Gelişen teknolojiyle birlikte kaybolmaya yüz tutan meslekler arasında ilk sırayı nalbantlık almaya başladı. Bir dönemin en popüler mesleklerinden biri olan nalbantlığa olan talebin düşmesiyle birlikte nalbant ustalarının sayısı da parmakla sayılacak kadar azaldı.
Günümüzde birçok insana “nalbant kimdir?” diye sorulsa, yanıt vermede birçok kişi zorlanacaktır. Binek hayvanlarına bağlı olarak ortaya çıkmış bir sanat olan nalbantlık, demircilikle birlikte ge¬liştiği söylenir. Orta Asya'dan beri bilin¬diği tahmin edilmektedir. Motorlu araçların pek yaygın olmadığı zamanlarda çok tutulan meslek olan nalbantlık, köylerde çok itibarlı olan bir meslek dalıdır. Kurtuluş Savaşında Türk Ordusunda taşımacılık yapacak kamyon gibi araçlar olmadığından, mühimmat hayvanlarla taşınılıyordu. Taşıma işi kağnılarla çeşitli hayvanlar yapıyordu. Binlerce öküz, at, eşek ve katır cepheye silah, yiyecek gibi mühimmat taşırken, öküzleri, at, katır gibi hayvanları nallayacak nalbant zor bulunurdu. Nalsızlıktan hayvanların ayakları yara oluşurdu. Bunun için Büyük Taarruzdan önce Konya"da ordunun ihtiyacı için, geçici bir süre nalbant okulu açılır. İşi öğrenenler de uygulamalı sınavı başarı ile geçince diploma alırdı.
Nalbantlık kırsal kesimde 1960"lı yıllara kadar en itibarlı mesleklerden biri olmuştur. Köylerde, çiftçiye en yakın ve en yararlı hayvan öküzleri olduğundan, çiftçiler öküzlerine gösterdikleri özeni çocuklarına bile göstermezlerdi. Çocukların ayakkabısından önce öküzlerin nalları alınırdı. Çünkü öküzün emeğinden, gücünden ev halkının geçimi sağlanırdı.
Eski yıllarda bütün şehirlerin belli semtlerinde nalbant malzemesi satan dükkanlar ve nalbantlar bulunurken, günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu tür hayvanlar kullanılmadığından, nalbantlık mesleği de birçok kentte yok oldu. Kuşadası"nda ve çevre ilçelerde eski yıllarda faytonlar, at arabaları hem taşımacılık hem de yük taşıma aracı olarak kullanıldığından, bu hayvanların nallanması için nalbant dükkanları ve nalbantlar bulunurdu. Yoğun yapılaşma, nüfus artışına bağlı olarak araçların çoğalması, yoğun trafik ve yolların daralması bu tip mesleklerin yok olmasına neden olmuştur.
Kuşadası Körfezi"nde Güzelçamlı beldesine bağlı Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı"nda 250 civarında yaban atı yaşıyor. Bu atlar yaban yaşam alanında bulunduğundan ve binilmediğinden, nal çakılmadan özgür bir şekilde milli park coğrafyasında dolaşıyorlar. Kuşadası"nda ise rahvan atlar, safari atlar, yük beygirleri, eşekler ve katırlar olmak üzere yaklaşık 200 büyük baş hayvan bulunuyor. Atların büyük çoğunluğunu turizm organizasyonlarında kullanılan safari atlar, çiftliklerde kullanılan binek atlar, özel kişilerin hobi olarak beslediği ve yarışlarda kullandıkları rahvan atlardan oluşuyor. Bu atların belli sürelerde mutlaka nallanması gerekiyor. Ancak Kuşadası"nda böyle bir meslek türü kalmadığından, bu atların nallanması için, Bursa"dan bir nalbant ustası belli dönemlerde Kuşadası"na geliyor. 70 yaşında olan Bursa"lı nalbant ustası Enver Öztürk, bu işi atalarının 150 yıldır yaptığını ve mesleğin babadan oğula geçtiğini belirterek, kendisinden sonra da yetiştirdiği oğlu İsmet Öztürk"ün mesleği devam ettireceğini söyledi. Torununun nalbantlığa olan ilgisinin ne olacağını bilemediğini kaydeden ve 56 yıldır mesleğin içinde olan Enver usta, folklorik bir oyunun inceliği içinde sergilediği usta hareketlerle, izleyenlere nal çalkarken izleyenlere adeta keyif veriyor.
Bursalı Nalbant ustası Enver Öztürk artık teknolojinin geliştiğini ve nal çakılacak hayvanların azaldığını belirerek, “Bizim kültürümüzde 'at, avrat ve silah verilmez' diye bir tabir vardır. Ama atlar kalmadı artık. At sevgisi yeniden yaşatılmalı. Atlar çok asil hayvanlardır. Kulüpler açılmalı, devlet atların bakılabileceği, insanların atları sevebileceği, binebileceği alanları teşvik etmelidir “ dedi. Kuşadası"nı çok sevdiğini vurgulayan emektar nalbant Öztürk, “Burada gerçekten at sevgisi olan insanlar var. Turizm kenti ama, hiç umulmadık insanlar at besliyorlar ve bundan çok keyif alıyorlar. Artık kaybolmaya yüz tutmuş bu mesleğin gelecek nesillere aktarılabilmesi ve yaşatılabilmesi için, özellikle at sevgisinin oluşması, atla ilgili sporların desteklenmesi, atlı spor okullarının açılmasına bağlı olduğuna düşünüyorum" diye konuştu.