Geçtiğimiz hafta Belediyenin aldığı Meclis Kararı, kamuoyunda ve sosyal medyada çok konuşuldu.

Karar CHP ve İYİ PARTİLİ üyelerin oylarıyla kabul edildi.

Cumhur İttifakı üyelerinin karşı görüşleri kararın alınmasını engelleyemedi.

Kamuoyu ve sosyal medyada gündem oluşturan karar; DD Yolları tarafından vakti zamanında trenler için bakım onarım alanı olarak kullanılan Hangar'ın, Haluk Alıcık zamanında Köylere Hizmet Götürme Birliğinden alınarak Valilik bünyesinde var olan, Kültür Varlıklarını Koruma Fonundan alınan maddi destek ve yetmeyen kısmının Belediye bütçesinden karşılanıp, aslına uygun şekilde restore edilmiş, işletmeciliği Nazilli Belediyesi tarafından yapılmak üzere, Cafe Restaurant olarak hizmete açılmıştı.

Bu haliyle ilçe halkı olarak restauranttan faydalanmaktayız.

Nazilli Belediyesi bazı ikramlı toplantılarını burada yapıyordu.

Ve burada alkollü içecek servisi yapılmıyordu.

Şimdi, meclisin aldığı kararla burada alkollü içecek satışı yapılacak.

Tabi alınan karar değişmezse.

Belediye Meclisi tarafından alınan bu kararı doğru bulmuyorum.

Doğru bulmamamın kişilerin özel hayatında yaptıkları tercihle ilgisi yok.

İsteyen alkol alır, istemeyen almaz.

Bu insanların vereceği karardır, biz müdahale edemeyiz.

Benim karşı olduğum şey, devlet katında ve evrensel ölçekte zararlı bulunan ve aynı zamanda mensubu olduğumuz İslam dini açısından haram kabul edilen bir nesnenin, alkollü içeceğin kamu eliyle insanlara servis edilmesine.

Devlet ve kamusal hizmet veren kamu kuruluşlarının, okullarımızda zararlı olarak öğretilen alkolün, sırf bağımlısı veya zevk için içenlere hizmet olarak sunulmasına.

İçinizden bazılarının "Burası laik bir ülke yasalarını ve hizmetlerini dini gerekçelere göre düzenleyemez" dediklerini duyar gibiyim.

Sadece şu kadarını söyleyeyim.

Yasalar toplumsal ve evrensel değerler dikkate alarak çıkarılır.

Bunun içinde, örf, anane ve dini hüküm ve hassasiyetlerin gözetilmesi de vardır.

Evet, devlet alkol haramdır veya helaldir demesin.

Eğer devlet böyle bir karar alırsa, buna itiraz "Laiklik" açısından yapılabilir.

Bu itirazı anlamaya çalışırım.

Ama hepsi buraya kadar.

Bunun ötesinde devlet, toplumu ve gelecek nesilleri korumak için, zararlı bilinen her şeyle mücadele eder, engelleyici ve cezalandırıcı yasalar çıkarır ve çıkarmalıdır.

Bu devletin görevidir.

Devlet, bu görevini yapmazsa kusurludur.

Esas mevzumuza dönelim;

Nazilli Belediye meclisi, bizim gibi kendi halinde bir kentte, bu tür mekanların gözden uzak yerlerde olmasına özen göstermelidir.

Seçimlerden önce, Haluk Alıcık döneminde Ticaret Odası yanında bulunan bir işletmeye alkol ruhsatı verilmesi tartışılmış ve emniyet raporları doğrultusunda Alıcık'ın bazı meclis üyesi arkadaşlarının itirazına rağmen Meclis’ten ruhsat verilme kararı çıkmıştı.

Şimdi, belediyeye ait Menderes Liman Restaurant'ın yanısıra Ticaret Odası tarafından işletmeye açılan yerler varken, yakınında Cami ve Okul bulunan Hangar Cafe Restaurant için alkol izni çıkarmak doğru değildir.

Aceleyle alınan bu kararın, özellikle Başkan Kürşat Özcan ve İYİ PARTİLİ meclis üyeleri için olumsuz anlamda siyasi karşılığı olacaktır.

Unutulmasın ki;

Allah ve tarih her şeyi kayıt altına alır.

***

Nazilli Belediyesi’nin aldığı ikinci kararda çok konuşuldu ve tartışıldı.

İkinci olay, yerel bir basın kuruluşuna Belediye tarafından getirilen yasak.

Ve bu yasağın Belediye meclis gündemine taşınması.

Evvela şunu ifade edeyim.

Basın özgürlüğünden yanayım.

Bu hak, her gazeteci tarafından yasaların ve ahlak kurallarının verdiği çerçevede kullanılmalı, herhangi bir engelle olmamalıdır.

Yasalar, kamu adına haber alma-verme hakkını basın kuruluşlarına vermiştir.

Lakin, bu hakka sahip diye gazeteci her alana elini kolunu sallaya sallaya giremez.

Her işin bir adabı ve usulü vardır.

Basın mensubunun sınırsız imtiyazı yoktur.

Netice; Belediye başkanı kendisi ile görüşecek basın mensubunu tercih etme ve hatta bazı alanlara bazı gazetecilerin girmesine engel koyma hakkına sahiptir.

Bunu genel haber alma sınırlarını engellemeyecek şekilde yapar.

Bu usul ve esaslar, her kurum idarecisi, özellikle seçilmişler tarafından tercih edilmektedir.

Mesela, her gazeteci Külliye’ye giremez, Cumhurbaşkanının uçağına binemez.

Mutlaka akredite ettiği gazeteciler vardır.

Basın özgürlüğünü savunan Cumhur İttifakı meclis üyeleri, bu durumu dikkate alarak basın özgürlüğünü savunmalıdır.

Bu arada gördüğüm bir yanlışlığı ifade etmekte fayda var.

Doğrudan “Belediyenin Basın Bürosu”nda görevli olmayan basın mensuplarının belediyenin sahibi gibi davranması gözlerden kaçmıyor ve bu haliyle sıkıntı oluşturmaktadır.

Başta Belediye Başkanı olmak üzere, seçilmişler tarafından bu yanlış görüntünün engellenmesi uygun olur.

Bunu da belirtmiş olalım.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!