Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Uludere bombardımanı yapılmadan askeri yetkililer sizi arayıp ‘50 kişilik grup var, içlerinde sivil var, ne yapalım’ dediklerinde ‘Neye mal olursa olsun vurun’ dediniz mi” diye soran Demirtaş, hükümetin ROJ TV’nin yayınlarını kesebilmek için gizli açık ödenekten paralarla baskı yaptığını iddia etti.

BDP’li Demirtaş partisinin grup toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi. Hakkari’deki bombalı patlama olayıyla ilgili “Polis otosunun hedef alınmadığı, yaralı polis olmadığı” yönündeki iddiaları hatırlatan Demirtaş, bunların açığa çıkartılması için soruşturmanın hızla sonuçlandırılmasını istedi.

Ölüm yıldönümü dolayısıyla gazeteci yazar Uğur Mumcu’yu anan Demirtaş, “Türkiye’nin değerli aydınlarından Uğur Mumcu katliamıda tıpkı Dink suikastı gibi örgüt çıkarılamamıştır, olay yine bir-iki kişinin üzerine yıkılmaya çalışılmıştır. Aradan geçen bunca zamana rağmen Uğur Mumcu olayı faili meçhul kalmıştır” dedi. 2001 tarihinde Silopi’de HADEP ilçe yöneticileri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in kaybedilmesinin üzerinden 11 yıl geçmesine karşın bir sonuç çıkmadığını anlatan Demirtaş, o dönem alay komutanı olan Ergenekon davası tutuklusu Levent Ersöz’e, hakkında suç duyurusunda bulunulmasına rağmen bu konuda bir soru sorulmadığını söyledi. Ergenekon soruşturmalarının en büyük eksiğini bu olduğunu savunan Demirtaş, “Orada tutuklu askeri bürokratlar, o dönem faili meçhullerin, köy yakmaların, işkencelerin sorumlusudurlar. ‘Biz karanlıkları aydınlattık’ diyenler bunun cevabını veremiyorlar” dedi.

“KÜRTLERİN YAŞADIĞI TRAVMAYI BİLMEYENLER KEMİKLERE BAKSINLAR”-

“Faili meçhul” olarak ifade edilen cinayetlerin faillerinin belli olduğunu, bunların alenen devlet cinayetleri olduğunu ileri süren Demirtaş, “Ortada derin soruşturmaya gerek olan cinayetler yoktur. O dönem valilerden komutanlara herkesin bu olaylardan haberi vardır. Silopi’deki olay, JİTEM’in merkezi olan Silopi’deki olaylar açığa çıkartılmadıkça JİTEM’i yargı önüne çıkardık demek mümkün değildir” dedi. Ergenekon’da derin devlet açığa çıkartılmak isteniyorsa Fırat’ın doğusuna uzanmak zorunda olduğunu söyleyen Demirtaş, Diyarbakır’da ortaya çıkan kemiklerle ilgili de şunları söyledi:

“O iskeletler tarih öncesine ait değildir. Orası Cumhuriyet tarihi boyunca askeri üs olarak kullanılmış, 90’lı yıllarda JİTEM’in işkence sorgu merkezi olarak kullanılmıştır. Orada çıkan kemiklerin biz orada olduğunu biliyorduk, o bölgede yaşayan herkes orayı tanır. Bu utanç verici geçmişle yüzleşmenin bir fırsatıdır. Bugün Kürtlerin yaşadığı travmayı anlamayanlar çıkan kemiklere baksınlar. Kolordu komutanlıklarında taburlarda aynı kazılar yapılmadıkça inanın bu ülke geçmişiyle yüzleşemeyecektir ve toplumda yaşanan duygu kırılması tamir edilemeyecektir. Yakın geçmişi anlatmak, bunun için özür dilemek aydınlık geleceği kurmak için şarttır.”

