Üç üyenin anlaştığı ortak nokta ise “Emniyet"in hem Trabzon, hem İstanbul ayağı ile Trabzon Jandarmasında çok ciddi ihmal var” görüşü.

Bugün bu sayfada üç fotoğraf, bir “fuat” var. Birinci fotoğraf, çalışmalarını Ekim 2007-Temmuz 2008 tarihleri arasında tamamlayan TBMM Hrant Dink Alt Komisyonu"nun üç üyesini gösteriyor: AKP Bursa Milletvekili Mehmet Ocakden (Başkan), DSP İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal.
İkinci fotoğrafın gösterdiği ise komisyonun ulaştığı yegane sonuç ve birçok kuşku, soru işareti ... Bu fotoğraf çok önemli.
Ancak üçüncü fotoğrafa bakarsanız, orada da karşınıza Meclis"teki bir komisyonun nasıl çalıştığı çıkıyor. Neyi, ne kadar araştırabildikleri ve tabii kendi aralarındaki anlaşmazlıklar ... “Meclis Ergenekon için bir araştırma komisyonu kurmalı” diyenlere belki fikir verir.
Fuata gelince ... Siz onun ne anlama geldiğini, kimin için dendiğini zaten biliyorsunuz, görüyorsunuz. Ama eğer daha fazlasını isterseniz, onu da ya Erkan Oğur"la Djivan Gasparyan"ın “Fuad”ından dinleyeceksiniz ya da bugün kalkıp saat 15.00"te Agos"un önüne geleceksiniz.
O yüzden şimdi dilerseniz biz üç milletvekiliyle söyleşimize geçelim ve ilk soruyu da yapılan araştırmaları yeterli bulmayıp, komisyondan istifa eden CHP"li Soysal"a soralım:

Buna günü kurtarmak diyorum
Başbakanlık Teftiş Kurulu"nun “Dink cinayetinde ihmali var” dediği Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek hakkında inceleme yapılmasına Başbakan onay vermiş. Sizin için şaşırtıcı bir gelişme mi?
SOYSAL: Hiç şaşırmadım. Bu olayın üzerine gidildiği takdirde böyle bir sonucun ortaya çıkması kaçınılmazdı. Tabii bu aynı zamanda bizim komisyonumuzun olayların üzerine gitmedeki eksikliğinin de en büyük göstergesi oldu.

Siz Akyürek"i incelemeye almamış mıydınız?
OCAKDEN: İncelemeye aldık ama bizim daha fazla yapabileceğimiz bir şey yoktu. Biz bunu raporumuzun isimler bölümünde de açıkladık. Dedik ki, henüz devletin değişik birimlerinin yaptığı çalışmalar var. Bunlar sonuçlandıktan sonra konuyla ilgili durum zaten ortaya çıkacaktır. Nitekim çıkmış oldu. Teftiş Kurulu"nun raporu doğrultusunda, Başbakan izni verdi.
SOYSAL: İşte ben buna günü kurtarmak diyorum.

Sizce Ağırbaş?
AĞIRBAŞ: Ben de günü kurtarmak olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta yaptığımız çok da kolay bir şey değildi.

Neydi zor olan?
AĞIRBAŞ: Mahkemesi devam ederken bir araştırma yapmak zordu. Yargıya müdahale etme anlamında hareket etmemek gerekiyordu.

Siz günü kurtarmaktan neyi kast ediyorsunuz?
SOYSAL: Mesela komisyon kuruldu ama çalışmalarına başlaması üç ayını aldı. Önemli olan çok hassas bir noktada komisyon üç ay toplanamadı, bu bir eksikliktir. Tutanaklar bize hiç dağıtılmadı. Bu da bir eksikliktir. Ama en önemlisi komisyon hep dolaylı sonuçlara yöneldi. Arkadan dönerek, kulağı ters tutarak ... Sanki utana sıkıla...
İlk kez asker geldi

