Akdeniz ve Ege Bölgesi’nin büyük bir kısmını etkisi altına alan orman yangınları ikinci haftasına girdi tam söndürülebilinmiş değil.

Aydın’da ise Madran’da Muğla Kavaklıdere sınırında ve Çine-Akçaova Gökbel’de devam ediyor.

Gün geçtikçe ve yangının verdiği hasar ortaya çıktıkça orman köylüsü vatandaşın acısı ikiye, üçe katlanıyor.

Geçen yazım üzerine arayan Çine’deki yangın bölgesini ve halkını iyi tanıyan, ormanın, eko sistemin insan yaşamı için ne kadar önemli olduğunu bilimsel olarak da bilen bir coğrafya öğretmeni dostum olayın vahametini hem anlattı hem de ağladı.

Bir de varın siz yangının yerinden, yurdundan, otlağından, harımından, elma bahçesinden, zeytinliğinden, tavuğundan, ineğinden, kuzusundan, keçisinden, oğlağından, ceviz ve kestanesinden ettiği mağdurların ağlamaktan ne hale geldiklerini düşünün!

Siyaset kurumu ise kendi derdinde, bir değişiklik yok.

Her zamanki alışkanlığıyla halkın bütününün ya da çoğunluğun yüreğini yakan böylesine bir felakette ihmali olanları değil de bilhassa iktidar kanadı üzerine toz kondurmadan sorumluluğu rakibime yıkarımın derdinde…

Böylece olayla yüzleşmek, bir daha tekrarlanmaması için ders çıkarmak yerine zeytinyağı gibi üste çıkmak suretiyle gelecekte olası bir faciaya bilir bilmez bu günden zemin hazırlanıyor.

Bu anlamda bir sorumluluğu başkasına yıkmakta bizim siyasetçimizin eline su dökecek kimse çıkmaz.

Nasıl olsa bizim siyasi geleneğimiz suçlu aramada her yola başvurmak mubahtır anlayışı üzerine kuruludur.

O derece ki, suçlular da kendilerini aklamak için bir suçlu arayışına girerler ve bunda genelde başarılı da olurlar.

Değil mi ki, millet açıktan tepki vermez, sesini çıkarmaz, milletin bu özelliği milli iradeyi çarpıtan siyasetçiyi daha da cesaretlendirir.

Milli iradeyi çarpıtmak beklenen sonucu vermezse başvurulacak yöntem bellidir, ilk önce şeytanlaştırılacak bir iç mihrak aranır, bunda başarılı olunamazsa hedefe konacak dışarıdan bir suçlu aranır ve bulunur.

Ve böylece kabahat askıya alınır.

Geçenlerde internette gezinirken rastladığım bir makale tam da böyle bir saptırmayı anlatıyordu.(Fehmi Koru,01,Ağustos 2021)

Yazarıa göre komedi tiyatromuzun öncülerinden İstanbul Tiyatrosu’nun siyasi vodvil denemelerinden “Kabahat Askıda” oyunu 1960’ların politik alanındaki alışkanlıklarımızı anlatıyor.

Ama yazara göre günümüzdeki benzer olaylara bu gün gülünemiyor ise buna neden gülünecek garipliklerin topluma ciddi olaylarmış gibi sunuluyor olmasındandır.

Bu sistemde vahim olansa gerçek sorumlular hiçbir şey olmamış gibi etrafta elini kolunu sallayarak gezerken, koltuklarında rahat otururken suçun başkalarına yüklenmesi birçok insanı rahatsız etmekle kalmıyor kurumlara olan özgüveni de sarsıyor.

Bu gerçeği Akdeniz ve Ege Bölgelerinin neredeyse tamamında etkisini gösteren orman köylüsü vatandaşları evinden, yurdundan eden ormanda yaşayan bütün canlı varlıkları yok eden orman yangınlarındaki gerçek sorumluları kim olduğu tartışmasında bir kez daha yaşadık, gördük.

İktidar yetkilileri suçluyu ilan etti büyükşehir belediyeleri...

Muhalefete göre ise tam tersi gerçek sorumlu gerekli ve yeterli önlemi zamanında almayan hükümettir.

Bu durumda haklıyı haksızı belirleyicilikte temel kural olan ve her ihtilafta başvurulacak yegâne kapı hukuktur.

Yasaya göre Büyükşehir Belediyelerinin yangın, sel, deprem benzeri tabii afetlerde görevi destek hizmetidir.

Yani araç gereç desteği sağlamaktır.

Söz konusu ormanlar ve ona yönelik bir tehdit ve tehlike söz konusu ise Anayasa’nın 169.Maddesi gayet açıktır:

”Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.

Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi devlete aittir.”

Bu durumda yukarıda sözünü ettiğimiz İstanbul Tiyatrosu’nda 1960’lı yıllarda sahnelenen “Kabahat Askıda” komedisi gibi orman yangınları konusundaki tedbirsizlikte, ihmalde ve öngörüsüzlükte kabahati üzerine alan kimse çıkmıyor.

Bu duruma göre suçlulukta “kabahat askıda…”

Bu da kusur ve ihmalin hesabı hiç kimseden sorulmazsa sahipsiz kalan suç gelecek yıllarda yeni orman yangınlarına davetiye çıkarmak anlamına gelir.

Çünkü bu anlayış ihmali, tedbirsizliği ve vurdumduymazlığı suç olmaktan çıkarır, sıradan bir olaya dönüştürür.