Bu durumda bırakın asgari ücretli bir çalışanı,2 bin 500 TL aylık alan bir emekliyi normal geliri olan, orta halli 4 kişilik bir aile normal şartlarda Kuşadası veya Didim’e gidip gelmede zorlanır.

Tatil yapacağı yaz aylarını üç beş günlüğüne de olsa ailecek deniz kenarında bir tatil beldesinde geçirmenin hayalini kuran, yılı çalışarak geçirenlerin çoğu günden güne akaryakıta yapılan devasa zamlardan sonra büyük ihtimal iple çektikleri tatil planlarını gözden geçirmek zorunda kalacaklardır.

Çünkü bütün dünyada henüz daha pandeminin ekonomiye olan etkileri bitmeden iki ülke, Rusya ve Ukrayna arasında patlak veren savaş bizim gibi bu ülkelerle ekonomik ilişkileri oldukça fazla, üstelik pamuk ipliğine bağlı kırılgan ekonomileri olan ülkeleri bir hayli sarstı.

O nedenle artan pahalılık karşısında çoğu orta halli aile durumları elvermediği için tatil programlarını ya iptal etmek ya da değiştirmek zorunda kaldı ya da kalacaklardır.

Oysa hükümet ve turizmciler hem TL ve yabancı paraya olan acil ihtiyaç nedeniyle hem de daralan ekonomiye can suyu olacak düşüncesiyle turizm sezonunu dört gözle bekliyor ve geçmiş yıllarda tercihlerini önemli ölçüde Ülkemiz için kullanan Rus ve Ukraynalı turistlerin savaş nedeniyle yol açacağı eksikliği Avrupa’dan gelecek tatilcilerle telafi edileceği ümidindeler.

Çünkü Türkiye bir İtalya, bir Fransa, bir İspanya ile karşılaştırıldığında turistler için yeme, içme eğlenme, konaklama velhasıl her yönüyle ayrıca denizi, havası ve zengin kültür varlıklarıyla adeta sudan ucuz bir tatil cennetidir.

Nedeni de paramızın yabancı paralar karşısında erimesidir. Bunun bir sonucu TL karşısında yabancı paraların değeri yükseldikçe de ters orantılı olarak geliri TL ile olan bizlerin alım gücünün zayıflamasının bir sonucu fakirleşmemizdir.

O nedenle asgari ücretlinin çoğu emeklinin gelirleri açlık sınırının altındadır. Bunun yanında orta sınıfın bel kemiği tek maaşlı öğretmenin, sağlık çalışanının, din görevlisinin, büro çalışanlarının ve birinci dereceden emeklilerin yaşam kaliteleri ide  bu gün açlık sınırındadır..

Geçmişte 1990-2000 yılları arasında da Türkiye bu günkü gibi yüksek enflasyon döneminden geçmişti ama o günün hükümetleri özellikle Erbakan’ın başbakan olduğu Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Koalisyon hükümetleri memur aylıklarına yaptığı iki katı artışlarla çalışanları enflasyona ezdirmemişti. 

Eğer bu kesim bu gün tatil programlarını iptal etmek ya da değiştirmek zorunda kalıyorlarsa bunda birinci etken pahalılık ve enflasyon karşısında fakirleşmeleridir.

Bu kesimden yazlığı olmayanların bu gün hafta sonlarında denize girmek için Didim veya Kuşadası’na gitmeye güçleri yetmez. Onların tatil yapmalarının yolu çadırları kendilerinden olmak kaydıyla çadır kamplardan geçiyor ki, bu da kırk tıl önceye dönüştür.

 Buna karşılık paramız karşısında paraları aşırı değerlenen yabancı ülkelerin turizm acenteleri de seyahati düşünenlerin tatil seçeneklerine Türkiye’yi ekliyorlar ki, iktidar da o ümitle bu yıl turizmden 30 milyar dolar bekliyor.

Acentelerin bu girişimi karşısında Avrupa basını da tatil yapacakların tercihlerine yardımcı olmak için ülkelerin bir günlük, bir haftalık, yeme, içme ve konaklama gibi tatil giderleri hakkında yaptıkları araştırmalarla okurlarını bilgilendiriyor.

Buna örnek Fehmi Koru’nun bu günkü yazısında (22 Mayıs Pazar) rastladığım Daily Mail gazetesi…

Gazete aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere(21 Mayıs) içlerinde Marmaris’in de yer aldığı 14 turizm beldesinde turistlerin ihtiyaç duyabileceği tüketim maddelerinin fiyatlarını araştırmış ve yayınlamış.

https://secureservercdn.net/160.153.138.105/u0i.626.myftpupload.com/wp-content/uploads/2022/05/screen-shot-2022-05-22-at-034555.png

Söz konusu turizm olunca Marmaris için yapılan bu araştırma Kuşadası, Didim, Bodrum, Fethiye, Çeşme gibi Ülkemiz tatil beldeleri için de bir emsal teşkil ediyor.

