Yazar Mehmed Şevket Eygi ile Türkiye'deki cemaatleri ve İslam-Cemaat ilişkisini konuştuk

-Sayın Eygi, siz yıllardır cemaatlerin asli görevini yapmadağını, zaman zaman İslam'ın itikad, fıkıh, gibi unsurlarından uzaklaştığını yazıyorsunuz? Sizce cemaatler bu duruma neden geldi?

Türkiye'deki vesayet rejimi İslam dini ile barışık olmamış; ülkenin, halkın, devletin menfaatlerini korumak için onunla iş birliği yapmamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı baskı altında tutulmuş, iman ve Kur'an hizmetleri baltalanmıştır. Bozuk düzen, Müslümanların tek bir ümmet çatısı ve şemsiyesi altında toplanmalarına izin vermemiş; “divide et imperia= böl ve hükmet” siyaseti ile Müslümanları, birbirinden kopuk bin parçaya, cemaate, hizbe, fırkaya ayırmıştır. Ümmet birliği içinde yerlerini almayan nice cemaat başıboş kalmış, denetim yapılmadığı için ehl-i sünnet İslamlığına aykırı inançlar, faaliyetler, sözde hizmetler olmuştur.

Ümmet birliği gitti kaos başladı

Eskiden Osmanlı İmparatorluğu zamanında devletle barışık bir Şeyhülislamlık-Meşihat makamı vardı; tarikatları kontrol eden bir Meclis-i Meşayih vardı; İslam medreseleri vardı; devletin Batı'ya açılmış penceresi olan Galatasaray Sultanisinde (Lisesinde) Müslüman talebelerin vakit namazlarını okulun 600 kişilik camiinde, devletten maaş alan resmi okul imamının ardında cemaatle kılmaları mecburiydi. Bozuk vesayet düzeni hiçbir zaman laik olmamış; din, inanç, ibadet, inandığı gibi yaşama hürriyetini tanımamış, açıkça veya gizlice İslam'la savaşmıştır. Müslümanlar dini kimliklerini koruyabilmek için çeşitli cemaatler, tarikatlar, vakıflar, dernekler kurarak ayakta kalma mücadelesi vermişler; lakin ümmet birliği yıkıldığı için bugünkü kaos, anarşi, kopukluklar meydana gelmiştir.

- Cemaatlerin yapması gereken ile bugün yaptıkları arasında gördüğünüz farklar neler?

Türkiye'deki bin kadar cemaatin, tarikatın, İslami grubun ilk yapması gereken iş, artık federasyon şeklinde mi olur, konfederasyon mu olur, birleşmeleridir. Ümmetleşme, ittihat, hiyerarşi olmadığı takdirde tefrika devam edecektir.

- Cemaatler siyaset ve ticaretle aralarına mesafe mi koymalı?

İslam'da din ve dünya ayırımı yoktur, lakin kutsal ve ulvi olan din hiçbir zaman siyasete ve ticarete alet edilmemelidir. İman, İslam, Kur'an hizmetleri ihlasla ve benlik ihtiraslarına bulaştırılmadan yapılmalıdır. Yaratan için yapılan hizmetlerin ücreti yaratıklardan istenmemelidir.

- Son yaşanan olaylarla birlikte, cemaatlerin de bir gün sekter bir vesayet kurabilme tehlikesinden söz edilebilir mi?

Ehl-i Sünnet dairesi içinde yer alan; Kur'an'a, Sünnete, Şeriata ve İslam ahlakına sadık kalan hiçbir cemaat meşru çoğulculuğu ve çeşitliliği inkâr etmez, tekelci ve vesayetçi olmaz. Bir cemaatin veya tarikatın ötekileri dışlayarak hakim olması felakete ve yıkıma götürür. Afrika ülkelerinden Senegal'de siyasî, sosyal, kültürel, iktisadî hayata hakim iki tarikat vardır: Muridizm ve Ticanilik... İki güçlü tarikat olması bir denge sağlamaktadır. Tek tarikat veya cemaat diktatörlüğe yol açar.

