Wall Street Journal Genel Yayın Yönetmeni Robert Thomson, kendisini en çok rahatsız eden konuların başında google.news ve buna benzer bazı haber toplayıcı sitelerin geldiğini belirtti. Thomson, bu sitelerin profesyonel gazetecilik konseptini tehdit ettiğini ifade etti.
Adı Robert Thomson... Wall Street Journal (WSJ) Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni. Wall Street Journal sadece Amerika'nın değil, dünyanın en etkili gazetelerinin başında geliyor. Avustralya kökenli gazeteci Robert Thomson, gazetecilik serüvenine 17 yaşında Avustralya'da muhabir olarak başladı. Ünlü İngiliz gazetesi Times, Financial Times, ardından da Wall Street Gazetesi'nin yayın yönetmenliği görevlerine gelerek belki de bir ilki başaran tek Avustralyalı gazeteci.

Thomson ile önce bir toplantıda karşılaştık. Bunun ardından kendisini 3 ay kadar sonra da ofisinde ziyaret ettik. Dünyanın en büyük medya devinin en tepe yöneticisinin ofisine tüm muhabirlerin, editörlerin bulunduğu katın tam ortasından geçerek ulaşmıştık. Doğrusu odası da benim şu an kullanmakta olduğum ofisten sadece biraz büyük.

İlginçtir ki; Wall Street'in Thomson ile ilk görüşmemize kadar Türkiye'de bir muhabiri yoktu. Thomson, bu görüşmemizin ardından Türkiye'ye mutlaka bir muhabir gönderecekleri sözünü vermişti. Nitekim Türk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide muhabirlerinin göreve başladığı haberini verdi bize. Ancak hemen sevinmeyin, zira Wall Street Journal'in Çin'de 100, Hindistan'da ise 110 muhabiri olduğunu da bu söyleşi sırasında öğrendik.

Robert Thomson ile Rupert Murdoch'un kaderleri sadece Wall Street Journal'de buluşmamış. Her ikisi de Avustralyalı, ilginç bir şekilde her ikisi de 11 Mart tarihinde doğmuşlar, 30 yıllık bir farkla elbette. Bu garip benzerlik bununla da sınırlı değil. Her ikisi de Çinli bayanlarla evlendiler, Murdoch Çinli bir işçinin kızıyla, Thomson ise Çinli bir generalin. Üstelik çocukları da aynı yaştalar.

2007 Kasım'ında News Corp'un sahibi ünlü Rupert Murdoch'un Wall Street Journal'i satın almasından 4 ay sonra iş başına gelen Robert Thomson ile Manhattan'da bulunan Türk Kültür Merkezi'nde, Wall Street Journal'in habercilik anlayışında yaşanan değişimi, medyayı etkileyen yeni web teknolojilerini, NY Times ile yaşadıkları rekabeti ve geleceği nasıl bir medyanın beklediğini konuştuk.

Thomson'a ilk sormak istediğim soru, gazetenin Downtown'da bulunan gazete binasına geldiğinde topladığı çalışanlarına nasıl bir konuşma yaptığıydı. Zira bu konuyla ilgili epey bir söylenti dolaşıyordu. Personelinizle ilk konuşma her zaman önemlidir. İlk konuşma, ilk temas, verilen ilk mesajlar, aslında personel ile yeni yöneticinin birlikte çalışıp çalışamayacaklarının da ilk göstergesidir. Thomson, yeni çalışma arkadaşlarıyla ilk etkileşimin asansörde başladığını söylüyor esprili bir şekilde: "Hakkımızda epey bir söylenti vardı. Bu konuyla ilgili basında epey haberler de çıktı. Avustralyalı barbarlar diye bakıyorlardı bize. Biz kimseyi kandırmadık, gazetelerin karşı karşıya kaldığı zor durumu, toplumun ilgilerinin, eğilimlerinin nasıl değiştiğini ve bu değişimin nasıl fırsata dönüştürülebileceğini anlattım."

Thomson, durum hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra, nasıl bir gazete yapmak istediğini anlatmış çalışanlarına. Hedefe fokus olmanın öneminden bahsetmiş. İlginçtir ki tüm dünyada gazeteler dış haber bütçelerini kısarken, Thomson, Murdoch'tan dış haberler için yılda tam 5 milyon dolar destek almış. Ancak gazetede dış haberleri belirgin bir şekilde artırırken, ekonomi haberlerinde azaltmaya gitmiş. Thomson'a göre uzun yazılan haberler gazete sayfalarında yer israfından başka bir şey değil. Bu yüzden kısa, okunaklı, etkili, atlatma haberciliğe yoğunlaşmış. Okuyucuların haber tüketimi eğilimlerinin değiştiğini fark eden Thomson, bu durumu şöyle açılıyor; "Gazetenin online abone sayısı 1,3 milyon. Son 3 hafta içinde 650 bin kişi WSJ'ın iPhone uygulamalarını indirdi. Yani 650 bin kişi gazeteyi iPhone'dan okuyor. Bu da kuşkusuz haberin içeriğini de düşünmemizi gerekli kılıyor. Haberi Iphone'dan okuyanlar haberin tamamını okumazlar. Kısa ve etkili haber, bu yüzden bizim için önemli."

