Bazı zamanlar vardır kıymetlidir.

Ramazan ayı İslam dininde kıymetli zamanlardandır.

Çocukluğumun Ramazanlarından hatırladığım.

Çevremdeki insanlar tarafından Ramazan heyecanla karşılanırdı.

Yaşadığım evde, komşularımızda, mahallemizde hasılı köyün her mahallesinde, her yaştan ve cinsten insanda Ramazan ayının gelmesiyle yaşanan iklim çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek hepimizi sarıp sarmalardı.

Biz o zamanlar, çocuk halimizle oruç tutmak için gayret eder, akşamları teravih namazına gitmek için çabalardık.

Çocukluğumda Ramazan ayının bahar ve yaz mevsimine denk geldiğini hatırlıyorum.

Bu uzun günlerde oruç tutmak zor olmasına rağmen, oruç tutmak için çalışır rahmetli annem ve babamdan izin almaya çalışırdık.

Hatırlıyorum ilk tuttuğum oruç yaz ayının ilk günlerindeydi.

O gün ikindi vaktini zor etmiştim.

Dayanacak gücüm kalmamıştı.

Annem halimi anlamış olacak ki, “Oğlum, Ali’m bak akşama az kaldı, orucunu lekeleme, biraz daha dayan!

Çok yorulduysan, gücün kalmadıysa git biraz yat, toparlan!” diyerek cesaretlendirmişti.

Bu sayede o gün orucumu tamamlamıştım.

Bu orucu her Ramazan hatırlarım ve her oruç tutmak zor geldiğinde yine bu orucumu hatırlarım.

Kendimi hep bu oruçla motive ederim.

“Ogün o yaşta tutmuşsam şimdi hayli hayli tutarım” der cesaretlenirim.

Daha bir kararlı olurum.

O Ramazan beş gün oruç tutmuştum ve yaşım 9 veya 10’du.

Bunları niye yazıyorum.

Şimdilerde çevreme baktığımda, çok fazla Ramazan heyecanının yaşandığını göremiyorum.

Mutlaka çocuklardan oruç tutmak isteyenler bugünde vardır.

Ancak, Ramazan ayının verdiği manevi iklim artık çok fazla hissedilmiyor.

Din günden güne hayatımızdan uzaklaşıyor.

Bir sebeple oruç tutamayanların, oruçlu olmadığını belli etmek istemeyen edep ve hassasiyetleri hayatımızdan çıkalı çok oldu.

Aile büyüklerimizden bilirim.

Hasta olmalarına rağmen oruç tutarlar ve Allah’ın kendilerini koruyacağına inanırlardı.

Hatırlıyorum rahmetli babamın bir böbreği alınmış olmasına rağmen yaz aylarında bile orucunu tutardı.

Oysa babam çok dindar bir insan değildi.

Rahmetli annemde öyle, yaşlılığının son zamanlarında bile orucunu tutardı.

Böylesine duyarlı insanları çevremizde görmek her zaman mümkündü.

O zamanlar, insanlar oruç tutmak için gayret gösterir, gerçekten var olan mazeretlerine rağmen oruçlarını tutarlardı.

Oysa şimdi görüyoruz ki, bir çok insan oruç tutmamak için bahaneler üretiyor.

Elbette insanların başında “Din bekçiliğine” soyunmuş değilim.

Kişi kendi hesabını kendisi verecek, bunu biliyorum.

Bizimkisi, artık “Ramazan ikliminin” biz dünyevileştikçe hayatımızdan uzaklaştığını ifade etmek.

Hayatımızda rahmet, merhamet ve mağfiret getiren Ramazan iklimi yok artık.

Yok artık hayatımızda bağışlama, yardımlaşma, dayanışma.

Komşuda da tencere kaynamasına rağmen sofrada “Zenginlik olsun” diye evdeki tencerede pişen yemekten evin çocuğuyla Ramazandır diye bir tabak yemek göndermeler.

Böylesine küçük paylaşımlar kalktığı için fakirleşti dünyamız.

Paylaşmadığımız için fakirleşti sofralarımız, çoraklaştı gönüllerimiz.

Yetmez oldu bize. sahip olduklarımız.

Biz uzaklaştıkça insanlıktan, küçük adımların hayatımızda sağladığı muhteşem merhamet iklimini yitirdik.

Şimdi biz, o küçük adımları atmadan Allah’tan merhamet istiyoruz.

Oysa, sanırım Allah bize merhametini atacağımız küçük adımlarla kendi eylemlerimizle ihsan ediyormuş.

Dünya bize güzel geldikçe dünyevileştik ve insanlığımızı yiyip bitirdik.

Galiba biz yanıldık.

Bu yüzden aldanışlar içinde bocalamamız.

Ramazan ayı hepimize kutlu olsun, hayırlı Ramazanlar efendim.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!