Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, IMF ile görüşmelere ilişkin, ''Eğer anlaşırsak, ülkenin menfaati hakikaten oluşursa, o zaman tabii ki imzayı da atarım. Bundan dolayı bu zamana kadar gecikti. Ama görüyorum ki esnemeler var. Bu esnemelerle birlikte eğer mutabık kalırsak biz de imzayı atarız. Tedbirlerimizi zaten alıyoruz'' dedi.

Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Beşiktaş Belediyesi başkan adayı Sibel Çarmıklı tarafından Conrad Otel'de düzenlenen ''Büyük Beşiktaş Buluşmaları-1'' başlıklı toplantıda yaptığı konuşmada, önemli bir projelerinin de üçüncü köprü olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, ''Hemen buna karşı çıkmaya başladılar. Ama buna karşı çıkanlar, hatırlarsanız birinci köprüye de ikinci köprüye de karşı çıkmıştı. Şimdi buna da karşı çıkıyorlar, daha adını duyar duymaz'' şeklinde konuştu.

Üçüncü köprüyü kuzeye yapacaklarını ve bunun üstünden ekseriyetle ağır vasıtaların geçeceğini vurgulayan Erdoğan, uluslararası, şehirlerarası trafiğin tamamen üçüncü köprüye kaydırılması ve böylece şehir içinde ağır vasıta kalmaması arzusunda olduğunu dile getirdi.

Ancak buna hemen karşı çıkıldığını aktaran Erdoğan, ''Halbuki bu ülkeyi sevmek, bu tür projelere destek olmakla olur, engellemekle olmaz'' dedi.
İstanbul'da 4.5 yıl belediye başkanlığı yapmış, bu işi bilen biri olarak konuştuğunu belirten Erdoğan, Beşiktaş'ta Akaretler'in düzenlenmesinin de hep konuşulduğunu, ancak bu konuda kendilerinin cesur davranarak projeyi gerçekleştirdiklerini, şimdi Akaretler'in kendileri için övünç kaynağı olduğunu söyledi.

''PARANIN MUSEVİSİ, MÜSLÜMANI OLUR MU?''

Bu çalışmaları çoğaltmanın mümkün olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''Nasıl mümkün olacak? Eğer kafanız özel bir kafaysa olur, ama devletçi bir kafaysa olmaz. İşte Galataport meselesi. Biz Galataport'u sahiplendirdik, verdik. Karşımıza kimler dikildi? Bu ülkenin insanları dikildi. Ne dediler bize? 'Bak gitti Yahudi'ye verdi, Musevi'ye verdi' dediler. Dediler mi? Dediler. Arkadaşlar şu anda Galataport, eğer ihaleyi alan firma işine başlamış olsaydı belki de hizmet ediyor olacaktı. Paranın Musevisi, Müslümanı olur mu ya? İmanın Musevisi, Müslümanı olur mu? Ve neler yazdılar, neler. Benim kardeşim orada çalışmış, bilmem ne yapmış. E çalışır. Geçmişte benim Rum, Musevi patronlarım oldu. Çocukluğumda yanında çırak olarak çalıştım. Bu ülkenin vatandaşı çalışsın, ekmek parası kazansın. İçimizden birçoğu aynı tezgahlardan geçmedi mi? Geçtik yahu bu ülkede. Bundan niye rahatsız oluyoruz.''

Başbakan Erdoğan, Galataport projesinde bunun mücadelesini verdiklerini belirterek, ''Ve yılmış değilim, onu söyleyeyim'' dedi.

Aynı şeyi Haydarpaşa projesinde de yaptıklarını belirten Erdoğan, her iki projenin kendisinin rüyası olduğunu anlattı.

''SÜTLÜCE KONGRE MERKEZİ İLE İFTİHAR EDİYORUM''

Sütlüce Kongre Merkezini tamamladıklarını, şimdi burada Dünya Su Forumunun yapıldığını ve burasıyla iftihar ettiğini aktaran Erdoğan, buranın şu an Türkiye'nin en büyük kongre merkezi olduğunu söyledi.
Kuşadası Limanı'nın da aynı şekilde havaalanı terminali gibi bir yere dönüştüğünü belirten Erdoğan, ''Bu bir sevda, bir aşk meselesi. Devlet bu işi yapamıyor artık. Bunu bilmemiz lazım. İşte biz istiyoruz ki Beşiktaş'ı da böyle bir hale getirelim'' dedi.

