Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Youtube canlı yayınında gazeteciler Yavuz Oğhan, Akif Beki ve İsmail Saymaz'ın sorularını yanıtladı. Davutoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:

"MUHTIRAVARİ BİR TAVIR"

Davutoğlu, istifa sürecini başlatan Mayıs 2016'daki MKYK toplantısı için "Muhtıravari bir tavır yaşadım" ifadelerini kullanarak kendisine "Sen başbakan gibi görün ama başkan olma, başbakanmış gibi yap ama yetki kullanma" denilmek istendiğini söyledi. Pelikan olarak bilinen bildirinin de bu MKYK'dan iki gün sonra ortaya çıktığını hatırlatan Davutoğlu, "Arkasında kimler olduğunu biliyorum. 'Ben ne yaptım ki bu kadar ağır bir ithamla karşı karşıya kaldım' diye sordum. En yakın arkadaşlarım imza topluyor (MKYK toplantısı). Organize olmaması mümkün değil. Hiç kimseye karşı öfke, kin duygularına sahip değilim" ifadelerini kullandı.



"KEŞKE BİR AY BEKLESEYDİM"

Kendisinden sonra göreve gelecek kişi için öne sürülen "düşük profilli başbakan" tanımını hatırlatan Davutoğlu, "Benden her şey olur ama düşük profil olmaz" diyerek söz konusu MKYK'nın ardından gidilecek bazı yolların olduğunu ancak kendisinin istifayı seçtiğini söyledi. O süreçte kongreye de gidilebileceğini ancak bunun partinin bölünmesine neden olacağını düşündüğünü kaydeden Davutoğlu, "Mayıs 2016'da ne yanlış gidiyordu ki ben istifa edeyim? O zaman enflasyon neydi şimdi ne, o zaman faiz ne durumdaydı şimdi ne durumda... Benim ayrılmamı gerektiren bir şey yoktu" diye konuştu. Davutoğlu, o dönem ile ilgili tek pişmanlığını da "Keşke bir ay daha bekleseydim, Haziran'da AB ile vize muafiyetini alıp ayrılsaydım" sözleriyle dile getirdi.

"BABACAN İLE HUKUKUMUZ"

"Demokrasilerde parti kurmak bölücülük değildir" diyen Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kaygılarını görevinden ayrıldıktan sonra zaman zaman paylaştığını ancak gelinen durumda partinin kurumsal yapısında bozulma gördüğünü söyledi. Her şeyin yolunda gitmesi durumunda yeni partiye ihtiyaç olmadığını ancak umudunun zayıfladığını kaydeden Davutoğlu, parti kurma hazırlığında olduğu bilinen ve AK Parti'den istifa eden Ali Babacan ile ilgili sorulara da yanıt verdi. Babacan ile aynı hükümetlerde görev aldıklarını ve hukuklarının derin olduğunu anlatan Davutoğlu, çeşitli vesilelerle görüşmelerinin olduğunu söyledi. 31 Mart seçimlerinden sonra kamuoyu önünde konuşulması gerektiğini kendisine söylediğini ifade eden Davutoğlu, "Neden birlikte hareket etmiyorsunuz" sorusuna karşılık olarak makam kaygısı gütmediğini, derin bir görüş ayrılıklarının bulunmadığını, buna karşılık neden birlikte olmadıklarını kendisinin de bilmediğini söyledi. Davutoğlu, bu sorunun Babacan'a da sorulması gerektiğini söyledi.



"KURUMSAL YAPIYA ZARAR"

Davutoğlu, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili kaygıları olduğunu ve bu nedenle "Evet" kampanyasına katılmadığını söyledi. Sistemin doğası gereği cumhurbaşkanının partili olabileceğini ancak genel başkan olmasının partinin kurumsal yapısına zarar verdiğini söyledi.Davutoğlu, cumhurbaşkanı yardımcısının da seçimle gelmesini, bakanların meclis onayına sunulmasını, yasamanın güçlendirilmesini ve yargının bağımsız hale getirilmesini önerdi.