-DİYARBAKIR KAZILARI İÇİN MECLİS’E ÇAĞRI-

Bu konuların sadece Kürdün meselesi olmadığını insan olan, vicdanı olan herkesin meselesi olduğunu belirten Demirtaş, siyasetçileri de göreve çağırdı. Diyarbakır’da çıkan kemiklerle ilgili araştırma komisyonu kurulması önergesi verdiklerini hatırlatan Demirtaş, “Bu komisyon kurulursa yüzleşme fırsatı olur. ‘Ne Uludere’deki 34 vatandaşın, ne Hrant Dink davasının derin dehlizlerde kaybedilmeyeceğini söylüyor’ Başbakan. Buyurun, önergemizi destekleyin, çoğunluk sizde, faili meçhulleri araştıralım. Önşartsız, koşulsuz, siyasi bakış açısı farkı gözetmeden kim ne yapmışsa, -devlet, PKK, Hizbullah ne yapmışsa- derin açık yapılar ne yapmışsa açığa çıkaralım” dedi.

-“NEYE MAL OLURSA OLSUN, 'VURUN' DEDİNİZ Mİ?”-

Yaşanan her şeyin dehlizlerde planlanmadığını söyleyen Demirtaş, Uludere’de yaşanan olayı hatırlattı. “Ne dehlizi, ne karanlığı, sanırsın uzaydan bilinmeyen cisim geldi patladı da karanlıkta kalmaması için araştıracakmış” diyen Demirtaş şunları söyledi:

“Dört saatlik görüntü var elinde, savcılığa bile verilmemiş. Uludere bombardımanı yapılmadan hemen önce askeri yetkililer Başbakan olarak sizi arayıp ‘50 kişilik grup var, içlerinde sivil var, ne yapalım’ dediklerinde siz ‘vurun’ dediniz mi demediniz mi açıklayın. ‘Neye mal olursa olsun vurun’ dediniz mi demediniz mi, çıkın bunun hesabını verin. 26 gündür örtmeye mi çalışıyorsun? Vali 3 ay daha geçer diyor, 3 ay daha geçer, ailelere tazminat ödenir, üstü kapanır diyorlar. Yargı karşısında bunun hesabı verilmeyene kadar bu defter kapanmaz.”

-ULUDERE İÇİN BM’YE BAŞVURU YAPILDI-

Uludere olayıyla ilgili BM İnsan Hakları üst komisyonuna başvurduklarını, Uluslararası Ceza Mahkemesine de suç duyurusunda bulunacaklarını açıklayan Demirtaş, iki mekanizmayı da sonuna kadar kullanacaklarını iç hukuktaki süreçleri de takip edeceklerini söyledi.

Başbakan Erdoğan’ın, BDP’nin üzülmediği yönündeki sözlerine tepki gösteren Demirtaş, Başbakan’ın eline bir acımetre alıp ‘sen üzüldün, üzülmedin’ diye meseleyi çarpıtmaya çalıştığını ileri sürerek, “Sen bu katliamın emrini verdin mi vermedin mi, bu katliamın sorumluları kimdir? Niye açığa çıkmıyor, Uludere meselesi budur. Sen 34 kişiyi bombalattın mı bombalatmadın mı, sorulması gereken soru budur. Velev ki sen haklısın, biz üzülmedik, sen çok üzüldün, hesabını ver, faturayı öde, özür dile bunları yap, senin görevin budur” dedi.

