Artık aydınlar, yazarlar sesini yükseltsin. Artık sivil toplum örgütleri bu kanlı piyasa karşısında sesini yükseltsin" dedi.
 
Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konutu’nda basın yayın kuruluşlarının sahipleri ve genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldi. Erdoğan, toplantının ardından yaptığı açıklamada BDP’ye oy verenlere seslenerek; "Nasıl kanlı bir oyun oynandığını, kan üzerinden nasıl bir istismar siyaseti yürütüldüğünü lütfen artık görün. Dağdaki militanların aklını, vicdanını, izanını yitirmiş, ölmeye ve öldürmeye programlanmış robotlara dönüştürüldüğünü artık görün. Sizin çocuklarınız kullanılarak nasıl kirli bir oyunun, bir ticaretin yürütüldüğünü artık fark edin" diye konuştu.
 
Terör örgütünün intihar ettiğini, kendisi biterken kendi militanlarını da dağa, intihara gönderdiğini ifade eden Erdoğan, "Artık Kürt vatandaşlarımın anneleri sesini yükseltsin. Artık aydınlar, yazarlar, sanatçılar sesini yükseltsin. Artık sivil toplum örgütleri, bu kanlı piyasa karşısında cesaretle sesini yükseltsin. Susmak onaylamaktır. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" dedi.
 
Bu süreçte medyanın rolü ve tutumunun her zamankinden çok daha fazla önem arz ettiğini belirten Erdoğan, medyanın, terör saldırıları karşısında gerçekten sorumlu bir yayıncılık anlayışla hareket ettiğini ve terörle mücadelede gereken hassasiyeti gösterdiğini söyledi.
 
-"Bir müdahale arzusu içinde asla değiliz"-
 
 
Medya yöneticilerine bu noktada teşekkürlerini toplantıda paylaştığını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Ancak önümüzdeki hassas süreçte çok daha dikkatli olunması gereğini de kendileriyle paylaştım. Bugün toplantıda ifade ettim, IRA terörü farklı bir zeminde, farklı bir anlayışla yürütülmüş bir terördür ve bu terör karşısında İngiltere eski Başbakanı Thatcher ’propaganda, terörün oksijenidir’ ifadesini kulanmıştır. Fakat terör ortak paydasında, burada propagandanın ne denli önemli olduğunu ifade etmesi bakımından oksijen ifadesinin kullanılması çok çok önemli.
 
Terör örgütü, 3 kişinin, 5 kişinin katledilmesinden ziyade tüm Türkiye’ye, tüm dünyaya korku salmak gibi bir gayenin içinde. Medyanın, terörün bu hedeflerine hizmet etmemesi, bilerek ya da bilmeyerek terörün propagandasını yapmaması hususunu birlikte değerlendirdik. Elbette bir müdahale arzusu içinde asla değiliz. Bunu antidemokratik buluruz. Böyle bir arzu içinde asla olmayız. Biz otokontrol yoluyla, milli bir meselede medyanın da milli bir duruş sergilemesinin mücadeleye güç katacağına inanıyoruz.
 
Nasıl ki biz terörle mücadele ederken demokrasi-güvenlik dengesini azami ölçüde gözetiyorsak, medyanın da halkın haber alma özgürlüğü ile terör propagandası arasındaki dengeyi gözetmesini bekliyoruz.
 
Şehidinin başında ağlayan anne görüntülerini tekrar tekrar yayınlamak, terör örgütünden başka hiç kimseyi sevindirmez. Bir reyting ve tiraj kaygısı içinde olayları abartarak vermek, burada bir rekabete girmek, topluma korku pompalamanın dışında bir amaca hizmet etmez. Çatışma dili, savaş dili, tahrik edici, kin ve öfke duygularını körükleyici üslup, bu ülkenin birliğine hizmet etmez. Bu ve benzeri konuları toplantıda etraflıca ele aldık. Tekrar ediyorum, medyamız, bu meselede gerçekten duyarlı bir tutum sergiledi, sergiliyor. Biz bu duyarlılığın daha da artırılması için önerilerimizi paylaştık." "Zor, sabır ve metanet isteyen bir süreçten geçildiğini" ifade eden Başbakan Erdoğan, "Her zamankinden daha fazla birliğe, beraberliğe, dayanışmaya, kardeşliğe ihtiyaç duyduğumuz bir süreçten geçiyoruz. Allah’ın izniyle, aziz milletin dualarıyla elimizden gelen her türlü gayreti göstererek bu zorlu süreci geride bırakacağız" diye konuştu.
 
