“İyi ki onu doğurmuşum. Allah bana çok büyük bir nimet vermiş. Bambaşka bir aşk bu. Sabah yanıma geliyor, iki ellerinin arasına yüzümü alıyor, "meleğim" diyor. Hayatımda hiçbir erkek bana böyle büyük bir mutluluk vermemişti.”

Kadın olduğumu 30 yaşında anladım

Mesleğinde 14 yılı geride bırakan Buket Dereoğlu, “Bizimkiler” dizisinde sekreter Demet, “Cümbüş Sokak”ta Sarı Gacı, “Tatlı Kaçıklar”da ise Aysu olarak çıktı karşımıza. Son olarak “Çılgın Kanal” dizisinde izlediğimiz Buket Dereoğlu, kadın olduğunu 30"larında anladığını söylüyor. Seninle dergisine konuşan güzel oyuncunun hayata ve evliliğe dair ilginç açıklamaları var: “Çiftler çocuk olduktan sonra boşansın.”

TRT"de yayınlanan “Çılgın Kanal” adlı dizide çok eğleniyor olmalısınız?
- Evet. Dokuzuncu bölümü bitirdik. Çok seviyorum ekibi. Filiz Kaynak başta olmak üzere çok iyi bir ekip kurduk. Yapımcım Yasemin"i çok seviyorum, çok çalışkan.

Ya siz? Siz değil misiniz?
- Ben de iş anlamında çok çalışkanım. Hiçbir şeyden gocunmam, çalışmaktan yorulmam. Çalışmayı ve eğlenceyi çok severim. Herkes çok seviyor ama ben daha çok yoğunlaşıyorum galiba.

Zekeriyaköy"de Lumina adında bir cafe-restoran-bar"ınız var. Oyunculukla ticaret yan yana yürüyor mu?
- Lumina güzel bir yer oldu. İki sene önce açtık. Lumina"nın yerinde önce bir kitabevimiz vardı. Küçük bir cafe ile başladık, sonra dışına taşınca kitabevini devrettik. O farklı bir kulvar çünkü. Gıda işine girdiğinizde başka bir işle birlikte yürümüyor. Şimdi yerimizi cafe-restoran olarak çalıştırıyoruz. Aynı zamanda bir de barımız var. Zor bir şey işletme, çok farklı. Sanatla ticaret maalesef bir arada olamıyor. Aynı duyguları taşımıyor çünkü. Ben bunu neden yapabiliyorum? Çift karakterliyim. Her şey olabilir hayatımda. Ticarette başka bir duyguya geçmek gerekiyor. Sanatçılık ise daha farklı. Mantık ve duygu işi.

Bir de annesiniz. Oğlunuz Can da ilgi bekliyor.
- O çok başka bir şey. İyi ki onu doğurmuşum. Allah bana çok büyük bir nimet vermiş. Her kadının bunu yaşaması gerekiyor. Çok güzel bir şey. Bambaşka bir aşk. Sabah kalkıyor yanıma geliyor, iki ellerinin arasına yüzümü alıyor, “meleğim” diyor. Bu çocuk daha dört yaşında. Hayatımda hiçbir erkek bana böyle büyük bir mutluluk vermemişti.

Bu durumdan beyler şikayetçiler ama.
- O zaman bence, çiftler çocuk olduktan sonra ayrılsınlar. Çünkü bütün ilgi, alaka, kısacası her şey çocuğa yöneliyor. Bu başlık yapılmaması gereken bir şey aslında ama küçük bir fikir çünkü çocuk her şey. Günümüzde zaten iş temposu, hayat şartları, çalışma zorunluluğu, sosyal çalışmalar artık romantizme çok fazla yer bırakmıyor. Hele bu çağın gerektirdiği teknoloji her şeyi bitiriyor. Herkesin önünde bir bilgisayar var. Eskiden evlilikler neden çok uzun sürerdi? Çünkü televizyon dahi yoktu. İnsanlar birbiriyle vakit geçiriyordu. Ev halkı birbirlerine daha çok vakit ayırıyordu. Maneviyat çok daha ön plandaydı, arkadaşlıklar daha önemliydi, komşuluklar çok güzeldi. Şimdi her şey maddiyata döndü. Birine merhaba diyorsunuz borçlu çıkıyorsunuz. Tuhaf bir şey oldu, her şey yozlaştı.