Beşiktaş'ta neler yapıldığının anlaşılması için ilçenin ara sokaklarına girmek ve ilçe belediyesinin notunu oraları görüp vermek gerektiğini anlatan Erdoğan, Beşiktaş'ta tarihi eserlerin restorasyonu projesinin sürdürüldüğünü, aynı zamanda Dolmabahçe Sarayı'nın yanında Başbakanlık Çalışma Ofisinin oluşturulduğunu hatırlattı.

Erdoğan, ''Şu ofisi bu hale getirene kadar, bakın başbakanım düşünebiliyor musunuz akla karayı seçtim. Sadece kurullarla verdiğim mücadelede... Bunu yaşayanlar bilir.'' dedi.

Beşiktaş Kaymakamlığını yıktıklarını anlatan Erdoğan, bir başbakan olarak daha önceleri gidip otellerde toplantı yaptıklarını anlattı.

Erdoğan, ''Ben niye otelde toplantımı yapayım canım. Şimdi 200-300 kişiye yemek verecek salonlarımızı yaptık. Çok da modern, çok da güzel yaptık. Tarihle moderni buluşturduk, orada bir araya getirdik. Ve kendi çatımız altında onu yapacak duruma geldik. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı kendi mekanında değil de farklı yerlerde toplantı yapıyor. Bunu uluslararası camiada, gelişmiş ülkelerde bulamazsınız'' diye konuştu.

Daha önce tinercilerin cirit attığı Yıldız Parkı'nı, bunun yanı sıra Malta Köşkü'nü, Avcı Köşkü'nü, Emirgan Koruluğu'nu da ele aldıklarını, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın da aynı kararlılıkla kendisinden sonra bu işleri sürdürdüğünü vurgulayan Erdoğan, ''İnanıyorum ki şimdi Sibel hanım kardeşimle de Beşiktaş'a kadın elini değdirdiğimiz anda Beşiktaş'ta da bir farklılığı göreceksiniz'' diye konuştu.

''İSTANBUL'A SEVDAMIZ VAR''

Hükümet olarak İstanbul'a sevdaları bulunduğunu söyleyen Erdoğan, her ülkenin bir vizyon kenti olduğunu, İstanbul'un da bu noktada Türkiye'nin bir numarası olduğunu söyledi.

Bu nedenle İstanbul'u ciddi olarak ele almak gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Konuşmamın başında 'hizmet siyaseti' dedim. Oyu hizmete mi vereceğiz yoksa ideolojilere mi vereceğiz? Ben diyorum ki oyu hizmete verelim. Çünkü yerel yönetimler seçimi yapıyoruz. Burada bunu belirlememiz lazım. Kim bize hizmet verecek, daha ideal hizmeti kim verecek?'' şeklinde konuştu.

Eskiden İstanbul'da çöp dağları olduğunu, hava kirliliği ve susuzluk sıkıntısı çekildiğini hatırlatan Erdoğan, göreve geldiklerinde doğal gaz dağıtımının neredeyse yok gibi olduğunu, kendisi Büyükşehir Belediyesinden ayrılırken ise 1 milyon 250 bin aileye doğal gaz verildiğini anımsattı.

''Bunlar, belediyeciliğin bizim uzmanlık alanımıza girdiğini gösteriyor'' diyen Erdoğan, artık çöpleri dönüştürdüklerini, çöpten gübre, enerji elde ettiklerini de hatırlattı.

Erdoğan, ''Biz istiyoruz ki bir dürüst yönetimle, doğru yönetimle ve gerçekten şehircilikle Beşiktaş'ı layık olduğu yere taşıyacak bir yönetimle bu işi götürelim. Bunu başarmamız lazım'' dedi.