- Light İslam, ya da cihadsız İslam için çalıştığını düşündüğünüz cemaatler sizce bu çalışmaya neden razı oluyorlar?

Light İslam... Ilımlı İslam... Laik İslam... BOP İslamı... Seküler İslam... Dinde reform... Dinde yenilik... Dinde değişim... Bütün bunlar Kur'an ve Sünnet İslamlığını bozmak için ortaya çıkartılmış şeytanî hareketlerdir. ABD, AB, Haçlılar, Siyonistler, Emperyalistler, Kapitalistler, sömürgeciler, dönmemiş Dönmeler, kriptolar ve onların dümen suyundan giden gafil tatlı su İslamcıları Şeriatsız, Ümmetsiz, Hilafetsiz, fıkıhsız, cihatsız beşerî bir İslam türetmek istiyorlar. Bu hedeflere varmak için çalışan bütün cemaatler ve İslamcılıklar bozuktur ve onlara cephe alınmalıdır.

Hizmet değil hezimet olur

- Bir müslüman ya da İslami cemaat, ideali veya emellerine ulaşabilmek için tecessüs, yalan, iftira, tuzak ve hile yoluna başvurabilir mi?

İslam, Kur'an, Sünnet, İslam ahlakı, İslam hikmeti yalan söylemeyi, gıybet ve tecessüs etmeyi, iftira atmayı, Müslümanları aldatmayı, din kardeşlerine tuzak kurmayı, savaş dışında hile yapmayı yasaklamıştır. İslam'ın kötü gördüğü yollarla dine ve imana hizmet edilmez. Hiçbir İslami cemaatin yalan söyleme, aldatma, alavere dalavere yapma, insanların gizli ayıp ve günahlarını araştırıp ifşa etme şansı ve lüksü yoktur. Böyle yapanlar bozuk, fasık, facir, ahlaksız ve alçak kişilerdir. Onların yaptıkları hizmet değil hezimettir.

NASILSANIZ ÖYLE YÖNETİLİRSİNİZ

Müslümanlar için en az kötü, en az sakıncalı, en az zararlı siyaset, iktidarların sandıkla gelip sandıkla gitmeleridir. Askeri olsun, sivil olsun darbeler zararlıdır. Herhangi bir cemaat iktidar olmak istiyorsa, tek yol siyasi parti kurması, yurt sathında teşkilatlanması ve seçimlere girmesidir. Sivil saray darbeleri ile iktidarı ele geçirmeye çalışmak çok yanlış bir şeydir. 17 Aralık'ta darbe yapılmak istendi, başarılı olmadı ve bir çuval incir berbat edildi. Perde arkasında kimler var? Birileri var, sahnedekiler biliniyor. Onların ardında kulislerde daha gizli ve derin birileri var, onlar bilinmiyor. İsim verip başımı belaya sokmak istemem. Niçin darbe yapılmak istendi? Bu da çok derin bir sorudur. İşin içinde ABD, İsrail, CIA, Mossad, Pakraduniler olması mümkün ve muhtemeldir.

Kültür ve ahlaklar zayıf

Türkiye'mizde dinî açıdan, eskisine nispetle daha iyi olma durumu yoktur. Tek parti faşizmi diktatörlüğüne ve vesayet düzenine nispetle oldukça geniş bir din hürriyeti olduğu inkâr edilemez. Çoğunluğu oluşturan Sünni Müslümanlar bu hürriyetten yararlanamıyor. Çünkü kültürleri ve ahlakları yetersizdir. İslam medreselerinin ve tasavvuf tarikatlarının tekrar açılmasını bile isteyemiyorlar..Bugünkü durumun “eskisinden daha iyi olması” için, eski durumun az iyi olması gerekir. Eski durum ne az, ne de orta iyiydi; berbat, kötü ve rezildi.

ALDATMAK HARAMDIR

Takiye, Ehl-i Sünnet mezhebinde çok dardır, istisnaidir. Bir Müslümanın diğer Müslüman'ı takiye ve kitman yaparak aldatması haramdır.