Önümüzdeki Pazar günü seçimler var. Konuşulanlar, vaatler, yalanlar, dolanlar, olanlar, olmayanlar kısaca her şey ortada. Artık seçmen bunları akıl süzgecinden geçirip sandık başına gittiğinde vicdanının sesini dinleyip oyunu kullanacak.

Şimdi Aydın’a bakalım;

Öncelikle temiz suyumuz yok. Menderes nehri balıklardan başladı, ölüyor. Sorumlulardan ve koruması gerekenlerden ses yok. Sadece Menderes değil elbet. Tüm yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımız başta jeotermal akışkanlar ile sürekli zehirleniyor.

Temiz havamız yok. Başta jeotermal tesisler olmak üzere havamızı zehirliyor. Havaya salınan gazlar ile sadece biz değil, tüm canlılar zehirleniyor. Bu konuda yetkililerden yine ses yok. Bırakın ses vermeyi, mimik bile yok.

Bir havaalanımız bile yok. Yıllardır bir havaalanını yapamadık. Mevcut iktidardan bu konuda da ses yok. Birkaç etkisiz oda girişimi oldu ama esamesi okunmadı bunların.

Hızlı trenimiz de yok. İlk demiryolunun yapıldığı Aydın bu konuda üzülerek söylüyorum ki üvey evlat muamelesi görüyor. Otobanımız, yoğun trafiği kaldıracak karayollarımız da yok. Karayolları her yere yatırım yaparken nedense burayı es geçiyor. En güzel örneği Ortaklar ile Çamlık arasındaki yol aylardır öyle bekliyor. Bayramda bunu net olarak gördük.

Tarım ürünlerimizin, bunları üreten üreticilerimizin değeri yok. Tarımda bir numara olması gereken ilimiz yanlış politikalar sonucu adeta yerlerde sürünüyor.

Bir tarım politikamızı bırakın hayvancılık projemiz bile yok. Dünya çapında birçok ürünümüz var ama tescilleri yok. Bunları işleyerek artı değer üretecek tesislerimiz yok. Biz üretiyoruz, kaymağını başkaları yiyor.

Marka değerlerimiz yok. Her türlü üretimimizi markalaştırıp fazla değer elde etmek gibi bir niyetimiz yok. Ne tarımda, ne sanayide, ne de hizmet sektöründe böyle bir gayretimiz yok.

Kuşadası ve Didim gibi ülkemizin en meşhur turizm beldelerine sahibiz ama can çekişen turizmi kurtaracak bir planımızda yok. Yöneticilerimiz bu merkezlerin yok oluşunu izliyorlar sanki. Bu ilçelerde yaşayan insanların suçu ne? Kuşadası ve Didim Yunanistan’a mı bağlı?

Doğru dürüst bir Valilik binamız, bir adliye binamız, bir şehir hastanemiz bile yok. Lafa geldi mi mangalda kül bırakmayanlar iş yapmaya gelince çok güzel yan çiziyorlar.

Halka açık yüzme havuzlarımız yok. Olanları kapatmaya da üstümüze yok. Örnek olarak Pınarbaşı tesisleri. Uzun bir sahil şeridine sahibiz ama doğru dürüst yüzme bilen yok.

Eğitimde başarı ve nitelikli eğitim yok. Eskiden ülkemiz eğitiminde marka olan ilimiz giderek kan kaybediyor. Bu sorunu çözen, çözmeye gayret eden yok. Sorunu çözecek olanlar asım nesli falan deyip evlerde beş çayı içmeye gidiyor. Eğitimde başarıyı artırmak gibi düşünceleri yok.

En yaşlı nüfusa sahip illerdeniz ama yeterince yaşlı bakım merkezlerimiz yok. Başka yerlerde bu işlerden ekstra gelir elde edilirken bizden çıt ses yok. Yine engellilere yönelik bakım evlerimiz yok. Bu konu bile gelir getiren bir sektöre dönüşebilecek iken yine ses yok.

İnsanımızın insana, yöneticilere, vekillere hatta kendisine bile güveni yok. “Güven olmazsa bir şey olmaz”, bunu bilen de yok.

Hepsinden önemlisi vizyon yok vizyon. Bu nedenle sadece konuşup iş yapmayanlar nedeniyle başarı da yok. Şimdi başınızı iki elinizin arasına alıp düşünün.

Daha yazacak birçok yok var. Bu kadar yeterli sanırım. Biz bu hale neden ve nasıl geldik? Biz nerede hata yaptık? Böyle yokluklar arasında, jeotermal gazlar ve akışkanlar ile zehirlenip yaşamaya devam mı edeceğiz? Yoksa artık tamam mı diyeceğiz. Karar sizin.

Kimi insanlar yaşamda hiçbir amaca sahip olmadan yaşarlar. Bu gibi insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmez; ancak suyun akışına kapılarak akar giderler. (Seneca)

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA