AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, “Yüksek yargı gerici bir siyasi parti gibi davranıyor ve konuşuyor. İleri demokrasilerde yüksek yargının böyle davranma ve konuşma hakkı yoktur” dedi.

Çelik, Ak Parti Adana İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, “Adalet mülkün temelidir” denilmesine rağmen Türkiye'de adaletin mülkün temeli olmaktan çıktığını belirtti.

Birilerinin eliyle adaletsizliğin mülkün temeli haline getirilmeye çalışıldığını ifade eden Çelik, şunları söyledi:
“Allah'tan Ak Parti iktidara geldi de adaleti mülkün temeli yapmaya çalışıyoruz. Bugünlerde en çok konuşan yüksek yargı organı kurumu, Yargıtay. Neden bahsediyor bunlar. Daire sayılarının artırılmasından bahsediyor. Bunlar 'yargıya karşı darbe yapılıyor', 'yargıya karşı bir takım teşebbüslerde bulunuluyor' diye konuşuyorlar. Bu ülkede, bu yüksek yargı organları başkanlarının verdiği kararların adalet dağıttığına inanan kimse kaldı mı? Kendi içlerindeki hakimlere bakıyorsunuz, çeşitli yargı olaylarıyla ilgili başkalarıyla pazarlık yapan üyeleri var, o üyeleriyle ilgili sesleri çıkmıyor. Sadece 'Gereğini yaparız' diyorlar.
Siyasetçi kendi meşru hakları içerisinde bir şey getirdiği zaman ekran ekran gezip siyasi parti gibi davranıyorlar. Bakın çok açık söylüyorum. Kelimemi hiç sakınmadan söylüyorum. Hiç saklamadan, çok açık bir şekilde söylüyorum. Yüksek yargı, gerici bir siyasi parti gibi davranıyor ve konuşuyor. İleri demokrasilerde yüksek yargının böyle davranma ve konuşma hakkı yoktur.”

“Yargı, yüksek yargı, 12 Eylül darbesi olduğu zaman, faşist darbe olduğu zaman, gidip de faşist darbeyi yapan generaller önünde 'hazır ol'da duruşunun hesabını vermeden, kimseye demokrasi dersi vermesin” diye konuşan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yüksek yargı, kendi içindeki hakimlerin antidemokratik, Ergenekonvari işlerle ya da yargı kararlarını çıkarlar karşısında satılığa çıkaran konuşmalarıyla hesaplaşmadan bize demokrasi dersi vermeye kalkmasın. Ve en önemlisi de şudur. 28 Şubat sürecinde gidip cuntadan brifing alan yüksek yargı, cuntanın lojistik merkezi olmaktan çıkmadan bize demokrasi dersi vermeye kalkmasın.”

Çelik, “hem gerici bir parti gibi davranan hem de cuntaların lojistik merkezi gibi hareket edenlerin kendilerine demokrasi dersi vermeye kalktığını” belirterek, “Sonra da Türkiye'ye diktatörlük geliyor diyeceksin. Diktatörlükten bahsediyorsan 1960 ihtilalinden beri diktatörlüğe soyunan CHP'ye bakacaksın. Diktatörlüğü orada ara” dedi.

CHP yöneticilerinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı “sultanlık” ve “padişahlık” gibi benzetmeler yaptığını ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
“Düne kadar bu ülkede “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, ama millet ancak bizim istediğimiz gibi düşünürse, ancak bizim istediğimiz gibi davranırsa, egemenliği CHP eliyle kullanırsa iradesini doğru kullanır' anlayışına sahip olan sizler değil misiniz? Siz kime demokrasi dersi veriyorsunuz. Siz demokrasiye karşı işlenen her suçun arkasında değil misiniz? Demokrasiye karşı işlenen her suça siyasi ve ideolojik olarak yardım ve yataklık yapan CHP değil midir? Bu ülkede, 1960 darbesi başta olmak üzere demokrasiye karşı, milli iradeye karşı ne zaman bir suç işlenmişse buna yardım ve yataklık yapan odak CHP'dir.”

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, “Geçmiştin günümüze misyonu olan iki parti vardı. Biri DP, biri CHP idi. Onların misyonlarını da maalesef bir takım mirasyediler tükettiler” dedi.

Çelik, Ak Parti Adana İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, teşkilatlarında diğer partilerle mukayese edilmeyecek büyük bir dinamizmin bulunduğunu söyledi.

Yurtdışına gittiklerinde Türkiye'yi merak edenlerin kendilerine “Siz AK Parti'yi nasıl tanıtıyorsunuz, Ak Parti'nin başarısı nereden geliyor ve üçüncü olarak da her seçimde bu kadar başarılı olmayı nasıl becerebiliyorsunuz?” şeklinde sorular sorduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:

“Dünyada yaklaşık 50 civarında başka devletlerden partiler bizden eğitim talep ediyor. Bu eğitim talepleri üç parçaya ayrılıyor. Birincisi yeni parti kurmak isteyenler, nasıl parti kuracaklarını ya da partilerini nasıl yapılandıracaklarını soruyorlar. İkincisi tüzük programımızla ilgili, üçüncüsü de siz ne yapıyorsunuz da vatandaşla bu kadar yoğun iletişim kurup her seferinde seçimlerde güçlü çıkıyorsunuz.

Benim onlara verdiğim cevap şu, bir kişiye bunu anlatmak hem kolay hem zor. Ankara'ya gelirsiniz, uzman arkadaşlarımız size partimizin tüzüğüyle, programıyla ve nasıl teşkilatlanacağınızla ilgili brifinglerler verir, biz de sizlere bunları anlatırız. Bizim vatandaşla nasıl irtibat kurduğumuzun teorisi yok diyoruz. Bunun kuralı, bunun herhangi bir kulanım kılavuzu yok. Bizimle teşkilatlara geleceksiniz, bunu bizden değil çalışan teşkilatlarımızdan öğreneceksiniz.”

Türkiye'de çeşitli şekillerde iktidar olmuş ve ayakta kalmış partilerin olduğunu anlatan Çelik, “Ama ne olmuştur. İktidar dönemleri bittikten sonra herhangi bir misyona dayalı olmadıkları için, vizyonlarını bir vizyon üzerine kurmadıkları için, Türkiye vizyonunu bir tarihsel perspektif üzerine, bir gelecek üzerine kurmadıkları için yok olup gitmişlerdir” diye konuştu. Çelik, şunları kaydetti:
“Geçmişten bugüne misyonu olan iki tane parti vardı. Biri DP, biri CHP idi. Onların misyonlarını da maalesef bir takım mirasyediler tükettiler. Bugün Türkiye'de iktidar olma beklentisiyle ya da küçük bir gruba hükmetmek adına kurulmuş partiler var. Ama şu anda Türkiye'de, Türkiye'nin tarihi ile geleceği arasında, Türkiye'nin geçmişi ile bugünü arasında, Türkiye'nin etrafındaki coğrafyalar arasında irtibat kurabilen ve böylesine bir vizyona sahip, böylesine bir misyona sahip tek parti Ak Parti'dir. Biz başkalarına Ak Parti'yi anlatırken işte bu misyonu anlatıyoruz.”

“MİLLİYETÇİLİK TATİLE ÇIKMIŞ DEMEKTİR”

“Geçenlerde enteresan bir şey oldu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sayın Başbakanımıza hitaben 'ne işin var Lübnan'da, ülkenin içinde sorunlar varken Lübnan'da ne yapıyorsun' dedi” diyen Çelik, şöyle devam etti:
“Bakın milliyetçi kesimin, tarih perspektifine sahip olduğu, ülkenin geçmişi konusunda hassas olduğu ve ülkenin jeopolitiği konusunda hassas olduğu öteden beri söylenir. Kuşkusuz milliyetçi taban bu hassasiyete sahiptir. Ama milliyetçilik adına parti yöneticiliği yapanların bu misyondan, bu hassasiyetten ne kadar uzak düştüğünü anlatan Devlet Bahçeli'nin sözünden daha ibretlik bir söz olamaz. Siz bu coğrafyada 600 yıl boyunca bir imparatorluğun sahibi olmuşsunuz, ondan evvel burada Anadolu Selçukluları olarak varsınız. Ve burada Adana'dan birsaatlik uçuştaki Lübnan'la ilgilenmeniz MHP'nin başındaki genel başkan
tarafından yadırganıyorsa milliyetçilik tatile çıkmış demektir.

Arkadaşlar birazcık tarih bilen, birazcık coğrafya bilen, birazcık jeopolitik bilen bu ülkenin geçmişine biraz hakim olan herkes şunu bilir, Diyarbakır'ın, Ankara'nın, İstanbul'un, Van'ın, Adana'nın kaderi Bosna'nın Bakü'nün Lübnan'ın Şam'ın Bağdat'ın kaderinden ayrı değildir, gayrı değildir. Yine herkes şunu bilir ki Şam'da, Beyrut'ta, Bosna'da, Bakü'de huzur yoksa Van'da, Ankara'da, İstanbul'da, Diyarbakır'da, Adana'da ve Erzurum'da da huzur olamaz.”

Çelik, bu bilincin bir tarih perspektifi, bir tarih bilinci, millet olmanın esası olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu bilinç dediğimiz şey nedir? Milli bilinç dediğimiz şey bilincinizi bir takım sınırlara hapsetmek değildir. Milli bilinç dediğimiz şey sizin tarihsel varlığınızdır, medeniyet havzanızdır, jeopolitik duruşunuzdur. Tarihsel dokunuzun ve siyasi olarak vizyonunuzun nerelere kadar uzandığınızı çok iyi bilmeniz, bunları her zaman geliştirmeniz, her zaman diri ve dinç tutmanız demektir. İşte bugün Rusya ile Gürcistan arasında savaş olduğu zaman, kim var? Türkiye var. Bosna Hersek ile Sırbistan arasındaki sorunu çözmek için kim var? Türkiye var. Lübnan'daki hükümet krizi için başvurulan ve bütün tarafların eşit olarak gördüğü odak kim? Türkiye. Irak'ta hükümetin kurulması konusunda bütün taraflarla görüşen ve hükümetin kurulmasına olumlu katkı sağladığı söylenen ülke kim? Türkiye.

Peki Türkiye bunu yaptığı zaman, bakın Balkanlar, Bosna Hersek, Kafkaslar, Rusya, Gürcüstan meselesine, yakın zamana kadar Suriye-İsrail barış görüşmelerine, Pakistan, Afganistan meselesine, Irak meselesine, peki bütün bunları yaptığı zaman Türkiye kendi iç sorunlarını ihmal mi etmiş oluyor. Tam tersine, kendi iç sorunlarını ihmal etmiş olmuyor, kendi çözümlerini daha çok güçlendirmiş oluyor.”

SOKAK EYLEMLERİ OLAN ÜLKELER

“Bugün şu sokak eylemlerinin olduğu ülkelere bakın, bunların bir çoğunda milli gelir günlük 4 dolar ya da 2 doların altında” diyen Çelik, buralardakilerin nüfusunun önemli bölümünün büyük sıkıntı çektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Yani nüfusun yüzde 50'si, buralarda 4 dolar ya da 2 doların altında parayla yaşamak zorunda kalıyor. 2002 yılında Türkiye'de 4 doların altında günlük geliri olanların nüfusa oranı kaçtı? Yüzde 30. Bugün kaç? Yüzde 4. Yani 30'tan 4'ü çıkar 26. Yani 4 kişiden birini çıkartıp merkeze almış Türkiye. Ekonomik olarak fakirlikle mücadelede, yoksulukla mücadelede çok büyük bir başarı kaydetmişiz.

İkincisi nedir bu etrafımızdaki olan ülkelerdeki protestoların odak merkezinde olan özgürlük meselesidir. Bakın bugün Batılıların sessiz devrim dediği ileri demokrasi perspektifine sahipsiniz. İleri demokrasinin bütün unsurlarını, bütün kurumlarını, vatandaş odaklı birey odaklı özgürlüğü getirdik.
Bakın çok yakında hatırlayın 2002'de 7 kişi ya da 5 kişiden fazla bir evde toplananlara örgüt muamelesi yapılıp içeri atılıyordu. Bugün her konuda, özgürlük konusunda sadece tam demokrasi değil ileri demokrasi diyoruz. En ileri demokrasiyi buraya getirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla hem ekonomik kalkınmaya hem ileri demokrasiye hem de milli vizyonumuza sahip çıkıyoruz.

Biz şunu kabul etmiyoruz. Yıllardan beri okullarda okutulur. Denir ki 'Türkiye, doğu ile batı arasında köprüdür'. Arkadaşlar köprü üzerinden geçilen şeye denir. Biz batının üzerimizden doğuya, doğunun üzerimizden batıya geçtiği bir köprü değiliz. Biz batının ve doğunun harman yeriyiz, buluştuğu yeriz. Batının ve doğunun kültürleri, batının ve doğunun bütün stratejik hedefleri Anadolu'da harman olmuştur. Biz batıya ve doğuya vicdan üreten bir ülkeyiz.”

TÜRKİYE'DE İSTİKRAR

Türkiye'nin istikrarı ile bölgede önemli bir konumda olduğunu vurgulayan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye'nin en büyük ihraç ürünü arkadaşlar istikrardır. Türkiye kendi içinde istikrarı kurmuştur. Irak'a, Lübnan'a, Kafkasya'ya, Balkanlar'a istikrar ihraç etme vizyonuna sahiptir. İstikrar ihraç etme vizyondur.

Orada gittiğinizde herkesin söylediği şudur. 'burada hesabı olmayan, çıkarı olmayan, herkese eşit davranan bir tek siz varsınız'. Şimdi bunu provoke etmek için şöyle söylem söylediler. Dediler ki 'siz buraya neo Osmancılıkla geliyorsunuz'. Bunu söyleyenlerin yapmak istediği şey şuydu, 'biz oralara hakimiyet kurmaya gidiyormuşuz'. Böyle diyerek oraları ürkütmeye çalıştılar. Ama ne dedi Sayın Başbakanımız 'biz buraya hakimiyet kurmaya ya da herhangi bir kimseye ağabeylik yapmaya değil, ufacık bir katkımız olursa, bu bölgeye hizmet etmeye geliyoruz' dedi.
MHP ve CHP sayıyor. 'Türkiye'nin şu sorunu var, bu sorunu var, öteki var, beriki var, bu dış meselelerle niye uğraşıyorsunuz' diyorlar. Hiçbir ülke, dış dünyayla uğraşan hiçbir ülke, dış dünyaya gözünü kapatmayan hiçbir ülke yoktur ki kendi iç sorunlarını tamamen halledebilmiş olsun. Bu bir büyüklük vizyonudur. Biz şunu söylüyoruz; Sorunlarımız var olmaya devam edecek, ama bundan daha büyük bir çözüm irademiz var. O zaman Türkiye kendi iç sorunlarına indirgenemeyecek kadar büyük bir ülke midir değil midir? Buna 'büyük ülkedir' diyenler AK Partili oluyorlar, 'hayır' diyenler diğer partili oluyorlar”

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, “Şimdi tutuyor bir de bizi birtakım dinci terör örgütleri ile birlikte göstermeye çalışıyor. Bizim o işlerde bezimiz tarağımız olmaz. Ama CHP artık bir tarikata dönüşmüştür, statükonun tarikatıdır” dedi.

Çelik, Ak Parti Adana İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, CHP'nin son günlerde kendilerine yönelik çeşitli suçlamaları olduğunu belirterek, “Şimdi tutuyor bir de bizi birtakım dinci terör örgütleri ile birlikte göstermeye çalışıyor” diye konuştu.

Çelik, şunları söyledi:

“Bizim o işlerde bezimiz tarağımız olmaz. Ama CHP artık bir tarikata dönüşmüştür. Statükonun tarikatıdır. Bir genel başkan düşünün ki tek mesaisi var, sabahtan akşama kadar kendi genel başkan yardımcılarını yalanlamakla geçiyor. Ama tartışma nerede biliyor musunuz? Statükonun şu tarikatını mı takip edelim, statükonun bu tarikatını mı takip edelim diye bir tartışma yürütüyorlar. Statükoyu korumaktan, Türkiye'yi geriye götürmekten başka hiçbir işlevi kalmamıştır. Şimdi en son ne yaptılar; Yargı düzenlemelerine karşı vatandaş sokağa dökülmeliymiş. Tabi sizin arkanızdan yürüyecek vatandaş bulursanız sokağa dökersiniz.

Ama şunu da unutmamak lazım. Bugün dünyadaki isyanların da bir şerefi var. Demokrasi diyorlar, ekmek diyorlar, başka şeyler söylüyorlar. Zaten vatandaş demokrasi diyerek, ekmek diyerek, emek diyerek, hak diyerek, hukuk diyerek AK Parti'yi getirdi. Dolayısıyla sizi getirmemek için Ak Parti'yi getirdi. Vatandaş zaten işini görmüş durumda.

Türkiye'de vatandaş ne zaman sokağa dökülür. Siz bir gün Allah korusun iktidar olursanız sokağa dökülür. Yoksa vatandaşın sokağa dökülmesi gibi bir şey söz konusu değil.”

“ÇEKİÇLE PİYONA ÇALMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Başka bir partinin de demokrasiden bahsedip “Kürt sorunu çözülsün” söylemi ile gündem oluşturmaya çalıştığını ifade eden Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kürt sorunu çözülsün dediğinde ne zaman adım atsan senin karşına başka, o sorunla alakası olmayan yeni bir gündem maddesi çıkartıyor. En son Diyarbakır'da 'Demokratik Toplum Kongresi' diye bir şey topladılar. Orada özerklik, resmi iki dil diye bir şeyden bahsettiler. Daha sonra BDP'nin genel başkanı 'biz öyle bir şey demedik' dedi. Halbuki okuma yazması olan birisi bilir ki, Demokratik Toplum Kongresi'ne gelen metin resmi iki dilden bahsediyor. Ve siz çıktınız 'bu Demokratik Toplum Kongresi'nin arkasındayız' dediniz. Ondan sonra işin ne kadar vahim bir yere gittiği anlaşılınca, tuttunuz 'Bizim parti programımızda çok dilli hayat var, ama resmi iki dil yok'.

Bakın arkadaşlar demokrasi, demokratik yöntemleri kullanarak demokrasiyi sabote etme mekanizması değildir. BDP'nin, MHP'nin ve CHP'nin yapmaya çalıştığı şey şudur. Bunlar çekiçle piyano çalmaya çalışıyorlar. Demokrasi bir piyano eseri ise bunu çalman için senin bir piyanist yeteneğine sahip olman gerekir. Çekiçle piyano çalınmaz. Demokrasi diyerek demokrasi gelmez.”

“Birisi tutmuş gece gündüz milliyetçilikten bahsediyor, ama bu milletsiz bir milliyetçiliktir” diye konuşan Çelik, şunları kaydetti:

“Sürekli olarak milleti korkutuyor. 'Bölüneceğiz, parçalanacağız, işler kötüye gidecek'. Kendi korkularını milletin korkusu haline getirmeye çalışıyorlar. Gerçekten milliyetçi olan Ak Parti'dir çünkü Ak Parti millete özgüven veriyor, milletin büyüklüğünü hatırlatıyor. Bir diğeri Kürtsüz Kürtçülük yapıyor. Ne yapıyor? Kürt vatandaşlarımızın meşru birtakım hakları demokratik perspektif içerisinde çözülür. Hükümetin buna iradesi vardır. Ama bunlar ne zamanki Kürt vatandaşlarımızın kimlik talepleri, dil talepleri meşru demokratik mekanizmalar içerisinde çözülecek hemen bir başka odağın telkini ile bunu sabote etmeye çalışıyorlar. Esas düşündükleri şey, esasında Kürt vatandaşlarımızın ne halde olduğu, onların ileri demokrasi standartlarına kavuşup kavuşması gerektiği değil.”

“ATATÜRK MİRASINI SİYASİ PARTİLERE BIRAKMIŞTIR”

CHP'nin, “sosyal demokratım” dediğini ama ne sosyal ne de demokrat olduğunu öne süren Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

“Sürekli olarak kullandıkları bir şey 'Atatürk'ün kurduğu partiyiz.' Bakın Atatürk'ün kurduğu partiyle bir alakanız yok. Bakın o mirasla da, İş Bankasının hisselerine sahip olmaktan başka hiçbir bağlantınız kalmadı. Atatürk'ün siyasi partiler eliyle Cumhuriyeti sürdürme isteği, kendisi yaşarken çok partili hayata geçme arzusu, şunu gösteriyor. Atatürk mirasını siyasi partilere bırakmıştır. Kendi hayatında da çok partili hayata geçmek istemiştir. Bir babadan oğla bırakmamıştır. Bir oligarşiye bırakmamıştır. Bir kasta bırakmamıştır.

