CHP lideri Baykal, memleketi Antalya'da partili kadınlar tarafından çarşaflı kadınları partiye aldığı için topa tutuldu. Baykal'ın çarşaflıları savunurken ki sözleri hayli anlamlıydı.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, çarşafı ne gayrimeşrulaştırmaya ne meşrulaştırmaya gücünün yeteceğini ifade ederek, ''Yasak olan, yanlış olan bu kılık kıyafeti devlete giydirmek. Kamusal alana bunu taşımak. normal bir vatandaş özel yaşamda istediği gibi giyinebilir. Biraz sevecen olalım, biraz saygı gösterelim. Bundan korkmaya gerek yok'' dedi.

Deniz Baykal, memleketi Antalya'da geçirdiği Kurban Bayramı tatilinin ardından kara yoluyla Ankara'ya döndü. Baykal, evinden çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerle kısa süren sohbetin ardından bazı kadınlar Baykal'a ''Hoş geldiniz'' dediler. Emekli öğretmen olduğunu söyleyen ve kimliğini açıklamayan bir kadın Baykal'a, ''Ne türban ne de çarşaf diyorum. Atatürk devrimini uygulayalım'' dedi. Baykal, bunun üzerine şunları söyledi:

''Bunu tenkit edeceksiniz. Bunu hep birlikte anlatacağız, ama yöresel şartları içerisinde, birbirimize düşmanlık duymadan, bölgesel adet diye Anadolu'nun Erzurum'unda, Horasan'ında bunu kullanan insanı da kınamayacağız. Ben sizi anlıyorum. Tabii ki herkes böyle yapsın diye bunu örnek göstermiyoruz. Bunu yapan insanlara da daha bir sevgiyle, saygıyla yaklaşalım. Bunu tartışma konusu yapmak doğru değil. Herkes uygun gördüğü şekilde çıksın. Tabii ki hepimiz en çağdaş kıyafetlerle çıkılmasını tercih ederiz. Bunlar gereksiz tartışmalar.''

Baykal'ın sözleri üzerine başka bir kadın da ''Yanlış yaptınız. Bu çarşaflıları niye aldınız partiye? AKP'nin oyununa geldik. Oylar bölündü haberin olsun. Kaç tane CHP'li tanıyorum, oy vermeyecek sana. Yapma paşam, ne olur etme. Atam'ın partisi bu. Bu oyunu anla. AKP, CHP'nin oyları bölünsün diye böyle bir tuzak hazırladı. Biz de buna düştük. CHP'nin oyları bölünecek. Çok üzülüyorum'' dedi.

CHP Lideri ise bu sözlere, ''İnsanları dışlamayalım. Biz düşmeyiz'' karşılığını verdi.

Başka bir kadın da Baykal'a, ''Türbana karşı çıkarken, Anayasa Mahkemesi'nin kararları varken...'' diye seslendi. Bunun üzerine Baykal, ''Özel yaşamda, sokakta, ailenin içerisinde kimin ne giyeceğine karışmak hiç birimizin hakkı değil'' dedi.

Yasaların da bu yetkiyi hiç kimseye vermediğini, her insanın nasıl uygun görüyorsa, ailesinden, geleneğinden gördüğü şekilde giyinip, kuşanabileceğini dile getiren Deniz Baykal, ''Bunu saygıyla karşılamamız lazım. Yasak olan, yanlış olan bu kılık kıyafeti devlete giydirmek. Kamusal alana bunu taşımak. Normal bir vatandaş özel yaşamda istediği gibi giyinebilir. O giyinen insanın istediği siyaseti yapmasına niye karşı çıkacağız. Buna saygı gösterin, Biraz saygı gösterin'' dedi.

-''ONUN ÇOCUĞU DA ŞEHİT OLUYOR''-

Aynı kadının, ''Biz çarşafı meşru göstermenizden rahatsızız'' karşılığını vermesi üzerine Baykal, şöyle konuştu:

''Benim çarşafı ne gayrimeşrulaştırmaya ne meşrulaştırmaya gücüm yeter. Böyle bir şey olmaz. Bu, Türkiye'nin toplumsal yaşamının bir parçası ise giderek azalan bir parçası ise zaman içerisinde daha da azalacaksa bunu herkesin doğal karşılaması lazım. Olan şeklini de düşmanlık konusu yapmayalım. Yani ne olur, biraz sevecen, biraz anlayışlı davranalım. Onu giyme durumunda olan insanlara, bu tavrı takınınca oluyor mu? Siz böyle söyleyince gayrimeşru bir şey yapıyormuş gibi hissediyor insanlar. Alınıyorlar, kırılıyorlar. 'Bizi dışlıyor bu toplum. Bu anlayış bizi toplumun dışına atıyor' diyorlar. Atmayalım. Biraz biz sevecen olalım. Biraz saygı gösterelim. Bundan korkmaya gerek yok. Merak etmeyin, korkulacak bir tarafı yok. En büyük korku, gereksiz yere insanlarımızı karşımıza almak ve düşman muamelesi yapmaktır. Onu yapmayalım. Asıl önemli olan budur. Size düşen görev de budur. Merak etmeyin, hepimiz aynı toplumda yaşıyoruz. Askere evladını gönderiyor. Onun çocuğu da şehit oluyor. O ısdırabı o da yaşıyor. Bu memleketin başarısıyla o da iftihar ediyor. Atatürk'ü evine fotoğraf olarak koymuş, ama üzerindeki kıyafeti seninki gibi değil diye ne kızıyorsun ona? Buna saygı gösterin.''

