Jimi Hendrix, Jim Morrison, Janis Joplin, Kurt Cobain, şimdi de Amy Winehouse... Tüm bu yeteneklerin ortak noktaları, rock müzik alanında devleşmeleri kadar, 27 yaşında hayata gözlerini yummaları. Peki rock yıldızlarının sadece 27 yaşına kadar yaşamalarını nasıl açıklayabiliriz? Rock müziğin ikon yıldızları 27 yaşında, yaşamdan tatmin almayacaklarını ya da yeteneklerinin anlaşılmayacakları izlenimine kapılarak, pes mi ediyor? Yaşamlarının bu döneminde neler belirleyici oluyor? Bu müzik devlerinin biyografilerini incelediğimizde, yaşadıkları arasında paralellik kurmamız mümkün mü? Rock yıldızlarının 27 yaşında ölmesiyle ilgili piskolojik bir teori üretebilir miyiz? 
Amy Winehouse’ın yaratıcılığının seviyesinin günümüzün yıldızları Rihanna, Adele ve Lady Gaga’dan farklı bir yönü vardı; Winehouse, diğer pop ve rock yıldızlarına kıyasla daha ‘özgündü’. Ve özgünlüğünün bedelini yaşamıyla ödedi. Sürekli kendi içinde çatışma halindeyken, Twitter’ın ve magazin dergilerinin malzemesi olmak, Winehouse’ın yaratıcılığında bir tıkanma noktasına gelmesine neden oldu. Peki 27 kulübünün diğer rock yıldızlarının tecrübeleri de bu yönde miydi? 
Psikopatoloji bilimi tüm zihinsel hastalıkların yıkıcı semptomlardan kaynaklandığını söyler. Freudyen yaklaşıma göre, kontrol edilemeyen, sinirlerin gerilmesine neden olan düşünce ve davranışlar, çalışma ve sosyal ilişkiler kurma kapasitesini etkiler. Bu nedenle bağımlılıklar baş gösterir. Psikolojik ve fiziksel bağlılıklar , kişisel ilişkileri ve kariyer hedeflerinin sekteye uğramasına neden olur. 
Hendrix, Howell, Cobain, Joplin ve Winehouse’ın uyuşturucu bağımlılığı sorunu yaşadığını biliyoruz. Doksanlı yıllardaki yıldızların neredeyse tamamı bu problemle mücadele ederken, 2000’li yıllardan sonra yıldızlaşanların ortalama yüzde 30’u uyuşturucu bağımlılığından dolayı rehabilitasyon merkezlerinde tedavi görüyor. Ancak aslı problemler, uyuşturucu kullanmayı bıraktıkları zaman baş gösteriyor. Winehouse, her ne kadar rehabilitasyon merkezinde tedavi görmüş olsa ve ‘temiz’ olduğu söylense de, yoğun bir biçimde alkol kullanıyordu. Aynı zamanda manik- depresif hastalığından dolayı, ilaç tedavisi görüyordu. 
 
Yaşlandıkça konfora alışırız 
Psikopatolojide, kişiliğimizin 30 yaşından sonra fazla değişmediğini iddia edilse de kişinin psikolojik gelişiminin, bu dönemden sonra bile geliştiğini biliyoruz. Yaşlandıkça, piskilojik olarak daha dengeli, daha bilinçli, daha uzlaşmacı ve yeni tecrübelere daha kapalı hale geliriz. Bu durumda, yaşlanma yaratıcılık konusunda belirleyici bir kısıtlama getiriyor olabilir. Yaşlandıkça, konfora daha çok bağımlı, daha sıkıcı, daha az yenilikçi ve yaratıcı hale geliyoruz. 
Hendrix’ler, Winehouse’lar ya da Morrison’lar, müziklerinde ve özel yaşamlarında hem topluma hem de kendilerine karşı savaş vermek durumunda kalırlar. Asi ve özgür ruhları, yaşadıkları ve kuvvetli ihtimalle içinde bulunmaktan çok da hoşnut olmadıkları dünyayla çatışırken, diğer yandan yaşlanmanın kendi ruhlarında yarattığı konformist etkilerle savaşmak zorunda kalırlar. Şöhrete kavuşunca, kaçmak ya da değiştirmek istedikleri sistemin kölesi haline gelirler. ‘Diğerlerinin’ onları bir marka değeri olarak gördüğünü ve satın aldığını görmek, onları tüketmeye başalr. Tıpkı hayatta olsaydı, Che Guevara’nın uzun yaşaması halinde, zenginlerin üzerinde kendi resmiyle bezeli tişörtleri görüp, ölmek isteyeceği gibi. 
Erken yaşta şöhrete kavuşan Amy Winehouse, daha uzun yaşasaydı, bir ikon haline gelecekti. Ancak bu konunun çok da umurunda olacağını düşünmek, pek doğru olmaz. Anarşist bir ruhu olan Amy Winehouse’ın yeteneği ve şöhreti, ruhunun tükenmesine neden oldu. David Guetta ve Black Eye’d Peas gibi ortalama yaratıcılığın hakim olduğu bir müzik endüstrisinde, sektör onun her türlü tuhaf davranışını hem eleştirdi, hem de kabullenerek onu markalaştırma konusunda başarılı oldu. Bu durum tüm 27 yaşında ölen rock yıldızlarının kaderi; çok başarılı olmak, onların sonunu getiriyor.