''İSTANBUL, BİR KONGRE MERKEZİ''

İstanbul'un bir kongre merkezi olduğunu belirten Erdoğan, Beşiktaş'ın bu merkezin bir ucunda yer aldığını hatırlatarak, Beşiktaş ile Beyoğlu arasında Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Merkezi ve Açık Hava Tiyatrosunun olduğu bölgede devasa bir kongre merkezi yapıldığını, tamamlandıktan sonra burada Dünya Bankası toplantısının gerçekleştirileceğini vurguladı.

Bu merkezde aynı anda 5-6 bin kişinin bulunabileceği toplantı salonlarının yer aldığını, İstanbul'un artık bir kongre merkezi olarak buna layık olduğunu söyleyen Erdoğan, Beşiktaş'ın da bu bütünleşmeyle birlikte atılacak adımlarda yer almasını istediklerini söyledi.

Başbakanlık Çalışma Ofisinin karşısında bir otel inşaatının sürdüğünü de anımsatan Erdoğan, ''Bu otelin çilesini ben bilirim. Ne engeller kondu oraya. Orayı bugünkü haline getirene kadar orayı yapanların ben ne çile çektiğini bilirim. Ama gel gör ki açıklayamam. Niye? Açıklasam farklı engeller çıkar. Bak, başbakan olduğum halde açıklayamıyorum'' diye konuştu.

''DIŞARIDA DÜŞMAN ARAMAYA GEREK YOK''

Erdoğan, daha pek çok eser ortaya konulacakken Türkiye'de içten engellerin çıktığını belirterek, ''Dışarıda düşman aramaya gerek yok, içerdekiler yetiyor'' dedi.

Toplantıya katılan Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören'e de gönderme yapan Başbakan Erdoğan, Demirören'in İnönü Stadyumu ile ilgili projeyi kendisine getirip gösterdiğini hatırlatarak, ''Yıldırım bey, Kadir bey de bu işe hazır. Yeter ki sen parayı bul ve projeyi o şekilde uygulamak suretiyle... Çünkü İstanbulumuzun özellikle Avrupa şampiyonalarında gerçekten UEFA standartlarına uygun stadyumlara ihtiyacı var'' şeklinde konuştu.

Şükrü Saracoğlu Stadı'nın bu standartta olduğunu, şimdi Ali Sami Yen ve İnönü stadyumları için de bunun gerçekleştirildiğini anlatan Erdoğan, Türkiye'nin, Dünya Basketbol Şampiyonası'na da ev sahipliği yapacağını belirterek, bunun hazırlıklarının da süratle yapılması gerektiğini söyledi.
6.5 yıl önce çok farklı bir Türkiye devraldıklarını aktaran Erdoğan, gayri safi milli hasılayı 230 milyar dolardan 750 milyar dolara çıkardıklarını, devletin borçlanma faizinin yüzde 63'ten yüzde 13-14 seviyelerine düştüğünü ifade ederek, ''Nereden nereye? Yüzde 51 düşüş. Ama bunu görmek istemeyenler var. 'Efendim bu hükümet çok borçlandı'. Dürüst konuşmuyorlar'' dedi.

Söylediklerinin hayali rakamlar olmadığını anlatan Erdoğan, aynı şekilde enflasyon yüzde 30 iken, bugün yüzde 7.7 seviyesinde olduğunu, IMF'e olan borcun 23,5 milyar dolardan 7.8 milyar dolara düşürüldüğünü,Merkez Bankası döviz rezervinin 67 milyar dolara çıkarıldığını dile getirdi.

IMF İLE GÖRÜŞMELER

Erdoğan, şöyle devam etti:
''Eğer biz şimdi IMF konusunda biraz rahat hareket ediyorsak sebebi bu. Ayağımızı yere sağlam basıyoruz. Yoksa bizim Mayısta başladı görüşmelerimiz. Ama bize kalkıp da arzu edilmeyen, istenmeyen, ülkenin aleyhine olacak şartlar koşulursa ben bunu kabul edemem. Geçmişte bunu kabul ettiler. Bedelleri ağır oldu. Eğer anlaşırsak, ülkenin menfaati hakikaten oluşursa, o zaman tabii ki imzayı da atarım. Bundan dolayı bu zamana kadar gecikti. Ama görüyorum ki esnemeler var. Bu esnemelerle birlikte eğer mutabık kalırsak biz de imzayı atarız. Tedbirlerimizi zaten alıyoruz.''