Sizce rapor dolaylı mı?
AĞIRBAŞ: Hayır, bir kere dikkatlice incelerseniz raporda birtakım radikal öneriler var. Daha önemlisi rapor, bu cinayetin önlenmesi konusunda devletin kurumlarında büyük ihmaller olduğunu söylüyor.
SOYSAL: Ama yani bir şey söylemesek de olmaz ki, orada ihmal kelimesini koymasak olur mu? İhmal var, bunu herkes biliyor artık. Sadece bir şeyler söyleyelim demekle savsakladık.
OCAKDEN: Katılmıyorum, bu anlamda rapor söyleyeceğini çok cesur bir şekilde söylüyor. Hem jandarmada hem de polis istihbaratında kademeli olarak bir sorumluluğun ve kusurun olduğunu çok net bir biçimde anlatıyor. Bir başka önemli şey; bugüne kadar hiçbir komisyona asker gelmedi, ilk kez bu komisyona asker geldi. (Dönemin Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz ile İstihbarat Şube Müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız)

Geldiler, ama konuşmadılar ki ...
OCAKDEN: O ayrı bir şey ama sonuçta valiler geldi, emniyet müdürleri geldi, istihbarat elemanları geldi, biz onlara sorular sorduk, onlar da ne söyleyeceklerse onu söylediler.

Sahi peki nasıl oldu da hiçbir sorunuza yanıt alamadınız?
AĞIRBAŞ: Çok kararlıydılar ...
OCAKDEN: Onların zaten hepsi aynı kararlılıkla gelmişlerdi.
Albay Ali Öz sıkıtılıydı

İzleniminiz ne oldu Öz"e ilişkin?
OCAKDEN: Biz komisyon toplantısından sonra da ayrıca bire bir konuştuk; sıkıntılıydı. Birtakım ilaçlar kullandığını, Bilecik İl Jandarma Komutanı"yken görevden alınıp Bursa Jandarma Bölge Komutanlığı"nın emrine verilmesinin kendisi için başlı başına bir şey olduğunu, aslında istifa etmesi gerektiğini ama bunu süreç tamamlandıktan sonra yapacağını söyledi.

Oysa Susurluk"un ardından Veli Küçük albaylıktan tuğgeneralliğe terfi ettirilmişti, değil mi?
OCAKDEN: Tabii, bu biraz da Türkiye"deki süreçle ilgili bir şey. En azından kişisel kanaatime göre bunun etkisi var gibi geliyor bana.

Ne diyelim bu sürecin adına; “herkese dokunma” süreci mi?
OCAKDEN: Herkese dokunabilme süreci önemli bir şey. Ve ben onun sıkıntısını Albay"da da hissettim açıkçası.
AĞIRBAŞ: Bir dakika, “herkese dokunulabilme” süreci mi? Bizim haberimiz olmadan dokunulmazlıklar mı kalktı? Dokunulmazlık zırhıyla kaplı herkese dokunursanız, ben ona dokunmak derim.
SOYSAL: Açıkçası dalaşmak için söylemiyorum ama ben de söylemek zorundayım, çünkü istifamın nedenlerinden bir tanesi buydu.
OCAKDEN: İstifanızın bir gerekçesi yoktu Çetin Bey.
SOYSAL: Anlatıyorum, var mı yok mu kamuoyu karar verir. Jandarma çağırılmadan komisyon toplantıları sona erdi. Bunu da ekleyin, beyefendi açıklamıyor.
OCAKDEN: Hayır, bunu reddediyorum.

Yeterince cesaret gösterilmedi
Ama o bizim de kafamızda bir soru işareti; geçen Mart ayında niye pat diye çalışmaları bitirdiniz?
SOYSAL: Jandarmayla, emniyet yetkilileriyle gereken görüşmeler tamamlanmadan çalışmayı bitirdiler. Bunun üzerine ben istifa ettim. Hemen sonrasında jandarmayla ilgili haberler çıktı da komisyona devam kararı alındı.

