Mübarek, yolsuzluk ve 30 yıllık iktidarın ardından istifasıyla sonuçlanan ayaklanma sırasında protestocuların üzerine ateş açılması emri vermekle suçlanıyor.

Davanın savcısı Mustafa Süleyman, Hüsnü Mübarek için idam cezası talep etmişti. Süleyman, Mübarek'in iktidardan devrilmesini sağlayan Ocak ayındaki gösteriler sırasında eylemcilerin öldürülmesinden doğrudan sorumlu olduğunu savunuyor. Süleyman, savcılık iddianamesinde "Bu ülkenin başındaki kişinin, 25 Ocak'ta yaşanan olaylardan haberi olmaması nasıl mümkün olabilir?" görüşünü savunuyor ve o dönemde görevli olan İçişleri Bakanı Habib el-Adli'nin Mübarek'in emri olmadan göstericilere ateş açılması emri veremeyeceğini savunuyor.

Davada kararın ilerleyen günlerde açıklanması bekleniyor.

'Tüm bir ulusun davası'
Hüsnü Mübarek'le birlikte, oğulları Alâ ve Cemal, eski İçişleri Bakanı Habib el-Adli ve altı üst düzey polis yetkilisi de yargılanıyor. Tüm sanıklar haklarındaki suçlamaları reddediyor.

Savcı Mustafa Süleyman, son mütalaasında, "Bu, bir, on ya da yirmi sivilin katledilmesinin ilgili değil bütün bir ulusun davasıdır" ifadelerini kullandı.

800'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan ayaklanmanın ardından savcılar aralarında polis yetkililerinin de bulunduğu yaklaşık iki bin görgü tanığının ifadelerinin alındığını belirtiyor.

Kahire'deki BBC muhabiri Jon Leyne, davanın genel olarak şeffaf geçtiğini ancak savcıların 'bazı önemli kanıtlara ulaşmalarının engellendiğini' söylediklerini belirtiyor.

Olaylar sırasında İçişleri Bakanlığı'nda yapılan telefon görüşmelerinin kayıtlarına ulaşamadıklarını belirten savcılık pek çok önde gelen yetkilinin ifadelerini de alamadıklarından şikayetçi.

Hüsnü Mübarek'in savunma avukatları ise suçlamaları reddederek olaylar sırasında ordunun yönetimde olduğunu savunuyorlar.