Dünyaca ünlü bir üniversitenin biyomedikal görüntüleme bölümüne alınacak doktora sonrası eleman ilanını okuyorum. İşe alınacak elemanın eğitim nitelikleri sıralandıktan sonra, aranan özellik konusunda iş ilanı şöyle bitiyor: ‘kişinin kendi gelişimi konusunda selfmotivasyonunun olması’, yani kendi kendini güdüleyebilmesi. Selfmotivasyon kelimesin karşılığına Türkçe’de pek rastlamıyoruz. Çok sözü geçmeyen, ihtiyaç duyulmayan bir kelime olduğundan olsa gerek. Türk Dil Kurumu sözlüğünde olmasa da yeni yeni özgüdü kelimesi kullanılmaya başlanmış.
Özgüdülü insan, yeryüzünün neresinde, hangi koşullarda olursa olsun kendini geliştirme, elindeki kaynakları değerlendirme ve üretme becerisi gösteren kişi demektir. Belki genetik, belki de çocukça merak duygusunun dış koşullarla budanmamasının getirdiği bir zenginlik. Bu zenginlik sayesinde özgüdülü insanları kendine çekebilen toplumlar veya üniversiteler geliştikçe gelişiyor.
Oryantalist, gelişime kapalı, katı kuralların ve hiyerarşinin egemen olduğu toplumlarda özgüdü, güdük
Bu konuya kafa yorarken aklıma şu soru geliyor: ‘Özgüdülü bilim insanı nasıl belli olur?’Kendimi iş ilanı veren bölüm başkanının yerine koyuyorum. Türkiye’de olsam, basitçe doçentlik sınavından sonra ne kadar üretken olduğuna bakardım diye düşünüyorum. Sınav ve akademik yükselme kaygısının kalktığı doçentlik sonrası dönem, aslında özgüdünün değerlendirilmesi için en uygun zaman. Ülkemizde doçentlik sonrası dönem, öğretim üyesine kendi özgüdüsünü sorgulaması açısından özgürlük ortamı sağlıyor. Özgüdüden yoksun akademisyenlere de bol bol üretmeme özgürlüğü…
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!
- - - - - -