Dolayısıyla meşru siyasi partiler sistemi içerisinde herkes o mirasın sahibidir. Bugün o mirasa en uzak olan CHP'dir. Çünkü Türkiye'de laikliğe karşı odak olmaktan çok bahsedilir. Bununla ilgi partiler kapatılır. Bölücülükle ilgili partiler kapatılır. Fakat demokrasi de anayasanın değiştirilemez maddeleri arasındadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin değiştirilemez vasıfları sayılırken demokrasiden de bahsedilir. CHP özellikle 1960 ihtilalinden bugüne kadar demokrasiye karşı sürekli olarak odak olan bir partidir.

Yani mesela sadece laikliğe karşı odak tartışması yaparak demokrasiye karşı odak olma durumunu örtmekten ibarettir. Türkiye'de Ak Parti'nin laiklikle bir sorunu yok. Anayasanın değiştirilemez maddesidir, ama CHP'nin Anayasa'nın değiştirilemez maddesi olan demokrasiyle genetik bir çatışması var. Bir doku ve genetik uyuşmazlığı var.

Çıkıp 'vatandaşlara sokağa dökülün' demek, onu imzalayan 10-11 milletvekili var. Hadi buyurun önden siz yürüyün deseniz 10-11'i bir araya gelemez. Arkalarında yürüyecek bir vatandaş da bulamazlar, arkalarından yürüyecek halk da bulamazlar. Bu statükonun tarikatları, bu demokrasi karşıtı her türlü teşebbüse yardım ve yataklık edenler, bunların milletin gelecek ufkunda hiçbir yeri yoktur.”

2023 VİZYONU
Çelik, Ak Parti olarak iktidara gelmenin kendileri için ikinci bir mesele olduğunu ifade ederek, “Bizim hedefimiz Türkiye'yi bugün bulunduğu yerden çok daha iyi yerlere getirmektir” dedi.

Çelik, şunları belirtti:

“Bizim hedefimiz 2023 vizyonudur. Biz onun için iktidara gelmeyi değil Cumhuriyeti 2023 yılına taşıyacak kuvvet ve kudreti vatandaşlarımızdan istiyoruz. Bu seçimlerde onu istiyoruz. O zaman göreceğiz ki 2023 vizyonu Ak Parti tarafından gerçekleştirilmek üzere. Milletimiz bu seçimlerde bize yetki verdiği zaman herkes şunu görecek, verdiği tek bir oy yanlış bir yere verilmiş olmayacak. Verdiği oy bu ülkenin geleceğine verilmiş olacak. Biz siyasi partilerin vitrininde olanlar, sadece bunun sözcülüğünü yapıyoruz. Bu işin esas kahramanları sizlersiniz.

Eğer Türkiye bugün Haiti'ye yardım götürüyorsa, Lübnan'a Bosna'ya, Bağdat'a elini ulaştırıyorsa sizin bu salonları doldurmanız, yaptığınız çalışmalar sayesindedir. Türkiye düne kadar 200-300 milyon dolarlık yardımlara muhtaçken bugün dünyanın büyüyen 17. ekonomisi ve G20 ülkesi ise NATO'nun en güçlü ülkelerinden ise işte bu tek tek sizin gibi isimsiz kahramanların sayesindedir.

İnşallah 12 Haziran seçimlerinde de bu statükoya, Türkiye'de milletin iradesine ipotek koymaya kalkan, milleti Silivri'ye veya başka yerlere bağlamak isteyen şer cephelerine karşı, millet bir kere daha demokrasiden, haktan, hukuktan yana tercihin kullanacak, Ak Parti'yi sadece iktidara getirmekle kalmayacak, Ak Parti'ye 2023 vizyonun gerçekleştirmek için yetki verecektir.”

TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişçi de iktidarları döneminde tarımda önemli gelişmeler sağladıklarını belirterek, bu yıl yapılacak seçimlerin Ak Parti'nin zaferiyle sonuçlanacağını söyledi.

İl Başkanı Mustafa Kebude'nin de konuşma yaptığı toplantı daha sonra basına kaplı olarak devam etti.

Vatan