Thomson, kültür, sanat ve sağlık haberlerine ağırlık vermelerinde NY Times ile rekabetlerinin bir etkisinin olup olmadığı sorumuza samimiyetle 'evet' yanıtını veriyor. "Göreve geldiğinizden günden bu yana yaşadığı en büyük sorun neydi?" sorusuna Thomson şöyle yanıt veriyor: "Elbette en büyük sıkıntımız gelir sıkıntısıydı. New York Borsası'ndan başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizi izlemek üzücüydü. Reklam verenler azalırken okuyucularımız işten atılıyordu.

Thomson, WSJ'de o dönem yaşanan değişimin nedenlerini şöyle açıklıyor: "Öncelikli olarak yapılması gereken, insanların güvenini kazanmaktı. Günümüzde gazetelerin toplumun nasıl değiştiğini fark etmemeleri dikkat çekici. Geçtiğimiz yıl sonunda başlayan kriz, birçok gazetenin kapanmasına neden oldu. Bu kriz sadece ABD'yi değil, tüm dünyayı etkiledi. Murdoch'un bu zor dönemde verdiği mesaj; zeki ve topluma karşı duyarlı davranarak krizin aşılacağı yönündeydi. Nitekim geçtiğimiz son 6 ay içinde WSJ, Amerika genelinde satışlarını artıran bir gazete oldu. Dünyanın her yerinden günde 23 milyon insan www.wsj.com'u tıklıyor. iPhone için üç hafta önce hazırlanmış özel haber sistemini 650 bin okur indirdi. Belki insanlar bu hizmeti her gün kullanmıyor fakat bu rakam bize; sizi izleyen kitlenin değiştiği ve buna bağlı olarak içeriğin de değişmesi gerektiğini gösteriyor. Benimde ilk mesajım buydu."

Wall Street Journal, kuşkusuz 2 yıl önceki gazete değil. Rupert Murdoch'un gözünü kırpmadan 6 milyar dolara satın aldığı WSJ'daki değişikliklere şunları ekliyor Thomson: "2 yıl önce ana sayfamızda, bir iki uluslararası haber görebiliyordunuz. Amerika'nın ekonomik durumu ne olursa olsun, küreselleşme devam ediyor ve hiçbir yere gitmiyor. Dünya değişiyor. İşadamı ya da sıradan bir vatandaş okuduğunun güncel ve global bir içeriğe sahip olmasını istiyor. Bu düşünce ile gazetemizde ekstra bir yer ayırdık. Her gün 4-5 sayfa yayın yapan uluslararası haberler bölümü oluşturduk.'

1985 yılında Financial Times adına Çin'e muhabir olarak gittiğini anlatan Thomson, o yıllarda Amerika'daki birçok gazetenin Çin'de temsilcisi olduğunu ifade ederek; "Şimdilerde büyük denilebilecek birçok gazetenin Çin'de muhabiri bile yok. Amerika'da, dünyada neler olup bittiğiyle ilgilenen eğitimli bir okuyucu kitlesi var. Fakat bu kitlenin yıllar içinde güvenebileceği haber kaynaklarının sayısı azalıyor."

Bu durumun kendileri için bir fırsata dönüştürdüklerini anlatan Thomson, "The Times'ta çalıştığım dönemlerde Türkiye ile ilgili haberler hep önemli olarak değerlendirilirdi. Amerika'da Türkiye hakkında yeterince haberin girmiyor olmasını fırsata dönüştürdük. Artık İstanbul'da bir muhabirimiz de var." diyor.

"GAZETECİLİK, GAZETECİLER İÇİN DEĞİL OKUYUCULAR İÇİN YAPILIR"

WSJ'ın değişen haber üslubu konusundaki eleştirilerle ilgili sorumuza ise Thomson şöyle yanıt veriyor: "Gazeteciler çok uzun hikayeler yazıyorlar fakat kimsenin bu uzun hikayeleri okuyacak vakti yok. WSJ bir gazete ve uzun incelemelerden daha çok kısa öz haberlere yer vermeli. Uzun röportaj ve analizlere fazlasıyla yer verdiğiniz zaman insanların gazete okuma nedenlerini ellerinden alıyorsunuz. Tabii hâlâ uzun analiz ve röportajlara yer veriyoruz fakat haberin daha farklı ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Biz uzmanlara bir konuyu ya da bir ülkeyi değerlendirmeleri için para ödüyoruz. Bu konu, gazeteciler arasında da tartışılan bir durum. Birçok gazeteci, 'WSJ, çok özel uzun inceleme yazılarını azaltarak özelliğini mi kaybediyor?' diyerek farklı yorumlar yapıyor fakat her seferinde kendime ve etrafımdakilere; düşünmemiz gerekenin okuyucularımız olduğunu hatırlatıyorum. Gazetecilik gazeteciler için değil okuyucular için yapılıyor."