Bir önemli konunun da dinsel milliyetçilik olduğunu anlatan Erdoğan, dinsel milliyetçilik yapmayacaklarını söylediklerini, çünkü Türkiye'de Müslüman da Hristiyan da Musevi de bulunduğunu belirterek, ''Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletiyiz. Hepsine de aynı mesafedeyiz. Ben Müslümana ne kadar yakınsam, Musevi vatandaşıma da Hristiyan vatandaşıma da o kadar yakınım'' diye konuştu.

Bir banka şubesi ve sinagoglarda birkaç yıl önce gerçekleşen terör olayına da değinen Erdoğan, ''Öyle zannediyorum ki Cumhuriyet tarihinde bir hahambaşını ziyaret eden başka başbakan olmadı. Çünkü o benim görevimdi. Ama son gelişmelerde de aynı şekilde ben hahambaşının sözlerini Meclis'teki grup toplantısında okudum. Çünkü adil bir yaklaşımdı. Türkiye'deki böyle bir hahambaşına da bu yakışırdı'' şeklinde konuştu.

''TERÖRÜN DİNİ OLMAZ''

Terörün dini olmadığını vurgulayan Erdoğan, ''Efendim, terörist ama Müslüman... Kardeşim, Müslüman olması beni ilgilendirmez. Teröristtir. Terörist ama Musevi... Teröristtir. Musevi olması bizi bağlamaz. Yani terörün dini olmaz, milleti olmaz, ülkesi olmaz'' dedi.

Terörün, ortak mücadeleyle yenilebileceğini vurgulayan Erdoğan, ''Ama ortak mücadele veremezsek, bugün bana yarın sana. Bu iş böyle. Ama inanıyorum ki er veya geç bu işi de başaracağız'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, sözlerini, ''Sibel kardeşime burada verilecek destekle inanıyorum ki Beşiktaş'ın bugüne kadar olan makus talihi değişecektir. Ben Büyükşehir Belediye Başkanlığı noktasında da en ufak bir endişe taşımıyorum. Beşiktaş'ta da endişe taşımıyorum. İktidarda olarak, bizler de İstanbul aşıkları olarak elimizden gelen bütün desteği verecek ve çalışmalarımızı çok daha hızlı bir gelişimle devam ettireceğiz'' şeklinde tamamladı.

SORULAR

Konuşmasının ardından yemekteki konuklardan birkaç soru da alan Erdoğan, Tunceli'deki yardımlarla ilgili soru üzerine, Turgut Özal zamanında kurulan Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Fonu'nun, ihtiyaç sahibi insanlara türlü yardımlar yaptığını hatırlattı.

Erdoğan, ''Tunceli'de 350-400 aileye bu tür yardım gitmiş. Bundan dolayı kıyamet koparıldı. 350-400 aile, Türkiye'de seçimin kaderini değiştirir mi? Dertleri üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek'' diye konuştu.

Amacın, Tunceli Valisi üzerinden AK Parti'ye yüklenmek olduğunu belirten Erdoğan, ''CHP'nin bu ülkede il başkanlarının vali olduğu dönemi biliriz. Hem il başkanlığı hem valilik görevi yaparlardı'' dedi.

Muhalefet partisinin bunlara bakmadan AK Parti'yi eleştirdiğini, daha önce aynı şeyi CHP Genel Sekreteri'nin telefon olayında da yaptıklarını belirten Erdoğan, CHP'nin 'biz dinleniyoruz' diye ortaya çıktığını anlattı.
Erdoğan, ''Ya sen dinlenmiyorsun. Unutmuş seninki yes-no'yu'' dedi.
Erdoğan, valinin yaptığının yalnızca bir görev olduğunu sözlerine ekledi.

SABAH