"ADI SİYASİ AHLAKSIZLIKTIR"

Suriye politikaları ile ilgili eleştirilere de yanıt veren Davutoğlu, "Suriye konusundaki bütün olumsuzlukları bana yükleyip kendinizi bu işin dışında tuttuğunuz zaman... Ben buna 'siyasi ahlaksızlık' derim" ifadelerini kullandı. "Emevi Camii'nde namaz kılacağım" gibi bir sözünün olmadığını, bunun bir algı operasyonu olduğunu kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti: "Sayın Esad'la ilk görüşmemiz Şubat 2003. Irak Savaşı'nı engellemek için ilk önce Suriye ile temasta bulunduk. 62 kere gittim Suriye'ye, vizeleri kaldırdık. Arap Baharı başladığında biz Suriye'yi korumak için her şey yaptık. Suriye'nin yanında olduğumuzu küçük reformlarla bunu yönetilmesi gerektiğini söyledik. Beşar Esad'ın ve Suriye'nin böyle bir facia yaşamaması için bütün uyarıları yaptık." Davutoğlu, Esad ile yaptığı bütün görüşmelerin de devlet kayıtlarında olduğunu söyledi.



"BİR ELİN PARMAĞINI GEÇMEZ"

Bu dönemde DEAŞ'ın güçlenmesinin ve terör olaylarının arttığının hatırlatılması üzerine de "DEAŞ'a karşı operasyon emrini veren de 2015'te biziz" diyen Davutoğlu, "Aynı dönemde emniyetteki, ordudaki FETÖ yapılandırmasını göz önünde bulundurun. Bakan arkadaşları bana yapılan gibi hedef göstermek istemem. İçişleri Bakanlığı'na bunu neden yaptınız diye sorulmuyor ama Dışişleri Bakanlığına soruluyor. Sınır güvenliğini sağlamak benim görevim mi?" dedi. Dışişleri Bakanlığı'nda FETÖ'den dolayı soruşturma geçirenlerin sayısının bir elin parmağını geçmeyeceğini kaydeden Davutoğlu, "Somuttan kaçamayız. Varsa bir hata hepimiz bunları eleştirmeliyiz. Ama Dışişleri Bakanlığı'ndakiler KPSS üzerinden gelmiştir" diye konuştu. Davutoğlu, akademisyenliği döneminden bu yana Fetullah Gülen'e karşı olduğunu belirterek, Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde dinlenildiğini hatırlatarak "O dönem onun dışında telefonları dinlenen en üst düzey devlet yetkilisi bendim" dedi.

“O AÇIKLAMAYI TV’DE GÖRDÜM”

Davutoğlu, Rus uçağının düşürülmesi ile ilgili sorulara yanıt verirken 2012 Haziranını hatırlattı. "Suriye uçağı bizim uçağı düşürdü. Başbakanımız o dönem angajman kuralları ilan etti. 'Türk sınırına 5 km yaklaşan uçaklar vurulur' şeklinde. Bu andan itibaren yerine getirilen talimatlar başbakandan alınmış sayılır. Ben başbakan olunca bu angajman kuralları yenilendi" diyen Davutoğlu, Rus uçağı düşürüldükten sonra "Kesinlikle açıklama yapmayacaksınız, Sınırlarımızda kimliği belirsiz bir uçak düşürülmüştür diyeceksiniz" talimatı verdiğini, Rusya ile de bu durumun paylaşılması gerektiğini söylediğini anlattı. Davutoğlu, şöyle devam etti: "O arada da Rusya aynı şeyi düşünmüşüz gibi 'Uçağımız düşürülmüştür' diye açıklama yapıldı. Hangi işgüzar bilmiyorum ama 10 dakika sonra Cumhurbaşkanlığı'ndan 'Rus uçağını düşürdük' diye bir açıklama yapıldı. Televizyondan gördüğüm anda beynimden kaynar sular döküldü. Hemen Genelkurmay Başkanı'yla görüştüm, bir iletişim hatası olduğunu söyledi ve o açıklama 2 dakika içinde geri çekildi."