Evlilikle çocuk size ve yaşamınıza ne kattı?
- Çocuk her şeyiyle değiştiriyor insanı. Ben oğluma aşığım. Her anne inanıyorum ki çocuğuna aşık. Bir de ben erkek çocuk olmasını çok istedim. Çok düşkünüm erkek çocuklarına ve onları çok seviyorum. Onunla olan iletişimim, karnıma ilk düştüğü andan itibaren aşk halini aldı. Beni ne gelişirdi? Yaşanmışlık değil. Yaş nedir ki! İşte geçiyor zaman. Yaş, tecrübeyle orantılı bir şey. Evlilikte de, ilişkilerinde de insanları yaşlandıran, yaşa erdiren asıl şey tecrübeler. Onlar olgunlaştırıyor. Evlilik ve çocuk ne kattı? Daha çok sorumluluk bilincini artırdı. Daha geniş ve tek düşünüyorken çoğul düşünmeye başladım. Çünkü önce çocuğum diyorum.

Ya eşiniz?
- Biz Özgür ile çok iyi arkadaşız. Evlenirken de iyi anlaşıyorduk, bir sorunumuz yoktu. Zaten çok kısa flört ettik, evlendik. Ben hemen çocuk olmasını istiyordum. Aynı mesleği yapınca insanlar birbirine daha anlayışlı oluyor. Normal mesai saatleri içinde çalışan biriyle evli olsaydım bu kadar özgür olamazdım. Yapım itibariyle de özgür ve karşımdakini de özgür bırakmayı seven bir insanım. Bağımlılık hoş bir şey değil. İşe, aşka, oyuna, arkadaşa, herhangi bir şeye bağımlılık güzel olmuyor. Mümkün olduğunca herkesi özgür kılmak gerek ki, sorumluluk bilincini alsın, her şey daha iyi olsun. Biz de evliliğimizde özgür ama saygılı, kavga etmeden, mümkün olduğunca hafif tartışmalarla geçirebileceğimiz bir evlilik kurduk.

AŞKIN ÖMRÜ 3 YIL SÜRER

Aşka aşık bir insan mısınız?
- Aşk uzun sürmeyen bir şey. Ömrü üç yıl.

Ama siz eşinize aşık olarak evlendiniz.
- Tabii tabii.

Peki üç sene sonra bitti mi eşinize aşkınız?
- Bitmedi de, başka boyuta geçti. Arkadaşlığa, sevgiye... Bizi her zaman korur, gözetir, sahiplenir, çok güzel meziyetleri vardır eşimin.

Aşkın da türleri var. Sizce en güzel aşk?
- Türü hiç önemli değil, aşk güzel bir şey. Bir kere insanın konumuna, yaşına, olgunluğuna göre değişir yaşayacağı aşkın türü. Sürekli değişiyoruz. Aşık olduğunuz kriterler de, aşka bakışımız da değişiyor.

Yaşlanmak korkutuyor mu sizi?
- Hayır. Hiçbir zaman büyümekten korkmadım. Çok da hoşuma gidiyor. Her yaşımı çok güzel, keyif alarak yaşadım. Tecrübe ise beni daha doğru noktalara götürüyor, daha az yanlış yapmamı sağlıyor. Yanlışlarımdan da korkmadım. Fikirlerimi açıkça ortaya koyabildim. Bunları yapabildiğim için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Hayatta Allah"tan başka kimseden korkum yok. Yaşamın da gerektirdiği şekilde davrandığımı düşünüyorum. 30"uma girdim, yahu ben kadınım dedim.

Ne hissettirdi size kadın olduğunuzu hissetmek?
- Yaşananlar, ilişkilerim, her şey... Ben daha kadınım dedim. O yüzden bu yaşlarımı çok seviyorum.

Herkesin kendine özgü yüzü, poposu var

Güzelliğinizi korumak adına yaptığınız şeyler var mı?
- Hiçbir şey yapmıyorum. Eskiden beri yapmam. Sabunla yıkarım yüzümü. Her gün sabah ve akşam duş alırım. Yüzümü makyajdan arındırmak adına peeling yaparım. Zayıf kalmak için de hiçbir diyet uygulamıyorum. 17-18 yaşındaydım. Biraz kilom olsun diye jean pantalonun içine eşofman giyip dışarı çıkardım. Eskiden de böyle zayıftım. Bir şeyin çok üzerine giderseniz, işin içinden çıkamazsınız. Buna ne vakit, ne para dayanır. Yaralı bereli, dikiş izli dolaşırsınız ortada.

Estetiğe sıcak bakmıyorsunuz o zaman?
- Yok. İnsanlar çok estetik yaptırıyorlar. Estetik yaptırmak için insanın kendisinden çok mutsuz olması lazım. Şimdi benim burnumu alın şöyle kaldırın, güzel mi? Hepimiz aynı olunca ne olacak? Herkesin kendine ait bir yüz ifadesi, burnu, poposu var. Bırakın da o da bir fark olsun. Zaten güzelleşeyim derken daha kötü oluyor. Güzel mi şimdi o estetikliler? Biraz göbeğiniz olabilir, biraz poponuz olabilir. Doğallık kadar güzel bir şey olamaz.