Kadının, ''Cumhuriyet değerlerini yıpratıyor'' sözleri üzerine de Baykal, Cumhuriyet devrimlerinin ve değerlerinin yıpratılmasına karşı en büyük mücadeleyi kendilerinin ve partisinin verdiğini söyledi.

O mücadeleyi verme kararlılıklarında değişen bir şey olmadığını, mücadelenin aynı anlayışla götürüleceğini dile getiren Deniz Baykal, şöyle devam etti:

''O ayrı bir konu. Ama bunu götürürken kıyafeti sizin gibi olmayan insana hoşgörü göstermek büyük haksızlık mı olur? Türkiye'yi bölmeyelim ne olur. Türkiye'yi parçalamayalım. Türkiye'nin üstüne duvarlar açmayalım. Karşımızdaki insanları karalamayalım. Düşman muamelesi yapmayalım ne olursun. Sizlerin anlayışınıza ihtiyacımız var. Nerede birlik olacağız? Saygı göstermekle... Sana göre yanlış giyiniyor, bana göre de yanlış giyiniyor olabilir, ama o ayrı bir iş. Bırak kendi yanlışını kendisi yapsın. Bak (çarşaf giyenler) yüzde 2'ye düşmüş. Bir süre sonra belki ortadan kalkacak. Niye onunla uğraşıyorsun? Öbür türlüler sokakta istediği gibi giyiniyor, kimse karışmıyor diyen insana, devlete onu giydirmeye kalkarsa hayır diyelim. Anayasa'yı değiştirmeyelim. Bunlar tamam. Bu konularda en büyük mücadeleyi biz veriyoruz.''

-ALMAN GENCİN KİTABI-

Bir gazetecinin, Antalya'nın Manavgat ilçesinde geçen yıl İngiliz uyruklu 13 yaşındaki bir kıza cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle yargılanan Alman B.M.W'nin cezaevi koşullarıyla ilgili yazdığı kitabı hukukçu kimliğiyle nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine de Baykal, zaman zaman Türkiye'ye böyle haksızlıklar yapıldığını, Geceyarısı Ekspresi filminin yıllarca Türkiye'ye bu tür bir suçlama ve karalama kampanyasının dayanak noktasını oluşturduğunu ve bunun üzüntü verici olduğunu kaydetti.

Cezaevlerindeki koşullarla ilgili eleştirilerde haklılık noktası olup olmadığına yönelik soruya da CHP lideri Baykal, şöyle yanıt verdi:

''Olabilir. Bunları ciddi ölçmek lazım. Bizim bu konuda sorunlarımızı uluslararası kuruluşlar dikkatle izliyor, değerlendirmeler yapıyorlar. Raporlar ortaya koyuyorlar, ama Geceyarısı Ekspresi'nin çok haksız olduğunu kitabı yazan insan itiraf etti. Böyle bir yönlendirme yapılıyor. Bu kitap hakkında böyle yönlendirme var mı bilmiyorum. Kitap hakkında hiçbir bilgim yok, ama böyle bir yönlendirme yapılırsa hiç şaşırmam. Maalesef bunları yapıyorlar.''

-BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN SÖZLERİ-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İstanbul'un çamur, çukur ve çöpten kendileri döneminde kurtarıldığına yönelik açıklamalarının sorulması üzerine de Baykal, gazetecilere gülerek, ''Eksik olmayın, ben size gerekli açıklamaları yaptım. Sizden bir ricam var. Beni hızla bir gözlük tamircisine götürebilir misiniz? Benim bir ihtiyacım var. En yakın gözlükçü nerede?'' diye sordu.

Gazetecilerin tamirci ihtiyacının nedenini sormaları üzerine de Deniz Baykal, ''Gerçekten benim ihtiyacım var'' dedi.

Bu sözlerinin ardından CHP Kepez İlçe Başkanı Alican Deveci'nin otomobiliyle Güllük Caddesi'ndeki Hakan Optik'e gelen Baykal, iş yeri sahibi Bülent Dönmez'den vidası çıkan gözlüğünün onarılmasını istedi.

Tamir sırasında cadde esnafıyla sohbet eden Baykal, krizin esnafı da ciddi şekilde etkilediğini söyledi. Esnafın ve gözlükçü Bülent Dönmez'in iki aydır bazen siftah yapamadıklarını söylemesi üzerine şaşıran Baykal gazetecilere, ''İşte haber bu. 'Deniz Baykal gözlükçüye gitti' haber değil. Haber Güllük esnafı siftah yapamıyor'' diye konuştu.

Baykal, gözlüğünü tamir eden Bülent Dönmez'e de kabul etmeyeceğini ısrarla belirtmesine rağmen tamir için 20 YTL verdi.

Baykal, daha sonra makam otomobiliyle Ankara'ya hareket etti.