Diyanet İşleri Başkanlığı Kadın Faaliyetleri Merkezi Müdürlüğü görevinden kıyafeti yüzünden alındığı iddia edilen Ayşe Sucu'ya kendisini yakından tanıyan yazardan, Sessizliğini boz gerçekleri açıkla' çağrısı geldi...

Hidayet Şevkatli Tuksal'ın köşe yazısı

"Medyada Ayşe Sucu depremi!"

Şu sıralar ismi gazetelerin manşetlerinde yer alan Sayın Ayşe Sucu"yu 15 yıl önce tanıdım. O sıralar başörtülü, pardesülü bir Kur"ân kursu öğretmeniydi.

Çalışkandı, gayretliydi, arayışları vardı. Bu arayışları Türkiye Diyanet Vakfı çatısı altında karşılık buldu ve orada bugün Kadın Faaliyetleri Merkezi Müdürlüğü olarak andığımız yapıyı kurdu. Bu yapının gün be gün gelişmesinde kendisinin büyük bir emeği vardır, bunu kimse inkâr edemez.

Ayşe Sucu, Kurân kursu öğretmenliği döneminde kadınlara Kur"ân öğretirken, dinle bir şekilde ilgili ve ilişkili olan, ama kılık kıyafet ve yaşam tarzları sebebiyle dindar camiaya ve Diyanete karşı mesafeli duran kadınlarla karşılaştı. Kişisel çabalarıyla, Diyanet ile bu kadın kitlesi arasında bir köprü kurdu ve Diyanet Vakfı bünyesinde, bu hedef kitleye hizmet verecek şekilde bir birim oluşturdu. Kendisinin bu çabasına, o sıralar A.Ü. İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi olan Mehmet Görmez başta olmak üzere, pek çok akademisyen gönüllü destek verdi.

O zamanlarda Diyanet Vakfı Kadın Kolları olarak anılan bu yapı, Ayşe Sucu"nun vizyonu ve gayretlerinin yanı sıra vakfın sunduğu maddi imkânlar ve başka kurumlara pek nasip olmayan akademik destekle, başlangıçtan bugüne 12 bin kadının hizmet aldığı önemli bir kurum oldu.

“Peki o zaman sorun nedir?” diye düşünebilirsiniz.

Din Bir Sen Genel Başkanı Lütfi Şenocak"ın talihsiz açıklamasında yer alan şekliyle, Ayşe Sucu"nun “yaptığı açıklamalar ve takındığı tutumlar ile her zaman dinin söylediklerine ve teşkilatın yapısına aykırı bir duruş sergilemesi” midir?

Ya da yine aynı açıklamada dile getirilen “Ayşe Sucu bayan görevlilerimizin hangisine şefkatle davranmış ve hangi etkinliğe davet etmiştir? Yanındaki yönetimde kaç tane bayan din görevlisi vardır? sorularında mündemiç olan “dışlanmışlık şikâyeti” midir?

Bu açıklamadaki birinci iddiayı Ayşe Sucu"ya yönelik çirkin bir iftira olarak değerlendiriyorum. Ayşe Sucu, Kur"ân"da yer alan tesettür emrinin, bir baş bağlama şekli önermediği fikrindeydi ve bu fikrine uygun şekilde giyinmeyi de Müslüman bir kadının kendi hakkı olarak görüyordu. Bu tavrı Şenocak ve Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır gibi kimi teşkilat mensuplarını rahatsız etmiş olabilir. Ama kendilerine sormak lazım: Kendileri, Müslüman olduklarına dair hiçbir emare içermeyen, o batılı takım elbise kravatlar içinde, çok mu İslami bir giyim tarzına sahipler acaba?

Ayşe Sucu, beş vakit namazında, dini vecibelerini yerine getiren bir kadın olarak dindarlığı üzerinden eleştirilmeyi hak etmeyen bir kadındır. Ancak, sendika temsilcilerinin açıklamalarının da gösterdiği üzere, kılık kıyafeti ve teşkilat mensuplarına karşı kimi zaman “tepeden” diyebileceğimiz mesafeli tavrı sebebiyle Diyanet camiasının hoşnutsuzluğuna sebep olmuştur. Doğrusu bu hoşnutsuzluğu çok da kaale almamış, kendi tarzını sürdürmeye devam etmiştir. Üstelik kendisi aleyhine bu fikirler yeni bir şey değildir. Ali Bardakoğlu Hoca ilk göreve geldiğinde, Ayşe Sucu"nun görevden alınması için teşkilat içinde ciddi cadı kazanları kaynatılmış, ancak Mehmet Görmez"in de desteğiyle Ayşe Sucu yerinde ve görevinde kalmaya devam etmiştir. Bu yüzden, yeni başkan Mehmet Görmez"in, “kılık kıyafeti ve modern görüşleri” sebebiyle Ayşe Sucu"yu görevden aldırdığı iddiası doğru değildir.

Geriye ikinci iddia kalıyor ki, ben bu “dışlanmışlık” şikayetini zaman zaman farklı kişilerden işitmiş bir insanım. Ancak Ayşe Sucu"nun sürekli yanında olmadığım için, bu şikayetin ne kadar haklı, ya da haksız olduğunu bilemem. Bu iddialara çıkıp kendisinin cevap vermesi gerekir. Benim bildiğim, kılık kıyafeti ya da görüşlerinden ziyade, Merkez"deki baskın ve belirleyici konumu ile “Ayşe Sucu” isminin adeta bir “marka” gibi, Diyanet Vakfı Kadın Merkezi Müdürlüğü"ne yapışmasının yarattığı rahatsızlıktır sorun.

Sucu, güçlü bir kadındır ve kaldığı yerden yoluna devam edecektir. Ancak nereden sızdığı belli olmayan çeşitli bilgiler, Diyanet"te değil ama medyada deprem yaratırken, köşesinde oturup bu bilgi kirliliğine karşı sessiz kalması doğru ve etik bir davranış değildir.

Star