Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi ve Türk Psikologlar Derneği (TPD) Akademik Akreditasyon Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güler Okman Fişek, Türkiye'de, psikoloji bilimi ve uygulamaları yasal olarak tanımlanmadığı gibi psikoterapinin de yasal olarak tanımlanmadığını, dolayısıyla denetlenmediğini belirterek, ''Bu durum ilgili her meslek dalından kişilerce çeşitli yanlış ve sakıncalı uygulamalara yol açmakta, vatandaşa zarar verebilmektedir'' dedi.

Prof. Dr. Fişek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1999 depreminden sonra TPD'nin binlerce kişiye danışmanlık verdiğini, HSBC ve İngiliz Konsolosluğunun bombalandığını ve bu psikologların onlarca kişinin travmayla başa çıkmasını sağladığını söyledi.

Sınav stresi, aile içi geçimsizlikler, uyum sorunları, çocuk gelişiminde sorunlar gibi çeşitli zorluklarla baş etmeye çalışan insanların, psikologların sunduğu hizmetten yararlandığını anlatan Fişek, ''Şimdi bu insanlar ortada bırakılma riskiyle karşı karşıya. Sağlık Bakanlığı, psikolojik danışma merkezlerini kapatıyor, psikologların psikoterapi, danışmanlık yapmasını yasaklıyor. Çünkü psikiyatri camiasından bazı kişiler, klinik psikologların yardımcı tıp elemanı olduklarını ve psikoterapi yapamayacaklarını iddia ediyorlar'' dedi.

Bütün dünyada klinik psikolojinin kendi ayakları üzerinde duran bir bilim dalı olduğunu ifade eden Fişek, ''Gelişmiş dünyada psikiyatri birlikleri bile, psikolojinin ve klinik psikolojinin bağımsız bir meslek olduğunu kabul ediyor. Ne yazık ki ülkemizde psikologların çalışma alanlarını tanımlayan bir yasa yok. Psikoloji camiasını temsil eden TPD'nin 1977'den beri sürdürdüğü girişimler çeşitli engellemeler yüzünden sonuçsuz kaldı. Afetlerde psikolojiden hizmet bekleyen ülkemiz, psikolojiye resmi bir kimlik vermeyi göz ardı ediyor. Bu halimizle Polonya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın gerisinde kalmış durumdayız'' diye konuştu.

-''PSİKOLOGLAR RUHSATSIZ ÇALIŞIYOR''-

Prof. Dr. Fişek, Türkiye'de hizmet veren psikologların iş yerlerinin, bu alanla ilgili bir yasa bulunmaması nedeniyle tek tek kapatıldığını belirterek, ''Psikologlar, ruhsatsız çalışıyor. Problem şu: Bir iş yerinin ruhsatı olması için ya bir yasa ya da bir mevzuat olması gerekir. Klinik psikolojinin ne bir yasası ne de bir mevzuatı var. Yasa ve mevzuat olmadığı için her meslek grubundan herkes psikolog gibi hizmet veriyor. Bizim derdimiz, yasamız olsun ve kendimizi denetleyelim'' dedi.

Fişek, psikolojinin en az yüz yıldır bağımsız bir bilim olarak tanınan çok da geniş bir yelpazesi olan bir uğraş alanı olduğunu söyledi. Psikolojinin, duygunun, düşüncenin, davranışın altyapısını oluşturan biyolojik süreçlerden, bireyin gelişimine, duygu durumlarına, ruhsal sorunlarına ve bireyler arası ilişkilere uzanan bir yelpaze olduğunu vurgulayan Fişek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Psikoloji bilimi, üniversitelerin Fen Edebiyat fakültelerinde sunulan temel lisans eğitimi ile başlar. Sosyal Bilim Enstitülerince düzenlenen lisansüstü eğitimle farklı alt alanlarda uzmanlık geliştirilir. Ülkemizdeki psikoloji bilimi ve uygulamaları, uluslararası alanda yabana atılmayacak etkinliğe sahiptir. Nitekim TPD, Temmuz 2011'de İstanbul'da düzenlenecek olan Avrupa Psikoloji Kongresine (ECP2011) ev sahipliği etmeye hak kazanmıştır.

Üniversitede temel lisans eğitimini alan psikoloji mezunu, kamu kurumlarında (adli, sağlık, trafik, özel eğitim) istihdam edilebiliyor. Yüksek lisans diplomasını alan uzman psikolog ise uzmanlık alanında çalışabiliyor.''

