Önce İstanbul’un Fatih semtinde dört kardeşin intiharına dikkat kesildik.

Daha bu olayın şokunu üzerimizden atmadan Antalya’dan iki çocuklu bir ailenin topluca intihar haberiyle sarsıldık.

Basına yansıyan bilgiye göre aile ekonomik sıkıntı içindeymiş.

Baba, geride kalanların hayatla boğuşmaması için aile fertlerini de öldürmüş.

Bu kararı birlikte mi verdiler bilmiyoruz.

Tabi ekonomik sorunlarının boyutuyla alakalı bir bilgi henüz yok.

Yaşanan intiharlar (ölümler) üzerinden sosyal medyada konu bir hayli tartışılıyor.

Bir tarafta eleştirinin dozunu ve seviyesini olumlu bulmadığım şekilde iktidar eleştirisi yapanlar, diğer tarafta hazır kıta, iktidarı savunma vazifesini üstlenenler.

İşin mahiyetinin ne olduğu bu arkadaşlar için hiç önemli değil.

Onlar için önemli olan yapmak istedikleri.

Şahsen bu kişilerin olaylar karşısında aldıkları pozisyon içimi acıtıyor.

Kimse kusura bakmasın.

İşin doğrusunu söylemek gerekirse ülkede yaşanan her şeyden iktidar sorumludur.

Devlet, görevleri tanımlanmış bir kurumdur.

Bizim dirliğimiz ve huzurumuzdan sorumlu olduğu gibi, bizi bir arada tutan değerleri yüceltmekle de iktidar mükelleftir.

İktidar, değerler konusunda hassas olmalıdır.

Toplumsal değerler üzerinden siyaset yapmak ve değerler üzerinden rakiplerin ötekileştirilmesi, toplumsal değerlerin aşınmasına sebep oluyor ve bunu iktidar hoyratça yapıyor.

Bu yüzden değerlerimizi siyasileştiren, hiçleştiren söylem ve politikalardan vazgeçilmelidir.

Modernlik, zaten insanı yalnızlaştırmaktadır.

Yalnızlaşan insana sahip çıkmak devletin asli görevidir. 

Yalnızlaşmayı engellemenin birinci yolu aileyi, komşuluğu, dostluğu ve arkadaşlığı korumaktır.

Vatandaş devlet ilişkisinde öncelikle adil olmalıdır.

İşkur üzerinden geçici işçi alımlarında bile kayırmacılık yapıldığı düşüncesi toplumu ayrıştırmakta ve  adalet duygusunu zedelemektedir.

Toplumda adalet ve hakkaniyet duygusu en üst seviyede zedelendiğinden, milli ve manevi değerler önemini hızla yitirmektedir.

İktidara sorumluluğunu hatırlama vaktidir.

Eşleri birbirine düşman eden, kardeşin kardeşi için özveride bulunmadığı ve yardımcı olmayı görev saymadığı yerde birlik ve huzur olmaz.

Geçenlerde sosyal medya hesabımdan ilimizdeki intiharların araştırılmasını önermiştim.

Araştırmayı polisin değil, Üniversitenin ilgili birimi ve Aile ve Sosyal Politikalar müdürlüğü personelinin yapmasını tavsiye etmiştim.

Ne yapıyorlar bilmiyorum ama, intiharların hız kesmeden devam ettiği aşikar.

İntiharlar üzerinden konuşmak için, öncelikle intiharların nedenlerini tespit etmemiz lazım.

Bu yapılmadan konuşulanların çoğu taraftarlık psikolojisi ve bilinen ezberleri tekrarlamak olur.

Evet; intihar eden insanın geleceğe dair umudunu yitirdiği kesin.

İntihar etmenin İslam dini açısından büyük günah olduğu bilinmesine rağmen bu böyle.

İntiharlar konusunda muhalefetin iktidarın politika ve yönetim anlayışını sorumlu tutması anlaşılabilir.

Ama iktidar yanlılarının

"İntihar bilinç kaybıdır"

Hastagıyla paylaşım yaparak iktidar savunusu yapmak nasıl bir aklın ürünüdür anlamakta zorlanıyorum..

Böyle diyen arkadaşlara soralım.

Peki, bilinç kaybı nedendir?

Kişi veya kişiler neden bilinç kaybı yaşıyor?

İktidar yanlısı arkadaşlarımıza hatırlatmak isterim.

İslam fıkhına ve modern hukuka göre devleti yönetenler;

Vatandaşların “akıl, nesil, can ve mal” güvenliğini sağlamakla yükümlüdür.

Bu değerlerin korunması asli vazifeleridir.

İntiharlar için insanların iktidarı sorumlu tutması ve önlem almasını istemesi vatandaşlık hakkıdır.

Bunu yapan hiç bir insan kınanamaz ve suçlanamaz.

İntiharların artması önemlidir ve üzerine ciddiyetle gidilmelidir.

Bu görevi, devleti yönetenlerden talep etmek hepimizin vicdani ve insani sorumluluğudur.

İntiharlar gibi önemli bir meselede, 

İktidar düşmanlığı yapmak ne kadar absürt ise, iktidar savunuculuğu ve şakşakçılığı yapmak da aynı oranda saçmadır.

Evet; kimse kusura bakmasın.

Ülkede olan bitenden iktidar ve devleti yönetenler sorumludur.

Toplumda bir çözülme yaşanıyor; dayanışma azalmış, huzursuzluk artmış, umutlar yok olmuş, aile bütünlüğü bozulmuş, komşuluk hukuku zedelenmiş, adalete olan güven erimiş, hasılı bütün değerlerimiz hiçleşmiş, içi boşaltılmışsa bunun sorumlusu elbette iktidardır.

İktidar, on yedi yıldır bu ülkeyi bütün kurumlarıyla yönetiyor ve tek hakimi.

Bir okulun müdür yardımcısının kim olacağına kadar belirleyenler, sorunlara sahip çıkma erdemini de göstermelidir.

Kendini yönetemeyen muhalefete yüklenmek, iktidarın sorumluluğunu hafifletmez.

İktidar, toplumda oluşan homurtuları duysun isterim ama toplumun nabzını tutacak kanallara ne yazık ki sahip değil.

Partilisi, bürokratı herkes alkış yarışında.

Fransa’da bir yönetici “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler mi” demişti?!!!

Nasıldı o söz?

Neden icap etmişte söylenmişti?

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE! Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!