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: "Hiç kimsenin şüphesi olmasın, kazanan biz olacağız, kazanan millet olacak, kazanan Türkiye olacak. Türkiye düşmanları, millet düşmanları bugüne kadar nasıl kaybettiyse emin olunuz bundan sonra da kaybedecekler, kaybetmeye mahkumlar. Bu mücadeleye destek veren herkese milletim adına teşekkür ediyorum.
 
Allah yolunuzu açık etsin. Allah yar ve yardımcımız olsun. Şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Tüm yakınlarına, milletimize baş sağlığı temennisinde bulunuyorum. Yaralılarımıza da tekrar şifalar diliyorum." Erdoğan, Irak’ın kuzeyine yönelik harekatla ilgili bir soru üzerine, "Bu harekat, netice almanın bir adıdır. Onun için başlatılmıştır. Hedefimiz, bu operasyonla belirlenen koordinatlarda ilk adımı atmak, neticeye yönelik burada ne elde edebiliriz, bunu görmektir, neticeye yöneliktir. Onun için de Silahlı Kuvvetlerimiz kararlı bir şekilde gerek havadan gerek karadan bunu sürdürmektedir" diye konuştu.
 
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin "IKDP Genel Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani ile bugün görüşeceksiniz. Bölgesel yönetimden ve Merkezi Irak Hükümetinden beklentiniz nedir?" şeklindeki sorusunu şöyle yanıtladı: "Bu süreç içerisinde, şu anda dünyada gerek bizi arayan, gerek bizim aradığımız devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşmelerimiz sürüyor. Aynı şekilde Dışişleri Bakanımız aynı şekilde muhataplarıyla görüşmelerini sürdürüyor. Bütün bunlarla birlikte, Türkiye’nin bu süreç içerisindeki attığı, atacağı adımlar ortadadır ve bunların kararlılığı için bu görüşmeleri yapıyoruz. Dün Sayın Barzani ile de bu görüşmeyi yaptık. Kendileri aradılar ve Neçirvan Barzani’nin de buraya gelmesini özellikle kendisinden rica ettim. Sağolsun Irak dışında olmasına rağmen, ’ben kendisine ulaşıp hemen gelmesini sağlayacağım’ dedi. Hatta ’Ben sizin de gelmenizi bu süreç içinde istiyorum, sizlerle de oturup bu süreci beraber değerlendirmemiz gerekiyor’ dedim. ’Çünkü burada peşmergelerle birlikte yapmamız gereken işler var’ dedik. Kendilerine çok açık, net ifade ettim. Bugün Sayın Neçirvan Barzani’yle Dışişleri Bakanım görüştü. Ben de biraz sonra inşallah görüşeceğim ve ardından Sayın Barzani de en kısa zamanda gelecektir, onunla da bu konuları görüşeceğiz. Çünkü bu süreç, Türkiye’ye karşı sadece yapılmış bir terör eylemi süreci değildir, yaklaşık 30 sene oldu. Bu aynı zamanda Türk-Kürt kardeşliğine dayalı da bir eylemdir. Bu atılan kurşunlar, bu terör eylemleri, bu kardeşliğimizi parçalamaya yönelik, aynı zamanda bir eylem sürecidir. Dolayısıyla bunu birlikte aşmamız gerekiyor, birlikte bunu başarmamız gerekiyor. Her halükarda Türkiye olarak, Türkiye cumhuriyeti olarak bu kararlığımızı ortaya koyuyoruz, koyacağız."
 