-“ERMENİ TRAJEDİSİNİ AÇIĞA ÇIKARTMAK DEĞİL ÖRTMEK UTANÇTIR”-

Fransa’daki soykırımı inkarı cezalandırmayı öngören yasayı da değerlendiren Demirtaş, Sarkozy’nin Fransa’sını savunacak halleri olmadığını, ancak insan hakları konularının uluslararası alanda pazarlık malzemesi olarak kullanıldığını söyledi. Başbakan Erdoğan’a “O tencere, sen de kapağı” diye seslenen Demirtaş, “İnsan hakları meselesi Türkiye’nin bir argümanı olarak mı savunuluyor, yoksa pazarlık unsuru olarak mı kullanılıyor” dedi. “Türkiye’de Ermenilerin yaşadığı trajedi korkusuzca, mahalle baskısı, idare baskısı olmadan tartışılabiliyor mu? diye soran Demirtaş, tarihçilerin bu konuda özgürce çalışması gerektiğini söyledi. Demirtaş, “Bunu açığa çıkarmak değil örtmek, utançtır. Her yıl ABD’de Ermeni soykırımı konusunda pazarlık yürütülüyor. Bu yasa çıkmasın diye Meclis Dış İlişkiler Komisyonu, bakanlık bu konuda para döküyor. Oysa her ne yaşanmışsa bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarılması Türkiye’yi güçlendirir” dedi.

-“ROJ TV YAYINLARINI KESMEK İÇİN ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN PARALARLA BASKI YAPILIYOR”-

Demirtaş, PKK terör örgütünün yayın organı olarak gösterilen ROJ TV’yle ilgili de “Hükümet ROJ TV’nin yayınlarını kesebilmek için gizli, açık ödenekten paralarla baskı yapıyor” iddiasında bulundu. Bu yapılacağına ROJ TV’nin Türkiye’ye çağrılmasını isteyen Demirtaş, “ROJ TV madem bu toprakların sesi, gelsin kendi halkı içinde yayın yapsın. Burada tartışılan şey teknik konu değil ki bir halkın sesini kısmaya çalışıyorsun. Türkiye’de 247 kanal var, Türkçe yayın yapıyor. Bir tek TRT Şeş var. O da hükümetin kontrolünden çıktı cemaatin kontrolüne girdi. Kürtlerle ilgili hiçbir yayın yok, ama yüzlerce kanal içinde bir ROJ tv rahatsızlık yaratıyor. Hükümetin bu konudaki girişimlerini hukuk dışı gördüklerini belirten Demirtaş, “Fransa’yla insan hakları meselesinin pazarlık unsuru haline getirilmesini eleştiriyoruz. Bu konuda Fransa da hükümet de yanlışlık yapmaktadır” dedi.

-“OĞLUNU GETİRDİN KİTABI YASAKLADIN”-

Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine sınırlama getirecek düzenlemenin tecridi yasalaştıran bir düzenleme olduğunu savunan Demirtaş, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in “Avukatları göndermiyoruz, bilinçli yapıyoruz. Yasasını hazırlıyoruz” yönündeki açıklamasını eleştirdi. “Demek ki tecrit bilinçliymiş, kanun dışıymış, koster bozukluğundan kaynaklanmıyormuş” diyen Demirtaş, “Dürüstçe bir açıklama ama bunun yasasını çıkartamaya çalışmak da bir o kadar yanlıştır. Tecriti gerçekten tümüyle ortadan kaldırmak ve demokratik bir zeminde toplumun gözü önünde müzakere sürecini başlatmaktır doğru olan. Hükümet siyasi soykırım operasyonlarına hız vermeyi tercih ederse sorun çözülmez, kan gözyaşı getirir. Yanlış politikalarda ısrar Türkiye’ye kaybettirir, bu geminin içinde herkes varsa hepimiz zarar görüyoruz” dedi. Bahar arifesinde hükümetin bu konuda vereceği kararın herkesi ilgilendirdiğini söyleyen Demirtaş, çatışma savaş politikasından vazgeçilmesini bunun acıdan başka hiçbir şey getirmeyeceğini söyledi.

Başbakan Erdoğan’ın Musa Anter’den söz edip oğlunun sorununu çözmesini anlatmasını eleştiren Demirtaş, “Anter’in oğlunun sorununu çözdün de, Musa Anter’in kitabını yasakladın. O da sana nasip oldu. Yıllardır herkesin okuduğu kitabı yasaklamak senin dönemine kısmet oldu. Oğlunu getirdin, kitabı yasakladın” dedi.