ADÜ Rektörü Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir geçtiğimiz hafta (15 Nisan) ilk kez basınla buluştu ve 100 günlük icraatında geldiği noktayı, karşılaştığı güçlükleri anlattı. 

Nelerden söz ettiğinin içeriğine burada girecek değilim. Merak edenler anlattıklarının bütününe “www.aydinpost.com”dan ulaşabilirler. 

Asıl benim ilgimi çeken Sayın Rektörümüzün dile getirdiklerinden çok yapılan açıklamaları bazı basın çalışanlarının sıra dışı ve şaşırtıcı olarak nitelemeleri. 

Anlatılanlardan ben Sayın Osman Selçuk Aldemir’in rektörlüğe hazırlıksız ve kendini nelerin beklediğinden habersiz olduğu sonucuna vardım. 

Hâlbuki Hoca’yı bekleyen güçlükler sır değildi gerek kurum içinde gerekse kurum dışında aşılması hiç de kolay olmayacak bir sürecin beklediği çoğu kimsenin malumuydu. 

Biz bile zorlu geçecek sürecin ilk işaretini göreve ilk geldiğinde yazdığımız yazıda vermiştik.: 

“Yeni rektörümüz Osman Selçuk Aldemir işi baştan sıkı tutar, gereğini yaparsa arkası çorap söküğü gibi gelir. 

Yoksa işi zor. 

Çünkü karşısındakilerin her birerinin cebinde biri önüne diğeri ardına konmak üzere iki kalıp sabun var. 

Bizden hatırlatması…” demişiz.(aydınpost.31.01.2018) 

Söylediklerimizin bugün de geçerliliğini koruduğunu basın toplantısındaki açıklamalardan bir kez daha anlıyoruz. 

Bugün basın toplantısında dile getirilenleri daha iyi anlamak için bizim önceki yazımızda yüzeyden geçtiğimiz hususları isterseniz biraz açalım. 

Geçmişte halkta ve üniversite çevresindeki yaygın görüş kriptolarla mücadelede, çoğu gerçek kripto kurum içi sorumlularca “uyku haline geçirilmiş” korunmuştu. 

Kendilerini mültezim(kiracı) işgal ettikleri makamı iltizam arazisi(icar) kabul eden sorumluluk sahibi olmalarına rağmen sorumsuz davranan zevatın verdikleri zarar devletle sınırlı kalmadı devlete olan güveni de hepten yok etti. 

Genel kanı o ki, bugün Rektör Hocanın türlü tezviratla itibarını zedelemeyi görev edinen önceden farkına varamadığı ya da hafife aldığı, parmağını yalamayı alışkanlık edinen bu şebeke “organize örgütten” farksız işte bu oluşumdur. 

Diğer bir rahatsızlık konusu ise aynı şebeke tarafından siyasetçi ya da kendi yakınlarını işe yerleştirme üzerinden Üniversitenin siyasi yatırım aracı olarak kullanılmasıdır. 

Bir üniversite elbette bölge insanına pozitif ayrımcılık kuralı gereği akademisyen ve özellik gerektiren personel dışındaki ihtiyacını yerli insan kaynaklarından temin edecektir. 

İtiraz buna değildir. 

ADÜ’nün çevrede sadece İŞ KUR gibi algılanması sonucu bir üniversitenin bölge kalkınmasına lokomotiflik yerine asli kimliğinin dışına çıkacak olmasına, günlük siyasi kavgaların merkezi haline gelecek olmasıdır. 

İşte Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir’in basın toplantısında bazılarına şaşırtıcı gelen şikâyetinin temelinde yatan bu iki konudan duyduğu rahatsızlıktır. 

Bunlar Rektör Hoca’nın kolayca bertaraf edebileceği, büyütülmeye değmeyecek engellerdir, yeter ki, oyunu kuralına göre oynasın… Mücadeleyi ortak akılla, bilinçli, planlı yapsın… Kaş yapayım derken aceleyle göz çıkarıp altta kalmasın. 

Karşısına çıkan ya da çıkarılan güçlükleri aşmasına yardımcı olacak kuralların başında azim, irade, kararlılık ve sabır gelir. Dünya kurulaldan bu yana iyilikle kötülük yarış halindedir. Fakat iyiler yarışı at başı da olsa önde bitiregelmişlerdir. 

Bu konuda şart olan başka bir kural da yöneticinin kişiliğini koruması, ortamına göre inancından ve ideolojisinden taviz vermemesidir. Bu konudaki esnekliği insanı hedefinden alıkoyduğu gibi bitirir. 

Başarıya ulaştıracak, rakiplerine kolladığı fırsatı vermeyecek diğer bir konu da her birinin seçiminde özgül ağırlığına varıncaya kadar hesap edilmiş yöneticinin yakın çevre, çalışma arkadaşlarının seçimidir. 

Ehliyetsiz bürokrat devlete olduğu kadar yöneticiye de yüktür. 

İkincisi, kurumda çalışanların yöneticiye olan güvenleridir ki, her kademedeki mesai arkadaşlarının desteği olmaksızın yöneticinin hedefine ulaşması mümkün değildir. 

Ayrıca bir üniversite için önemli olan beşerî sermaye ile maddi sermayenin birleşerek sosyal sermayeye dönüşmesinde de güven işin olmazsa olmaz şartıdır. 

Üçüncüsü kamuoyu desteğidir ki, konu güvenilirlik ve yapılanların kitlelerde karşılık bulması ile yakından ilgilidir. 

O nedenle ehliyet ve liyakat sahibi bir yönetici yaptıklarını, ettiklerini çeşitli iletişim araçlarını etkin kullanarak halka anlatmak, geniş kitlelerin desteğini almak zorundadır. 

Yoksa fırsat kollayanların hedefi olmaktan kurtulamaz. 

Dördüncüsü Valilik, rektörlük gibi üst düzey makamlar idari olduğu kadar siyasi görevlerdir. 

Atamaya yetkili makamlar bu mevkileri dolduranların kovalarını belli bir ağırlığa ulaşıncaya kadar taşırlar, ağırlık sınırın üstüne çıkınca bırakırlar ya da buna mecbur kalırlar. 

Bazı hallerde bu eylem yöneticiyi korumak için yapılır. O nedenle tepe yöneticileri üst makamlara güven telkini yanında oralara olması muhtemel şikâyetlerin de önünü kesmek zorundadır. 

Rektör Hocamız Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir bunları uygularsa hedefine erişmekle kalmayacak husumet besleyenlere karşı bütün Aydın’ı yekvücut arkasında bulacaktır. 

Tabi o iradeyi ortaya koyarsa…  

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!