Ergenekon meselesinde en küçük detaylar bile basında tartışılmakta, hatta hiç gündeme gelmemesi gereken özel yaşama ilişkin konular ortalara saçılmakta ama bu çok kapsamlı işin finansman boyutu yine çok gerilerde kalmaktadır.

Susurluk meselesinde de çok şey konuşuldu ama çok masraflı bu örgütlenmenin finansal boyutu en az tartışılan konu oldu.

Ergenekon konusunda da durum pek farklı görünmemektedir.

Mahkeme süreci sonrası işin rengi daha da netleşecektir ama daha şimdiden ortaya saçılan ilişkiler hem ilginç hem de korkutucudur ama bu konuda da finansman meselesinin üzerine gerektiği ölçüde gidilebileceğinden benim kişisel endişelerim vardır.

PKK meselesinde finansman boyutu daha da ön plana çıkmaktadır.

Terör pahalı bir iştir ama PKK konusunda da örgütün, terörün finansman boyutu kimsenin ilgisini yeterince çekmemektedir.

Susurluk, Ergenekon, PKK terörü çok masraflı konulardır ve bu konuların üzerine iş olsun diye değil gerçekten etkin bir biçimde gidilmek isteniyorsa finansman boyutunu ön plana çıkaran bir mücadele yöntemi esastır.

Ama işin ilginç yönü, bu alana kimse girmek istememektedir.

İspanya narkotik polisi Cervantes adını verdiği kapsamlı bir uyuşturucu operasyonu sürdürmektedir ve bu operasyon kapsamında Mart 2008'den günümüze yaklaşık 38 kilo eroin ele geçirilmiştir.

Ve bu operasyonda Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları maalesef sürekli ön planda görünmektedirler.

27 Ekim'de yani yaklaşık üç gün önce bir küçük operasyonda 3,5 kilo eroin ele geçirilmiştir ve bütün Avrupa basınında bu konu işlenmektedir.

Oysa, her operasyonda yurttaşlarının adı geçen Türkiye'de basının, ilgili çevrelerin konuya yaklaşımı farklıdır.

Tam bir ay önce yani 29 Eylül 2008 günü Ağrı Gürbulak Sınır Kapısı'nda tam 350 kilo eroin yakalanmıştır.

Bu operasyonda yakalanan uyuşturucu, üç gün önce İspanya'da ele geçen uyuşturucunun miktar olarak tam yüz katıdır.

O gün basına yansıyan haberde yanılmıyorsam İtalya'ya otomotiv yedek parçası götürme kılıfı altında eroin taşındığı anlaşılmış, operasyon yapılmış ve TIR'ın şoförü gözaltına alınmış idi.

Bu haberden sonra da basında ve başka yerlerde bu ilginç işin fikr-i takibini yapana rastlamadım.

Söz konusu olan büyüklük yani 350 kilo eroin üç gün önce İspanya'da yakalanan ve tüm yabancı basının konuştuğu miktarın tam yüz katı idi ama küçük bir haberle geçiştirildi, kimse fazla ilgilenmedi.

İnternette "Gürbulak Sınır Kapısı" diye yazdığınızda karşınıza çok sayıda bilgi çıkmaktadır ve yine maalesef bu bilgilerin büyük çoğunluğu uyuşturucu haberleridir.

Bir ay önce yakalanan 350 kilo eroin ilk değildir ve benzer büyüklüklerde yani dev boyutlarda operasyonlar hep yapılmaktadır.

Bildiklerimiz, yakalananlardır ve işin iç yüzünü bilenler yakalanmayan/yakalanamayan partilerin çok daha büyük olduğunu ifade etmektedirler.

Doğrusu bir sınır kapısının hâlâ kontrol altına alınamamış olması çok ilginç görünmektedir.

Yüksekova gibi küçük bir ilçenin de uyuşturucu meselesinde denetlenemiyor olması başka bir garabettir.

Bir vesileyle, daha doğrusu Uluslararası Nakliyeciler Derneği'nin nazik bir davetiyle Ağrı Gürbulak Sınır Kapısı'nın açılış törenine katılmış idim.

Bu sınır kapısı, küçük ve modern bir kapıdır ve uyuşturucu ticareti yapanların bu kapıya mallarını bu kadar güvenle nasıl getirdikleri de izaha muhtaç başka bir konudur.

Gürbulak ve benzeri kapılarda görev yapan sivil ve askerî görevlilerin son yirmi senelik banka hesaplarının bir kontrolünün çok ilginç sonuçlar üretebileceği kanısındayım.

Doğal olarak buralarda görev yapmış ve bu pisliğe bulaşmamış görevliler de vardır ve bu insanlara bugün düşen görev, bildiklerini tüm açıklığıyla kamuyla paylaşmalarıdır.

Susurluk, Ergenekon, PKK gibi konular bu ülkenin başında büyük belalardır ama bu belaların finansman boyutunun gündeme ciddi biçimde getirilmeden çözülmeleri ve yenilerinin üremesinin engellenmesi mümkün değildir.
ZAMAN