Araştırmaya bakıldığında Türkiye yabancı turistler için adeta her şey bedava bir tatil cenneti.

Örnek Nice kentinde bir turist günde 1 bardak filtre kahve,1 şişe bira,1 Coca Cola,1 şişe şarap,1 kutu güneş yağı ve üç öğün yemek için 100,22 Sterlin harcaması gerekirken aynı turistin cebinden Marmaris’te 24,87 Sterlin çıkıyor.

Diğer bir ifadeyle o İngiliz turist Fransa yerine Türkiye’yi tercih etseydi Fransa’daki bir günlük tatil karşılığında Türkiye’de dört gün tatil yapabilecekti.

 Fehmi Koru’nun anlattığına göre gazete İngiliz turistlerin Temmuzda Türkiye’ye gelmeleri halinde ise uçak ve yedi günlük kahvaltı dâhil otel giderlerinin 297 Sterlin olacağını da belirtmiş.

Kısaca bu turist 5 yıldızlı bir otelde kişi başına yemek için 25 Sterlin’den 7 gün boyunca 175 Sterlin harcayarak, otel ücretiyle birlikte 500 Sterlin’e yani 10 bin TL’ye bir hafta tatil yapabilecektir.(Fehmi Koru,22 Mayıs 2022)

Bu durum turizm sektörü için sevindirici, yabancılar için cazip olabilir ama kendi ülkesinin bir tatil beldesinde tatil yapma imkânından yoksun olan orta halli bir aile için üzüntü vericidir.

Benzin ve mazotun 25 TL sınırına dayanması ve nerede duracağının da belirsiz olması, bir nedeni de akaryakıta yapılan bu zamlar olan pahalılığın burunlarının dibindeki tatil beldelerinde üç günlük de olsa tatil yapmaktan insanları yoksun bırakması refah toplumundan ne kadar uzaklaştığımıza ve fakirleştiğimize bir göstergedir.

(Etimolojik olarak sosyolojide yüzde 20 zengin sınıfı, yüzde 20 fakir sınıfı, yüzde 60’da işçi, memur ve esnaftan oluşan toplumlara Turgut Özal’ın Orta Direk olarak adlandırdığı refah toplumu adı verilir.

Devletlerin ve iktidarların birinci hedefi çok kazanandan çok, az kazanandan az alınacak vergilerle sağlanacak gelir adaleti ile en alttaki fakir tabakanın da hayat standardını orta tabaka seviyesine yükseltmektir)

Türkiye’de bu günkü görüntü ise tombul tüpe benzeyen ekonomik olarak sosyolojik yapının orta sınıfın erimesiyle sürahiye dönüşmesi kısaca orta sınıfın bir alt kümeye düşmesidir.

Nasıl düşmesin, sadece akaryakıta olan zamlar iğneden ipliğe her şeyin fiyatını yükseltmeye tek başına yetiyor da artıyor.

İhtiyaç olduğunda çiçek siparişi verdiğim bir dostumla yaptığımız sohbette “bundan üç ay öncesine kadar 200 TL, olan çelengin fiyatını nakliye giderlerindeki artış nedeniyle 300 TL yapmak zorunda kaldık”, dedi.

Ve devamında da; “bu gidişle Kızılcaköy’dekiler gibi kent dışındaki düğün yerlerine gidecek siparişlere nakliye giderini eklemek zorunda kalacağız. Çünkü son akaryakıt zamlarıyla 2 km’lik bir yere gidiş geliş 45-50 TL’yi buluyor ki o da biz istemesek de maliyetleri artırıyor,” diyerek sözlerini tamamladı.

Çarşıdaki, pazardaki, marketlerdeki, çay kahve içecek mekânlardaki fiyatlar desen insanların adeta başını döndürüyor, etiketler neredeyse her hafta yenileniyor.

Bu durumda bırakın asgari ücretli çalışanı,2 bin 500 TL aylık alan bir emekliyi normal geliri olan, orta halli 4 kişilik bir aile bu şartlarda Kuşadası ve Didim’e hafta sonları gidip gelmede zorlanır.

Bu manzara karşısında çalışmak için gözü dışarıda olan gençlere hak vermemek mümkün mü?