Malum Ömer Özmen’in il başkalığına bu ikinci oturuşu. Çoğu kimsenin ilk başta pek şans vermediği tekrar gelişine asıl neden “ağabey formülünün” bir alt modeli olmasından dolayıdır.

Zira o eskinin tecrübesiyle partiyi en iyi tanıyanların başında gelir.

Ayrıca ayrı kaldığı sürede hem partiyi dıştan tarafsız bir gözle gözlemleme imkânı bulmuş hem de düşenin dostu olmaz gerçeğini pratik olarak yaşamış, görmüş birisidir.

Başarılı olursa o işte bundan olacaktır.

Yalnız bu seferki başkanlığı ilki kadar kolay olmayacak.

Birincisi yönetim kurulunu seçmede ilkindeki kadar özgür olmayacak daha doğrusu bu iş pek kendine bırakılmayacak.

İsimler ortaklaşa belirlenecek. Adı çıkan, yüzü eskiyen, karşılığı olmayan isimlerden uzak durulacak.

Başka bir açıdan bakıldığında da bu durum görev bekleyenler karşısında Ömer Özmen’i rahatlatacak.

Serzenişte bulunacaklara,“Bana bıraktılar da seçmedim mi,” diyebilecek.

Genel Merkezin isimler üzerinde bu kadar titizlenmesinin temelinde de ayrıca iki sebep var.

Birincisi, Aydın’da dengelerin oldukça hassas olması.

İkincisi, önümüzde Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi için “hayat, memat meselesi”, Ülke için “beka meselesi,” gördüğü biri diğerinden daha önemli, kritik iki seçim olması.

Onun için “çarşı karışmadan” sürecin tamamlanması çok önemli.

Başkanlık için Ankara’ya çağrılan diğer üç isim Cengiz Altıntaş, Mehmet Arkun ve Nedim Kaplan’dan birine değil de bu görevin Ömer Özmen’e verilmesindeki ana amaç da budur.

Başkası olsaydı Ahmet Ertürk’ün karşılaştığı zorluklar muhtemeldir ki, onun da kapısını çalacak, böyle bir durum AK Parti için kritik süreçte daha risk içerecekti.

Burası önemli.

Onun bu göreve uygun görülmesine “ağabey formülünün” bir alt modeli dememizin nedeni bu.

Ömer Özmen’in işini zorlaştıracak ikinci sorun da bu partide, yurt genelinde 2019’da bir tasfiyenin yaşanacağı tedirginliğidir.

Tabiatıyla bu işten en fazla endişe duyanlar da milletvekilleri.

Bu sebepten erken başlayan çekişmenin şiddetini daha da artıracağı beklenmelidir.

Milletvekili açısından bakınca bu da gayet normal.

2019’da aday gösterilmeyecek olanların en hafifinden FETÖ ile iltisaklı damgası yeme ihtimali bile insanı huzursuz etmeye tek başına yeter de artar.

O nedenle bu sürecin bütün hünerlerin sergileneceği ölüm, kalım meselesi, sert bir mücadeleye sahne olacağı beklenmelidir.

“Bu o kadar büyütecek bir mesele değildir.

Her seçimde yaşanan siyasetin doğasında olan normal bir çekişmedir”, denebilir. Ancak bu sefer ki, söylendiği kadar basit değil.

Daha öncekilerde aday gösterilmeyenlerin ümidi bir sonrası için devam ediyordu. Bu sefer kara listeye alındı denebilir ve sonuçta siyasi hayatı noktalanır.

Gerçi bu durumda vekillerin tutunacağı zayıf da olsa bir dal yok değil.

O da çıtanın 50+1 olması.

Seçimi riske etmemek için oy oranı yüzde bir-ikilerde dolaşan partilerle ittifakı düşünen Recep Tayyip Erdoğan’ın tabanda karşılığı olan bir milletvekilinin üzerini çizerken eskiden bir düşünüyorsa bu sefer üç kez düşünmek zorunda kalacak olmasıdır.

Aksini yapması 16 Nisanda yüzde 10 olarak tahmin edilen AK Partili ama küskün “asabi seçmenin” oluşturduğu kara deliğin büyümesini göze alması anlamına gelecektir.

Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün zaman zamanki demeçlerine Erdoğan’ın sert tepkisinin temelinde onun söylemlerinin o çatlağı daha da büyütebileceği endişesi yatıyor.

Tersten bakıldığında bu meclistekiler için bir avantaj gibi görülebilir.

“Bunlardan Ömer Özmen’e ne?

Aday da olmayacağına göre milletvekilleri ne yaparsa yapsın, ne karışsın ne de taraf olsun, herkesi kendi haline bıraksın, böylece başını da ağrıtan olmaz”, diyenler çıkabilir.

Bu hem tek taraflı alınacak bir karar değil hem de kolay değil.

Birincisi, parti içinden bazıları bu hassas dönemde ANAP kökenli Ahmet Ertürk’ün gelişine kazan kaldırmışlardı ve onun gidişi ile de mevzi kazanmışlardı.

Ve buna da sebep tasfiye endişesiydi.

Ertürk’ün boşalttığı alana Has Parti ekolünden Ömer Özmen’in hem de ikinci kez yerleşmesi bu grubun endişesini yok ettiği söylenemez.

O nedenle bu grubun Ahmet Ertürk’e karşı yaptığı el, ense hareketine bu sefer Ömer Özmen ya da Efeler İlçe Başkanı Çağatay Gülaştı muhatap olabilir.

Bu da doğrudan değil yeri geldiğinde üçüncü şahıslar yeri geldiğinde de basın üzerinden olur.

İkincisi, bu denli dalga boyu yüksek denizde kürek çekmek bir hayli zordur.

Şu an için dalgalar, yatışmış gibi görünse de en ufak bir rüzgârda tekrar kabarma ihtimali yüksektir.

Ömer Özmen’e tam da ihtiyaç duyulan yer işte burası.

Bir yandan tekneyi yara aldırmadan sahile çıkarmak için kürek çekmek diğer yandan da yeni dalgaları tekne su almadan savuşturmak.

Tabi bu da kararlılık, maharet, basiret ve cesaret isteyen bir şeydir.

Ömer Özmen’e başarılar dilerim.