Başlıktan da anlayacağınız üzere,konumuz her alanda  vaz geçilmezimiz haline getirdiğimiz plastik. Aslında hayatımıza gireli elli seneden az olmasına rağmen, her türlü ihtiyacımızın içine giren,hatta kontrolden çıkıp, girmemesi gereken yerlere de yayılan bir canavar, bir çeşit virüs.Bin türlü kılığa girerek, genç,yaşlı,hayvan,bitki demeden ölüm saçan bir katil . Yaşı 35 ve altında olanların hatırlaması pek mümkün değil ama büyüklerimiz eskiden alışveriş yaparken file,bez torba ve kese kağıdı kullanırdı. Kasap eti yağlı kağıda sarar, fırından çıkan sıcacık ekmek ve pideler gazete kağıtlarıyla tutulurdu.Pazarcılar ürünlerini çoğu gazete kağıdından yapılma  boy boy kesekağıdına koyarak satardı.Suyumuzu saka denen kişiler kapımıza teneke veya cam damacanalarla getirir veya bir kaç sokakta bir köşebaşını sahiplenen hayratlardan su ihtiyacımızı karşılardık.Sokak sütçüleri, yoğurtçuları ev,ev,kapı,kapı satış yaparken kimsenin aklına bir gün gelip, bütün bunları plastik türevi kutuların içinde raflara dizili olarak alacağı gelmezdi. Cicili,bicili paketlerde satılınca sağlıklı olduğu fikrini bilinç üstümüze ve altımıza yayan reklam ve sağlık uzmanları sayesinde senelerce çok sağlıklı beslendiğimizi ve çağdaş seviyelere geldiğimizi zannettik. Bir yandan da çağdaşlığa yakışmayacak bir şekilde bütün bu torba ve kutuları sokaklara, çayırlara,plajlara saçtık.Çağdaşlık demişken ,geçtiğimiz son on yılda özellikle büyük şehirlerde gençlerin gözdesi olan ve hızla yayılan bir dünya markası cafenin ,dünyada  tek başına senede 4 milyar kahve bardağı ürettiğini söylemeden geçemeyeceğim. Aynı şekilde özellikle çocuk ve gençlerin bayıla bayıla tükettiği cipslerin sağlık bozmanın yanı sıra, her yıl on milyarlarca plastik paket çöpü yarattığını bilmemiz gerek. Amacım nostalji yapmak, nerede o eski günler teranesi tutturmak değil. Sadece, plastiksiz zamanları hatırlatmak ve sonrasında ise plastiğin  nasıl bu kadar hızlı bir şekilde hayatlarımızı kapladığına ve paramızla aracı olduğumuz çevre felaketlerine dikkat çekmek . Türkiye olarak seksen sonrasında  tanıştığımız plastik torbalarla birlikte ülkemizde dönüşü olmayan bir plastik kirliliği de başlamış oldu. Bugün büyük küçük her türlü alışverişimizde olmazsa olmazımız haline gelen plastik torbaları kullanıyoruz. Sonra da bu torbaları düşüncesizce savurup,atıyoruz. Kimi zaman çöpe, ne yazık ki çoğu zaman da yere atılan plastik torbalar yeri,göğü,havayı,suyu plastik ile kaplarken, yediğimiz, içtiğimiz her şeye karışıyor. Soluduğumuz hava, hatta anne sütü bile plastik zerrecikleri ile dolu. Deniz kuşlarının % 90’ının midesinde plastik var. Yediğimiz balıklar da kuşlardan daha iyi bir durumda değil. Öyle ki, uzmanların belirttiğine  göre 2050 yılında denizlerde balıktan çok plastik olacak. Bu poşetlerin doğada yok olma süresi karada ortalama 400 yıl, denizlerde ise 800 yıl. Yani bugün düşüncesizce kullanıp, attığımız plastiklerle adeta  nesiller boyu sürecek bir yok oluşun tohumlarını saçıyoruz. BM Doğayı Koruma  Vakfı’nın (WWF) yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre Akdeniz’i kirleten ülkeler arasında birinci durumdayız.Günde tam 144 ton plastiği bu güzelim turkuaz sulara boca ediyoruz. En önemli turizm merkezlerimizin bulunduğu, ülke nüfusunun yoğun bir şekilde yaşadığı bu kıyıları kendi elimizle yok oluşa sürüklüyoruz.  Geçenlerde yolum Karadeniz kıyısında küçük bir turistik kasaba olan Kıyıköy’e düştü. Turizm sezonunun dışında olduğumuzdan ortalıkta çok fazla insan yoktu ama her yer daha önce orayı ziyaret edip  “güzel” bir gün geçirenlerin bıraktığı plastik atıklarla kaplıydı. Ağaç dallarında yapraktan çok plastik torba sallanırken, Istırancalardan gelen küçük güzel derelerin kenarları yosun yerine plastik şişeler ve türlü kutu çeşidi tarafından istila edilmişti. Gerçekten iç sızlatan manzaralara tanıklık ettim . Göz alabildiğine yeşil ve mavi seyredilebilecek bir yerde rengarenk naylon torbaları , boy boy şişe ve kutuları seyretmek zorunda kalmak çok acı. Önümüzdeki yılın başından itibaren alışverişlerde kullanacağımız torbalar için para ödemeye başlayacağız. Bu geç kalınmış önlemin küçük de olsa bir etkisi olacağını düşünüyorum. Ancak bu önlemin içinde bulunduğumuz korkunç plastik mezarlığını azaltmaya yeteceği inancında değilim. Bizler bireyler olarak önlem almazsak bu işin sonu kötü. Bir an önce anneanne,babaanne yöntemlerine dönmek gerek. Her eve bez veya file torba ile başlayabiliriz. Alışverişlerimizde kutulu,paketli ürünler yerine açık olarak satılanlara öncelik verebiliriz.Kullan-at  tabak,bardak,şişe yerine cam olan ürünleri tercih edebiliriz. Pipet gibi çevreye son derece zararlı ve gereksiz ürünleri kullanmayarak ve satın almayarak  katkı sağlayabiliriz.Geri dönüşüme daha fazla ürün yollayabiliriz.... Tek başıma ben ne yapabilirim demek yerine, evimizden başlayarak plastiksiz yaşamaya öncülük edebilir,gözümüzden sakındığımız çocuklarımızın geleceği için temiz bir başlangıç yapabiliriz. Özellikle biz kadınlara bu konuda büyük sorumluluk düşüyor. Biz kullanmazsak, çocuklarımız da kullanmaz. Biz çevreye atmazsak, çocuklarımız da atmaz.

Unutmayalım , eğitim evde başlar ve kocaman bir ateşi başlatmak için tek bir kıvılcım yeter.

Sevgi ve doğayla kalın.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA