Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 7.7 ve 7.6'lık depremlerin yıkıma neden olduğu Şanlıurfa ve Adıyaman, bu kez de sel felaketiyle sarsıldı. Selde hayatını kaybedenlerin sayısı 16'ya yükselirken, selden etkilenen illerde çok sayıda ev ve işyerini de su bastı. Peki hangi bölgeler daha riskli? Faylar, havza çökerleri ve yapılanma hakkında doğru bilinen yanlışlar neler? Deprem sonrasında faydan uzak olma kavramının yanlış yorumlandığını belirten jeoloji mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, “Yeniden yapılanma konusunda faydan uzakta olma kavramı, çok sağlam bir kavram değil. Faydan uzakta olan birçok yer depremde yıkıldı. Görünen faylardan çok, görünmeyen gizli faylar daha risklidir” diyerek, deprem sonrasında yapılanmanın heyelan bölgeleri gözetilerek planlanması gerektiğini anlattı.

“SEL ARTÇI DEPREMLERİ ARTTIRIR”

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Şanlıurfa ve Adıyaman'daki sel felaketine dikkat çekerek, “Yaşanan sel felaketi, fayın açtığı havzanın göl ve akarsu ağının üzerinde yerleştiği için sular bu bölgelerde birikerek düz bir zemin oluşturuyor. Faylar bunun açılmasına sebep oluyor ve böyle olunca da havzaya yerleşim olması deprem ve sel felaketini de birlikte getiriyor. Adıyaman örneğinde olduğu gibi, Gölbaşı eski bir göl alanı olarak kurulmuştur. Seller Malatya fayı sisteminin içinde gelişmiş çökerlerdeki akarsular ve gölcüklerin oluşturduğu bölgede, yerleşim olduğu için bu sistemin bir sel alanı olarak varlığı, fayın kontrolündeki çökerlerin riskini bize göstermektedir. Yağmur ve seller sonrası yoğun şekilde yeraltı fay sistemine su girmesi faylarda artçı depremlerin gerçekleştirmesini arttırır” dedi.

“SELLER FAYIN KIRILMASINI KOLAYLAŞTIRIR”

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, sel sularının fay içerisinde yer almasının etkilerini anlattı:

“4.0 İLE 5.0 ARASINDA DEPREMLER OLABİLİR”

Yapılanmanın yer aldığı çöker havzalarına dikkat Üşümezsoy, “Bölgedeki havzalar kuru veya sulu olarak hatlar yapmaktadır. Bu sulu bölgelere şehir yerleşimleri yapılınca binaların altındaki blok zemin, suyla dolu olduğundan kuru gözükse de deprem anında sular bütünüyle hacim küçülmesiyle fışkırırken temel çökmektedir. Diğer taraftan da suların bol olması bu bölgelerde fayın direncini artıran normal kuvveti düşürmekte ve deprem olma riski taşımaktadır. Su basan petrol kuyuları olan bu bölgelerde 4.0 ile 5.0 arasında depremler olabilir. Bu anlamda sel felaketinin yaşandığı bölgede artçı depremler artacaktır” diye konuştu.

Faylarda kırılmayı tetikleyen olaylardan birinin fay düzlemindeki su olduğunu belirten Üşümezsoy, “Fay kuşağında su olduğunda fay düzlemini sıkıştıran kuvvetler zayıflar ve fay düzlemini makaslayan kuvvetler ortaya çıkar ve deprem olur. Bu anlamda yeniden yapılanma konusunda fay hattının belirlediği vadiler esas olarak geçmişte bir deniz, körfez, göl veya kurutulmuş bir su yatağıdır. Fay hattını dolduran çökerler, suyla dolu olduğu için uzaktaki bir deprem bile buradaki çökerler içindeki suyu ortamdan uzaklaştırarak bölgenin çökmesine ve binaların yıkılmasına sebep olur” ifadelerini kullandı.

“BİR DİĞER ÖRNEK DEPREM BÖLGELERİNİ SU BASMASIDIR”

Deprem risklerine değinen Üşümezsoy, yağmur ve sel sularının faya etkisini örnekler üzerinden anlattı:

“MAKASLAMA KUVVETİ DEPREM YAPAR”

Sellerin bölgedeki artçı depremleri hızlandıracağını vurgulayan Üşümezsoy, “Bu seller kırılmış fayların içinde zayıf ve kırılmamış fay bölgelerinin artçılar şeklinde yeniden kırılmasına sebep olabilir. Çünkü fayı etkileyen kuvvetler yandan sıkıştırmalıdır ama bu sıkıştırmayı yağmur suları fayı kayganlaştırarak kırılmasına sebep olur. Bu durum hem fay üzerindeki basıncı düşürür hem de sürtünmeyi azaltır. Böyle olunca da makaslama kuvveti deprem yapar. Bütün bu olgular artçı depremlerin artmasına neden olur. Gerek Adıyaman’da gerek Malatya’daki seller bu bölgelerdeki artçıları da hızlandırır ve tetikler” dedi.

“HEYELANLAR MUTLAKA GÖZ ÖNÜNE ALINMALIDIR”

Fayların depreme karşı yapılanma da dikkate alınması gerektiğini söyleyen Üşümezsoy, “Örnek olarak İstanbul’un 1999 depreminden sonra Marmara Deniz’i Kuzey kenar çerçeve fayı Kuzey Anadolu Fayı kabul edilerek, burada 30 yıl içinde 3 tane 7.0 üzerinde deprem olacak, yüzde 65 ihtimalle denilen bugün tamamıyla hiçbir değeri olmayan bir durumdur. Bugün Marmara Denizi’nde Armijo’ya göre Büyükçekmece ile Silivri arasında 30 km’lik bir fay söz konusudur. Bu da 7.0’ büyüklüğünde deprem yapabilir denmektedir. Oysa bu faya 20 km daha ekleyerek 7.2’lik deprem olma riski var denilmektedir. Yeşilköy ve Büyükçekmece arasında böyle bir fay söz konusu değildir. Diğer taraftan fayın derinliği sığlaşmıştır. İstanbul’daki yapılanmaya bu boyutla bakılmalı ama Kumburgaz çukurundaki fayın etki alanında çok yaygın heyelanlar vardır. Bu heyelanlar esas olarak kötü bir zemin üzerinde gelişmiştir. Bu bölgelerdeki yapılanmalar ve heyelanlar mutlaka göz önüne alınmalıdır” açıklamasını yaptı.

“İSTANBUL’DA GÖLLER BÖLGESİNE DİKKAT”

Marmara’da göller bölgesinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiğini belirten Üşümezsoy Kumburgaz fayına dikkat çekti:

“BÜYÜKÇEKMECE, AVCILAR, HARAMİDERE FAYLA BAĞLANTILI”

Havza yamaçlarındaki heyelanlara dikkat etmek gerektiğinin altını çizen Üşümezsoy, “Deprem sonrası yerleşimler heyelanlar gözetilerek yapılmalıdır. Heyelanlı bölgeler havza içindeki alanlardan daha risklidir. Büyükçekmece, Avcılar, Haramidere bölgelerindeki heyelanlara da bu anlamda Kumburgaz çukurundaki fayla bağlantısı açısından ele alınmadır. Bu bölgedeki yapılanmalara çok dikkat edilmelidir” diye konuştu.

DHA