Rektör Prof Dr. Osman Selçuk Aldemir’le ilgili pazartesi günkü(22 Nisan) yazıma kurum içinden ve dışından bir hayli olumlu tepki aldım. 

Bu yazının yazılma amacı biraz da odur.  

İlk tespitim iyi niyetinden dolayı çoğunluğun Rektör Hoca’ya zaman tanınması ve başarılı olması için herkesin yardımcı olması gerektiği inancını taşıdığıdır. 

Görüşlerimiz bunu söyleyenlerle örtüşüyor ancak fazla iyi niyet maraz doğurur… Gevşek tükürüğün sakala zararı vardır gerçeği hatırdan çıkarılmaması kaydıyla. 

Yönetmede adalet ve hakkaniyeti ölçü alan bizim kültürümüz devlet adamlarından makulü aramasını yani karşısındakilerin de iyiliğini gözetmesini, işlerine nefsini (ego) karıştırmamasını emreder. 

Makule örnek de Çinlilerin Konfüçyüs’ e  “Her ay gördüğünde kurban kesersin akıl bunun neresinde”,diye sorduklarında Konfüçyüs’ün “Sizin hep kendi lehinize olanda aradığınız makul karşıdakinin de yararını gözetmenizdir”,diye cevap vermesidir. 

Osman Gazi’nin oğulları Orhan ile Alaattin arasında geçen miras paylaşma olayı da bizim tarihimizden makul olana verilebilecek iyi bir örnektir. 

İlk Osmanlı İmparatoru Osman Gazi’nin vefatının ardından oğullarından Orhan İmparatorluğu yönetmesini kendinden yaşça küçük kardeşi Alaattin’e teklif eder. 

Alaattin de“Sultan sensin. At, kılıç, çeri seni bilir. Osman Bey babamız seni bunun için yetiştirdi. 

Ben ise Edebali Tekkesi’nin çiçeğiyim. Sen ise savaşların barışların, sonra yine savaşların yine barışların çiçeğisin. Bunlar olmasa bile sen benim büyüğümsün, küçüğe uymak düşer. 

Çünkü ben Tanrı’yı bilen herkese insan derim, ona göre davranırım. Sultan ise insanları kendine(devlete) yakınlığına ve uzaklığına göre bilmelidir. Hakkını ona göre vermelidir,” diyerek kabul etmez. 

Rektör Osman Selçuk Aldemir’den beklenen de Orhan ve kardeşi Alaattin gibi makulü aramada gerçek bir “devlet ricali” olmasıdır. 

Onun için de: 

BİR: ADÜ’de geçmişte yetkilerin kişisel hesap görme fırsatçılığına alet edilmesi sonucu kurunun yanında bazı yaşların da yakılarak mağdur edildiği gerçektir. 

Çeşitli devlet kurumlarına proje danışmanlığı yapanlardan ama ideolojik ama kişisel nedenlerle engellenenler de eklenince hakları çiğnenenlerin sayısı daha da artıyor. 

Mağdurlar “zenginden beklenen sahavettir, devletten beklenen adalettir”, fehvası (hüküm) gereği Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir’den adaleti tahakkuk ettirmesini bekliyorlar. 

Bir hatırlatma: 

Yönetimde başarılı olmanın altın kuralı bir yöneticinin en yakınları da dâhil kendisine ne türden, hangi kaynaktan ulaşırsa ulaşsın bütün bilgileri günün bitiminde masanın üzerine dökerek hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu kararını bizzat kendisinin vermesidir. 

İKİ: Teknokentler üniversitelerin ve sanayi kuruluşlarının araştırma, geliştirme ve inovasyon alanındaki çalışmalarıyla katma değer üreten, bu amaca yönelik teknoloji transferlerinin yapıldığı organize araştırma ve iş merkezleridir. 

Türkiye bu konuda geç kalan bir ülkedir ve o nedenle bilgisayar, uzay teknolojileri, organik kimyasal maddeler, bilim, ölçü, kontrol donatımı gibi “ileri teknolojiye” sahip ülkeler sınıfına maalesef girememiştir. 

Derme çatma, barakalar zincirinden ibaret ADÜ Teknokenti bu alandaki geriliğimizin gerçek göstergesidir.  

Bu gece kondu görüntüsünü sonlandırmak ve teknokente işlerlik kazandırmak için  1- Proje müracaat bedellerinin 3 bin 500 TL’den her genç girişimcinin ödeyebileceği 1500 TL seviyesine düşürülmesi 2-Yeterli bilgi desteği almada zorluk çeken girişimcilere yöneticilerin yardımcı olması 3-Teknokentin baraka ortamından kurtarılarak modern bir binaya kavuşturulmasıdır. 

ÜÇ: Aydın bürokratların hemşeri kayırmacılığından çok çeken insanların memleketidir ve bu uygulama son zamanlarda kendini gurbette sanacak derecede Aydınlı aleyhine yaygınlaşmıştır. 

O nedenle Rektör Hoca’dan Aydınlının isteği ADÜ’ye memleketi Malatya’dan hesap uzmanı ya da başka ad ve unvanlar altında niteliksiz personel taşımaması,ihtiyacını yerli insan kaynaklarından karşılamasıdır. 

DÖRT: Artık Aydınlı öğrenci sayısı ile övünen değil Ülke için olduğu kadar bölge kalkınması için de önemli ürettiği makale sayısı, uluslararası ödülleri ve girişimcilik ve gelişimcilik performansıyla adından söz ettiren, jeotermal gibi konularda yapacağı çalışmalarla halka ve yöneticilere ışık tutan, yol gösteren bir ADÜ görmek istiyor. 

Artık gelinen noktada fakülte ya da yüksek okul, öğrenci sayısı bir bölgenin ya da ülkenin kalkınmasında tek başına yeterli olmadığı bilinen bir gerçektir.Aksi olsaydı  Sovyetler Birliği batmazdı. 

1990’lı yıllara gelinceye kadar bu Ülke 22,4 milyon km2 alanıyla dünyanın en büyük topraklarına sahip, ekilebilir alanı ABD ve Kanada’yı içine alacak genişlikte, kömür, çinko, krom, petrol gibi doğal kaynaklar bakımından da olağanüstü zenginlikte bir ülkeydi. 

4 milyon 600 bin öğrenci 4 bin 360 teknik yüksek okulda, 5 milyon 200 bin öğrenci de 883 bin üniversite ve enstitüde parasız öğrenim görüyordu ama buna rağmen çökmekten kendini kurtaramadı. 

Nedeni ise 1-Eğitim sistemi bilgili olmak amacıyla öğrenmeye değil bizdeki gibi ekonomik yarar sağlama üzerine kurulmuştu.2-Niteliksiz insan gücüne güvensizlik olgusu eklenmesi sonucu yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları sosyal sermayeye dönüşememişti3-Sistem içten işlemez hale gelmişti. 

BEŞ: Sonuç olarak Rektör Hoca’dan Aydınlının beklentisi devraldığı sorunlara doğru sorun çözme araçları ve doğru metotlarla makul çözümler üretmede üzerine düşeni yapmasıdır. 

Kendisi için de ADÜ için de Aydın için de hayırlı olacak olan budur. 

 
Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!