Klinik psikolojinin, üniversitede lisans eğitiminde verilen temel bilimsel birikim üzerine inşa edilen, ruh sağlığı alanında çalışmak üzere kuramsal ve uygulamalı kapsamda uzmanlık eğitimi alınan, psikoloji biliminin bir uygulama alanı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Fişek, klinik psikoloji eğitimini tamamlayan kişinin yetki ve sorumlulukları hakkında şu bilgileri verdi:

''Klinik psikoloji eğitimini tamamlayan kişi, gereksinim olduğunda çeşitli psikolojik testler verir, yorumlar, rapor hazırlar. Bir sorunla başvuran bireyin durumunu değerlendirerek, uygun psikoterapi uygulamaları yapar. Kendi uzmanlık alanında araştırma yapar, uygulamalarını bu araştırmalarla zenginleştirir, günceller. Eğitimi boyunca, doktoralı klinik psikolog hocasından aldığı süpervizyon (gözetim altında uygulama eğitimi) çalışmalarını gerek duydukça 'ömür boyu eğitim' ilkesi uyarınca sürdürür. Yaptığı her türlü uygulamada etik hususlara azami ölçüde duyarlı olur. Mesleğinin etik kurallarını temel ilke edinir.''

Klinik psikologların yaptıkları kimi uygulamaların başka meslek uzmanları tarafından da yapılabildiğini ifade eden Fişek, ''Psikiyatrinin klinik psikolojiden farkı şudur: Temel tıp eğitimi üzerine yapılan ihtisas sonucu psikiyatrlar ruh sağlığı konusunda uzman olurlar. Tıbbi psikiyatrik müdahalelerde bulunurlar, ilaç yazarlar ve eğitimleri içinde psikoterapi eğitimi de varsa psikoterapi yaparlar. Bu iki meslek grubunun birbirleriyle iş birliği ve özgünlüklerine saygı çerçevesinde çalışmaları söz konusudur. Oysa ülkemizde kimi psikiyatrlar klinik psikologlara 'dişçilik yapan berber' muamelesi yapmaktadırlar'' dedi.

-''BAĞIMSIZ MESLEK YASASI ŞARTTIR''-

Prof. Dr. Güler Okman Fişek, ''Türkiye'de, psikoloji bilimi ve uygulamaları yasal olarak tanımlanmadığı gibi psikoterapi de yasal olarak tanımlanmamıştır ve dolayısıyla denetlenmemektedir. Bu durum ilgili her meslek dalından kişilerce çeşitli yanlış ve sakıncalı uygulamalara yol açmakta, vatandaşa zarar verebilmektedir. Bu mutlaka düzeltilmesi gereken bir durumdur. Türkiye'de şarlatanlığa varan uygulamalardan psikologlar da şikayetçidir, ama çare klinik psikologları haksız yere şikayet etmek olmamalıdır'' diye konuştu.

TPD ve Türkiye'deki psikoloji bölümlerinin kendi alanlarındaki uygulamaların etik, yetkin ve yasal bir şekilde yapılması için yıllardır çaba harcadığını vurgulayan Fişek, psikolojinin kendi elemanlarını eğitip denetleyecek yasal yetkiye sahip olabilme yolundaki çabalarının bugüne kadar sonuçsuz kalmasının psikologları yıldırmadığını, öz denetim ve kaliteyi artırma girişimlerinin çeşitlendirildiğini söyledi.

Prof. Dr. Fişek, psikoloji lisans eğitimi veren bölümlerin akreditasyonunu yapma yetkisinin YÖK tarafından TPD'ye verildiğini, klinik psikoloji yüksek lisans programlarının akreditasyon yönetmeliği taslağının hazır olduğunu ve yakın zamanda YÖK'e sunulacağını belirtti.

Avrupa Birliğinin (AB) resmi kurumlarınca tanınmış olan Avrupa Psikologlar Dernekleri Federasyonunun (EFPA) psikoterapide uzmanlık sertifikası sunulması amacıyla bir ''Psikoterapi Çalışma Komitesi'' kurduğunu ifade eden Fişek, TPD'nin 28 AB ülkesi dışından, tek ülke olarak bu komisyonda temsil edildiğine dikkati çekti.

Prof. Dr. Fişek, son olarak EFPA'nın yeni kurduğu ''Avrupa Psikoterapi Uzmanlığı Ödül Komitesi'' adındaki üst kurulun sekiz üyesinden birinin de Türkiye'den seçildiğini anlattı.

Psikoloji camiasının yetkinliğinin bilincinde olduğunu dile getiren Fişek, ''İnancımız o ki kamuoyu da bu yetkinliği bilip takdir etmektedir. Psikologların bu yetkinliğin arttırılması ve denetlenmesinin sorumluluğunu üstlenmesi için yasal düzenlemenin zamanı gelmiştir. Psikologlar bağımsız bir meslek yasasını hak etmektedirler'' dedi.