Jandarma Kıdemli Başçavuş Okan Şimşek ve Uzmançavuş Veysel Şahin ifadelerini değiştirmeden niye çağırmadınız Öz"le Yıldız"ı?
OCAKDEN: Çünkü mahkeme süreçleri devam ediyordu. Ama yeni bir gelişme ortaya çıktığı anda da biz hemen gerekli yazılarımızı yazdık ve Albay Öz"ü de, Metin Yıldız"ı da dinlemek üzere çağırdık.
SOYSAL: Ama yeni ifadeler olmadan da biz jandarma yetkililerini çağırabilmeliydik. Sonuçta karanlık bir olay var ve bizim görevimiz de bunu aydınlatmak değil mi?

Siz komisyonunun birilerini koruduğunu mu düşünüyorsunuz?
SOYSAL: Hayır, herkes son derece iyi niyetliydi ama yeterince cesaret gösterilmedi, biraz daha cesur olunması gerekiyordu.

Sizce, yeteri kadar cesur olamadınız mı?
AĞIRBAŞ: Doğrusu benim şöyle bir endişem oldu: Biz olayı ortaya çıkarmaya çalışıyoruz ama bazı yerlerde acaba bu komisyon kullanılıyor mu diye düşündüm. Yani acaba bir adım atarken devletimize milletimize zarar verebilecek bir adım mı diye düşünüyorsunuz. Çünkü o adımı atarken acaba yönlendiriliyor muyuz kaygısı vardı bende. Bu da hep çok temkinli davranmamıza neden oldu.

Alt kademeden tatmin oldum
Mesela nerelerde yönlendirildiğinizi hissettiniz?
AĞIRBAŞ: Mesela emniyet müdürlerinin söyledikleri genellikle “Biz suçlu değiliz ama diğerlerininkini bilemem” şeklindeydi. Belki direkt değil ama hep arkadan dolanarak birbirlerini suçlama hali vardı.
SOYSAL: Evet, öyle bir ciddi sancının olduğu ne yazık ki görülüyor. Emniyet içinde ciddi bir koordinasyonsuzluk olduğu hepimizin dikkatini çekti.
OCAKDEN: Emniyetle jandarma arasında da ciddi bir koordinasyonsuzluk var.

Peki bu kurumların içinde “F tipi” ya da “Ergenekoncu” diye ifade edilen birtakım gruplaşmalara rastladınız mı?
SOYSAL: İşaretleri var.
AĞIRBAŞ: Tabii böyle bir şeyin ispatı zor ama hissediyorsunuz.
OCAKDEN: Ben doğrusu öyle çok ayrıntılı bir gözle bakmadım ama aralarında yaklaşım farklılığı olduğu kesin.

O halde şunu nasıl açıklıyorsunuz: Herkes birbiriyle irtibatsız, farklı ama mesele Dink olunca ihmaller çok benzer. Sizce nasıl oluyor bu?
OCAKDEN: Yani bunları yönlendiren başka bir irade mi var demek istiyorsun? Doğrusu böyle bir şeyi bir gazeteci olarak düşünmek normal de işte öyle bir şeyin somut olarak elimizde bilgisi yok.
SOYSAL: Benim de bunu bir yere bağlamak için yeterince elimde bulgu yok. Şahsen ben hâlâ Hrant Dink olayını bir yere bağlayabilmiş değilim.
AĞIRBAŞ: Aslında bunlar komisyona geldiğinde biz de sorduk, bir insan bu kadar tehlikedeyse niçin kimse korumadı diye. Doğrusu orada şöyle bir haksızlık da yapılıyor. Çünkü komisyona, yardımcı istihbarat elemanlarıyla birebir çalışan polisler de geldi. Baktık ki, bu insanlar gecesini gündüzüne katmış çok büyük özveriyle çalışan insanlar. Doğrusu ben hiyerarşik olarak alt kademede çalışan polis arkadaşlarımızın çalışmalarından çok tatmin oldum.

Üç ayakta da ciddi ihmal var
Üst kademe?
AĞIRBAŞ: Zaten sıkıntılar, soru işaretleri orada. Çünkü belli ki herkes işini layığıyla yapmış, ama yukarıya ilettikten sonra sıkıntılar orada başlamış.
SOYSAL: Tabii burada şunu söyleyebiliriz, emniyetin üst yönetiminde müthiş bir duyarsızlık, müthiş bir boşverdimcilik var.