İnternet teknolojilerinin gelişimiyle birlikte gazeteleri günün birinde ortadan kaldıracağı iddialarını kabul etmeyen Thomson, konuyla ilgili şöyle diyor: "Ortamın nasıl değiştiğinin fark etmek zorundasınız. İnternet üzerinde gezinirken bir reklamın nasıl verildiğine dikkat etmezsiniz fakat gazeteyi açtığınız reklamın nasıl verildiğinin büyük bir etkisi vardır. Gazeteniz açık bir şekilde trende seyahat ediyorsanız, siz yürüyen bir reklam panosunuzdur. Gazetelerin, güçlü bir reklam alanı olduklarını ispatlamaları şart. Gazeteciler bu konuda kötü iş çıkardılar. Okuyucuların alışkanlıklarının nasıl değiştiğini anlamadılar.' dedi.

Gazeteler arasındaki rekabetin internet sayfaları üzerinde de yaşandığına dikkat çeken tecrübeli gazeteci, Avrupa'da görüntülü ve sesli internet haberciliği kavramının Amerika'dan daha ileri bir aşamada olduğunu da söylüyor. Thomson, "Hepimizin hatırlaması gereken şey; bizim 20'li yaşlarımızla bu dönemdeki gençlerin durumunu unutmamak. Hem gazeteler hem de internet sayfaları bu sosyal değişim içerisinde empati kurarak davranmalı yoksa okuyucu ile bağınız kopar." diyor.

"PROFESYONEL GAZETECİLİĞİN ÖLMESİNDE ELİ OLAN HERKESLE BENİM MESELEM OLUR"

WSJ Yayın Yönetmeni Robert Thomson'ı en çok rahatsız eden konuların başında ise google.news ve buna benzer bazı haber toplayıcı siteler geliyor. Thomson'a göre bu siteler profesyonel gazetecilik konseptini tehdit ediyor. Sağdan soldan içerik toplayarak para kazanan sitelerin gazetelerin iflas etmesi ya da gazetecilerin işsiz kalmasını umursamadığını kaydeden Thomson, "Uzmanlara, uzmanlıkları doğrultusunda yazmaları için para ödüyoruz. Fakat bu sitelere göre bunun hiçbir önemi yok. Onlara göre; bu yaptıkları sayesinde okuyucunun ilgisi bizim sitelerimize yöneliyor ama diğer taraftan ilgiyi öte tarafa da çekiyorlar. Hiç şüphesiz ki bizim içeriğimiz üzerinde reklam alıp ciro yapıyorlar. Dünyanın her yerinde gazete haber merkezlerinde bu konu tartışılıyor. Başkaları bizim içeriğimiz üzerinden reklam geliri sağlarken, biz nasıl kendi içeriğimizden bu kazancı elde edemeyiz? Mesela google.com'a bakın. Topladığı haberler arasında kaliteye hiçbir önem vermiyor. Google böyle yapmasına rağmen para kazanıyor. Bu tarzda bir sürü site var piyasada. Profesyonel gazeteciliğin ölmesinde eli olan herkesle benim meselem olur." ifadelerini kullanıyor.

Thomson'a Türkiye'deki muhabirleriyle ilgili soru sormadan önce Çin'de ve Hindistan'daki muhabir sayısını sordum esprili bir şekilde. Çin'de 130, Hindistan'da 100 kişilik bir ekipleri olduğunu söyleyerek aynı esprili üslupla, "Bu soruyu neden sorduğunuzu biliyorum. Türkiye'de neden bir 1 muhabiriniz var diye sormayın ama." cevabını verdi.

Murdoch, çok heyecanlı ve meraklıdır.

Thomson ile ilgili en çok merak edilen konuların başında ise Murdoch ile ilişkisi geliyor. Murdoc'un patron olarak gazeteye ne kadar karıştığını sorduğum Thomson, "Sayın Murdoch, çok heyecanlı ve meraklıdır. Sık sık dünyada olup biteni konuşuyoruz; Japonya'da, Çin'de ve Türkiye'de olanları. Yaptığımız işle çok ilgileniyor, yoksa diğer şekliyle negatif bir etkisi olurdu. Gazetecilik konusunda çok istekli. Londra'dan USA Open tenis şampiyonasını izlemeye gelen profesyonel bir tenis yazarı, ben ve Murdoch, bu sabah birlikte bir kahve içtik; o bile Murdoch'un tenis birikimine acayip şaşırdı. Murdoch, tenis ya da Asya'daki finansal sistem, her şeyle ilgileniyor. Bu yüzden onunla çalışmak çok iyi oluyor." açıklamasında bulundu./yeni şafak