller şey edebilirler ama Türkiye'de geriye dönüş talebi söz konusu değil. Hatta hanedan mensuplarının böyle bir şeyi söz konusu değil. Şu önemli, devletler yeri geldiğinde semboller üzerinden büyüklüğü ortaya çıkar. Şimdi sefahat, lüks, lüzumsuz harcamaları kastetmiyorum tabi ki devletlerin büyüklüklerini gösterirlerken geçmişlerinin bütün itibarını da yansıtacak şeyleri olmalı. Protokolda olsun şekilde olsun, bir odanın düzeninde olsun. Bu başbakanın, cumhurbaşkanını odası olabilir. Bütün bunlar ülkenin büyüklüğü ve asaletiyle ilgili şeyler. Doğrusu bunları kaybetmiş vaziyetteyiz. Bazen öyle oluyor ki hiç geçmişi olmayan, sanki tarihe damgasını vurmamış, yeni ortaya çıkmış bir devlet gibi davranışımız oluyor. Doğrusu Türkiye'ye karşı haksızlık. TSK'nın, KKK'nın, Danıştayların tarihine baktığınızda yüzyıllar geriye gidiyor.

BUNLAR BİZİM HAZİNEMİZ

Ziyarette en çok duyduğum sözlerden biri legacy (miras), her yerde.. Bizde çok unutulmuş, değeri bilinmeyen şeyler halbuki böyle olmamalı. Bugün kimsenin cumhuriyetten farklı düzen şeklini kimse düşünmez. Ama biz bazen bugüne vurgu yaparken öyle oluyor ki o büyük geçmişimizi ihmal ediyoruz. Noksanlık.. Bu bizde bir kısırlaşmaya neden oluyor. Sanatta, kültürde ortaya büyük insanlar çıkartamıyorsak bunda büyük etkisi var. Bunları keşfetmemiz, kazandırmamız, yeri geldiğinde bunları stilize edip modern dünyaya en iyi şekilde sunabilmemiz lazım. Bizim hazinemiz bunlar niye sunmayayım? Bazen insan hayret ediyor doğrusu. Her şeyi vasatta ayarlıyoruz. Bu kadar olmaz. Bu işimize de binamıza da şehirlerimize de yansıyor. Ümit ederim bundan kurtuluruz.

Öğle yemeği yediğimiz gemi Trafalgar Savaşı'ndaki gemi. 17. yüzyıldan kalma. O günden bugüne gemi orijinal haliyle duruyor. Savaştan çıkıp bugün duran tek gemi. Gemiyi gezdirdiler. Sonra Nelson'un onun odası da var. Onun bir üniforması var. Burada çok büyük bir ay yıldız var. Birkaç madalyası var ama en büyük madalya Osmanlı ay yıldızı. Onlar biliyorlar ve onun için çok saygı duyuyorlar. Yapmacık bir şey değildi. Amiral konuşmasını yaptı, Nelson'un Türk nişanından bahsetti. O kadar insanın içinden tanınması, Osmanlı nişanından tanınıp tek kurşunla vurmuşlar diye anlatılır. Amirale sordum. Kesin bir şey söylemek mümkün değil yüzünden de tanınmış olabilir dedi. yenişafak