Sizce ihmalin en büyük olduğu yer neresi?
OCAKDEN: Emniyet"in hem Trabzon, hem İstanbul ayağı ve bir de Trabzon Jandarma. Üç ayakta da eşit derecede, çok ciddi ihmal var.

İstanbul Valiliği?
OCAKDEN: Tabii, Valiliğinin de gelen bilgilerden haberi var. Ayrıca Valilik, Hrant"ın arkasına bir koruma takabilirdi. İstememesine rağmen Orhan Pamuk"a verdi.
SOYSAL: Tabii bir de vali yardımcısı meselesi var. Hrant Dink"i makamına çağırması, orada malum iki kişinin olması, yaptığı konuşmanın Dink"te yarattığı etki ... Oradan başlayan bir süreçtir bu zaten.

Peki tüm birimlerde karşılaştığınız bu ihmallerde hiç kasıt izine rastladınız mı?
OCAKDEN: Gerçekten kademeli bir şekilde ve hiç gizlenilmeyecek şekilde ihmal var. Ama bunun niye yapıldığını, arka planında ne olduğunu şu anda söylemek mümkün değil. Onu söylemek için bütün perdelerin kalkması gerekiyor. Fakat sonuçta bir insan hayatı bu ihmal sonucunda yok oluyor. Tabii bütün kurumları, kurumlardaki herkesi suçlamak mümkün değil, ama herhalde empati yoluyla düşünüyorum da benim de görev yaptığım yerde böyle bir şey olsaydı ben ömür boyu bunun vicdan azabını çekerdim.

İstanbul ayağı acemiliğimize geldi
Başbakanlık Teftiş Kurulu"nun Dink raporunu okudunuz mu?
OCAKDEN: Okumadık. Aslında şimdi isteyelim, çünkü onların çalışmaları daha yeni bitti. Dolayısıyla insan hakları komisyonu isteyecekti ama istediler mi bilmiyorum.

Biteli üç ay oluyor...
OCAKDEN: Yani biz de medyaya yansıdığı kadarıyla biliyoruz.

Sizinkinden daha ileri bir rapor.
OCAKDEN: Daha içeriden çünkü.

Siz kaç kişiyle konuştunuz?
SOYSAL: 16.

Teftiş Kurulu 46. Peki siz cezaevindeki isimlerle konuştunuz mu?
AĞIRBAŞ: Biz onu önerdik ama kabul olmadı.

Neden kabul olmadı?
SOYSAL: Sayın Ocakden"in tavrı yüzünden.
Cesur olmayan bir çalışma

Niye?
OCAKDEN: Çünkü biz sadece idari anlamdaki görevlilerin bir hatasının olup olmadığını tespit etmek üzere kurulmuş bir komisyonuz. Bizim komisyonumuzun temel görevi oydu.

Ama Şemdinli komisyonu cezaevindekilerle konuştu...
OCAKDEN: O farklı, onlar araştırma komisyonuydu, bizimki inceleme alt komisyonu.

İyi de mesela Ramazan Akyürek"in kusuru olup olmadığını anlayabilmek için, Erhan Tuncel"i de dinlemek gerekmiyor muydu?
OCAKDEN: Zaten oradaki yargı süreci devam ediyor, onları dinlememizin bir şeyi yoktu, görev alanımız dışındaydı.
SOYSAL: Yine dalaşmak için söylemiyorum ama işte sizin bu sorunuzdan da anlaşılıyor ki bu gerçekten günü kurtarmak için yapılmış, gerçekten cesur olmayan bir çalışma.
OCAKDEN: O zaman komisyonun kuruluşunda itiraz edeceksin, diyeceksin ki “arkadaş bu komisyonun kurulmasında bir hata var.”
SOYSAL: Mehmet bey sizi çok seviyorum da bu kadar light olduğunuzu bilseydim komisyonun bu şekilde olmasına o zaman itiraz ederdim.
OCAKDEN: Ben buna itiraz ederim, çok cesur bir rapor verdik, yapmayın yani...