-"Obama ile görüştük"-
 
Erdoğan, bir gazetecinin, zaman zaman Irak’ın kuzeyinde bir tampon bölge oluşturulmasının gündeme geldiğini belirterek, Hükümetin bu konudaki görüşlerini sorması üzerine "Bunların üzerinde durulması, bunlar yanlış şeyler" karşılığını verdi.
 
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "Ben birliktelikten bahsediyorum. Irak ile beraber müşterek yürütülmesi gereken bir operasyon, bir harekattan bahsediyorum. Daha önce biliyorsunuz bizim kurulmuş olan üçlü mekanizmalarımız var. Bunların hepsinin devrede olması gerekiyor ki şu anda zaten bu konuda devrededir. Dün gece Sayın Obama ile de geç saatte yaptığımız görüşmede bunları konuştuk. Buna benzer, bu üçlü mekanizmanın çalıştırılması noktasında kısa bir süre önce BM Genel Kurulu’nda yaptığımız görüşmede teröre karşı mücadelede atılması gereken adımlarda bu üçlü mekanizmayı çalıştırma hususunda, burada herhangi farklı bir durum söz konusu değil. Üçlü mekanizma burada çalışacaktır, çalışmaktadır. Türkiye de buradaki kararlılığını zaten buradaki şu ana kadar yapılmış çalışmalardan elde ettiği temel bilgiler çerçevesinde sürdürmektedir."
 
-"Bir kapıdan giriyor, diğer kapıdan çıkıyorlar"-
 
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin "Dünkü konuşmanızda da bugünkü konuşmanızda da ’Türkiye düşmanları’ vurgusu yaptınız. Aynı zamanda PKK’yı nitelendirirken taşeronluktan da bahsettiniz, biraz daha açabilir miyiz?" sorusuna yanıt verirken, Türkiye’nin son 9-10 yıl içinde gerek demokrasi gerek ekonomide farklı bir süreci yakaladığını vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu gelişmeler belli çevreleri, içeride ve dışarıda rahatsız etmekte.
 
Türkiye’nin şu anda elde bulundurduğu pozisyonu hazmedemeyen çevreler var.
 
Bunları isimlendirmenin şu anda hiçbir anlamı yok ve Türkiye’nin böyle bir güç devşirmesini hazmedemeyenler ’Acaba içeride ne yapabiliriz? Nasıl parçalayabiliriz?’ Böyle bir gayretin içerisine giriyorlar.
 
Şu anda bölücü terör örgütünün Avrupa’da elini kolunu sallaya sallaya dolaşan uzantıları var. Bölücü terör örgütünün malum uyuşturucu kaçakçılığından insan kaçakçılığına kadar ciddi manada yapmış olduğu, kendisine parasal kaynak temininde adımları var. Nitekim, bu yıl içinde, ABD’de 7-8 kadar bu tür bölücü terör örgütünün ileri gelen isimlerinin mal varlıklarını dondurmuştur ve kendileriyle ilgili de bülten çıkarmıştır. Bunlar bazı gerçekleri ortaya koyuyor.
 
Fakat ne yazık ki Avrupalı dostlarımız, bu insanları kendi ülkelerinde hala barındırıyorlar. Bunun dışında bakıyorsunuz yargılanıyor, bir kapıdan giriyor, diğer kapıdan çıkıyor veya bir Avrupa ülkesinde yargılanıyor, mahkum ediliyor, teslim ediliyor bir başka Avrupa ülkesine, bu sefer orada geziyor. Bir diğer yandan bakıyorsunuz tutuklanıyor, tutuklandıktan sonra Türkiye’ye değil, Avrupa’nın bir başka ülkesine gönderiliyor.
 
Bu tür bir yaklaşım tarzı içeride ve dışarıda maalesef PKK’yı bölücü terör örgütü olarak görenlerin, orada farklı isimler altında bu çalışmaları sürdürdükleri için bunlara yaklaşım tarzını ortaya koyuyor. Müşterek bir çalışma bu ülkelerde yok. Bunları biz devlet başkanlarına da hükümet başkanlarına da söylediğimiz halde beklediğimiz neticeleri ne yazık ki bugüne kadar alamadık ama bundan sonraki tavırlarımız bu konularda çok daha farklı olacaktır."