Geçtiğimiz hafta içinde Cumhurbaşkanımız Erdoğan 18 yıllık iktidarın sonunda bir itirafta bulunarak geçen süreçte “Fikri İktidar” olamadıklarını söyledi.

Nerede?

İbni Haldun Üniversitesi'nin açılışında.

Hepimiz biliyoruz, Erdoğan ve arkadaşları Ak Partiyi kurarken “Milli Görüş gömleğini” çıkardık demiş, kurdukları partiyi “Muhafazakar Demokrat” olarak tanımlamışlardı.

Siyasette varoluş sebeplerini; topluma hizmet, özgürlükleri çoğaltma, hukuk devleti, piyasa ekonomisi, adil bölüşüm, mağdur kesimlerin korunması, demokratik devlet ve toplumu oluşturmak şeklinde deklare etmişlerdi.

18 yılın sonunda iktidarın vaatlerini gerçekleştiremediğini görüyoruz.

Başlangıç yıllarından 2014’lere kadar bu vaatlere uygun olarak epey bir mesafe alınmıştı oysa..

Sonra iktidar, kendi yaptıklarının hilafına politikalara yöneldi..

Daha önceden hayata geçirdiği politikalardan bir bir vazgeçmeye başladı.

Ve iktidar, yeni politik duruşuyla, hayatın her alanında “Güvenlikçi Politikaları" tercih eder oldu.

Böylece, toplumsal hayatın her alanında daralma yaşandı ve iklim değişti.

Parti kurulurken ortaya konan “Muhafazakar Demokrat” duruşun demokratlığı gitti, geriye derin bir "muhafazakarlık" kaldı.

Bu muhafazakarlık ise iki boyutluydu.

Birinci boyut kurulu düzeni koruma amaçlı “Statükoculuk" ikinci boyut ise, toplumda muhafazakar olarak tanımlanan insanların oluşturduğu kesim.

Vakıflar, cemaatler ve tarikatler üzerinden kendilerini ifade etmeye çalışan dindar muhafazakarlar;

İnsan hakları temelli olarak başlayan talepleri, süreç içerisinde iktidarın otoriteryen ve ideolojik biçim almasına dönüştü.

Dün “Resmi ideolojiden” şikayetçi olanlar, bugün devlette yeni bir ideolojik kimlik kurma ve bunu topluma kabul ettirme çabasına yöneldi.

Devlet başkanına "ümmetin halifesi" denilmeye başlandı.

Mazlum ve mağdur milletlere yaptığımız yardım bu inancı pekiştirmeye yarayan aparata dönüştürüldü.

Toplumun demokrat, özgürlükçü kesiminden umudunu kesen iktidar fırsatı değerlendirmek için “Milliyetçi-Muhafazakar” kesimin bastırılmış duygularını köpürtmeye ve kabartmaya yöneldi.

Sanırım Cumhurbaşkanı İbni Haldun Üniversitesinin açılış konuşmasında “Milliyetçi-Muhafazakar” kesime seslenerek bir özür beyanında bulundu ve "Beni desteklemeye devam ederseniz sizlere gelecekte özlediğiniz “Fikri İktidara kavuşturacağım!" demek ihtiyacını duydu.

Hakikatte ise, toplumun tamamını yönetmeye talip bir parti niye böyle bir şeye ihtiyaç duyar anlamak zordur.

Bu söylem, ancak sömürge durumunda olan ülke insanına söylenebilecek söylem olabilir.

Oysa Türkiye Cumhuriyeti sömürge değildir.

Tarihin hiçbir zamanında olmadı.

Evet, Cumhuriyet kurulduktan sonra ülke olarak kendimize yeni bir yol çizdik.

Saltanattan Cumhuriyete, oradan demokrasiye evrildik.

Cumhuriyet tarihimiz bu dönüşümün tarihidir bir bakıma.

Devletin, kamu idaresinden eğitim ve toplumsal hayata; ticari, siyasi, dini, medeni, iktisadi, sınai ve kültürel alana kadar dokunmadığı, tanzim etmediği alan kalmadı.

Haliyle bu dokunuşlar toplumda itirazlara sebep oldu.

İtirazlar bir bir susturuldu ve devlet, hedeflediği amaca doğru yoluna devam etti.

Bu hedef, "Muassır medeniyete ulaşmaydı."

Tabi bu arada dünyada da birçok değişimler yaşandı.

Artık geri dönüş imkansız hal aldı.

Toplumsal dinamikler değişti.

İnsanoğlunun hayatını değiştiren gelişmeler oldu.

Bugünün dünyasında, bilgi, para ve mal çok hızlı bir şekilde hareket ediyor, dolaşıyor ve sınır tanımıyor.

Şimdilik sadece insan ve emeğin hareket ve dolaşımı sınırlı.

Ülkeler bunu da vize yoluyla sağlıyor.

Küresel Sermaye ucuz emek ihtiyacını, insan yoğunluğu fazla olan ülkelere kurarak sağlıyor.

Şimdi, dünyanın geldiği yer böyle ve biz de ülke olarak bu yarışın içine girmişken neyle ilgileniyoruz?

Fikri iktidarla.

Gerçekte cumhurbaşkanı “Fikri İktidarla” neyi kastediyor bilmiyoruz.

Nedir iktidar etmek istediği fikir?

18 yıldır tek başına yönetilen bir ülkede her yaptıkları devrim olarak sunulmadı mı?

Ne oldu o devrimlere, reformlara!?

Kurmak istediğiniz “Fikri İktidar” bir zamanlar üzerinize yakıştıramadığınız ve çıkardığınız “Milli Görüşün” iktidarı mı?

Kendinize açıkça diyemediğinizi millete nasıl anlatıp ikna edeceksiniz?

Bu “Fikri İktidar Söylemi” Milliyetçi- Muhafazakarlar” için oltanın ucundaki "Balık" mı?

Son bir soru, 18 yıldır eğitimden kültüre, kamu hukukundan sosyal hayatı düzenleyen yasalara, sanayiden ticarete, tarımdan turizme ne yapmak istedinizde engel olundu?

Ve kim engel oldu?

Açtığınız onca üniversiteye dilediğinizi dilediğiniz şekilde, hem de akademik meşruiyete bakmadan yasal yetkinizi kullanarak atamadınız mı?

18 yıldır anaokulundan üniversiteye hangi alanda sözünüz geçmedi?

Müfredatı siz belirlediniz, idarecileri siz atadınız.

Hiçbir güç engel olmadı veya olamadı.

Devri iktidarınızda açılışını kendinizin yaptığı Şehir Üniversitesini kapatmayı bile gerçekleştirdiniz.

Bütün bunlardan sonra nedir yapamadığınız?

Nedir kurmak istediğiniz fikri iktidar?

Gerçekten merak ediyoruz.