Peki mesela Samast"ın fotoğraf çektirdiği Samsun Emniyeti"ni dinlediniz mi?
OCAKDEN: Hayır, onun bizimle bir ilgisi yok, o cinayetin dışında rezil bir şey.

Ya mahkemede ifadesini değiştiren iki jandarma görevlisini?
AĞIRBAŞ: Hayır, biz onları da dinlemedik.
OCAKDEN: Onlar zaten mahkeme sürecinde diye onları çağırmadık.
Mesele karanlıkta kaldı

Dink"i odasına çağıran İstanbul Vali Yardımcısı"nı dinlediniz mi?
SOYSAL: Hayır, biz Vali"yle görüşürken bir an odaya geldi, sonra ayrıldı ve oralar da hep eksik kaldı.
OCAKDEN: Çünkü biz, baştan oraya vali yardımcısı değil valiyle görüşmek üzeri gittik.

Peki, siz tam olarak kimlerden yanıt alabildiniz?
SOYSAL: Evet, işin doğrusunu söylemek gerekirse İstanbul ayağı çok eksik ve zayıf kaldı. Ayrıntılı sorular sormadık, mülayim bir anlayış içersinde dinledik.
OCAKDEN: Bizim tabii ilk başlangıç bölümümüzdü, biraz acemiliğimize geldi, İstanbul"a biraz daha ayrıntılı şey yapabilirdik.
SOYSAL: Onun için diyorum ya mesele karanlıkta kaldı, pek çok sorunun niçinini nedenini hâlâ bulabilmiş değiliz, diye. Avukatlarla bile görüşmedik.
OCAKDEN: Avukatlar zaten gerekli dosyaları, belgeleri verdiler, onlardan yararlanıldı zaten.

Sizin içinize sindi mi bu araştırma?
OCAKDEN: Çok rahatım. Bugüne kadar bu raporla ilgili hiçbir eleştiriyle de karşılaşmadım. “Arkasında ne var?” diyenler oluyor, ama bizim görevimiz değil o. Ben raporun yeterli olmadığını söyleyen herkesle tartışırım.

Akyürek"in incelenmesi çok önemli bir adım
Komisyonda Akyürek"i dinlediğinizde nasıl bir izlenim edindiniz?
AĞIRBAŞ: Akyürek geldi ama dinleyemedik ki... “Ben yazılı cevap vereceğim” dedi ve gitti. Ondan sonra gelen cevap da açıkçası beni çok tatmin etmedi.

Akyürek"in incelemeye tabi tutulması bir kilidi açar mı sizce?
SOYSAL: Ben açacağını düşünüyorum. Bence artık daha fazla bilgi ve bulgular edinebileceğiz. Yeter ki inceleme objektif yapılsın.
AĞIRBAŞ: Ben de çok çok önemli bir adım olarak görüyorum.

Sizce aynı inceleme başka emniyet müdürleri için de yapılır mı?
OCAKDEN: Bu süreçte herhalde...
AĞIRBAŞ: AKP"li vekillere sormayacaksınız bunu. Hiçbiri özellikle bazı müdürleri sevmiyor.
Ocakden: Benimle ilgili bir şey yok, ama İstanbul emniyetinin de bir ihmali olduğu kesin.

Ergenekon"la ilgili mecliste araştırma komisyonu kurulmasının sizce bir faydası olur mu?
OCAKDEN: Bence gerek yok.
SOYSAL: Bence de daha henüz bir komisyon noktasında değiliz.
AĞIRBAŞ: Zaten dokunulmazlıkları kaldırmadığınız sürece hiçbir komisyon çok başarılı olamaz. Çünkü belli bir yere kadar gideceksiniz, sonra yine karşınıza bir siyasetçi ya da üst düzey bir bürokrat, bakan çıkacak. Biz bu filmi çok gördük.


MİLLİYET