Mimarlığın geçmişteki ve gelecekteki durumu

Abone Ol

                24.08.2015 tarihinde yazımda "Geleceğin mimarlığı yeni bir inancın sembolü olacak" demiştim. Bu haftaki yazımda mimarlığın geçmişteki ve gelecekteki durumu ile ilgili sizleri bilgilendireceğim.

                Mimarlık 1882 yılında resim, heykel ve mimari şubelerinden ibaret olarak Sanayi-i Nefise Mektebi alisinin kurulduğu ile gelmiştir. Böylece memlekette ilk defa mimarlık müstakil bir ihtisas kolu olarak kabul edilmiş ve batı tarzında özel bir eğitime gidilmiştir. Hâlbuki o zamana kadar memleketimizde mühendislik ve mimarlık hep bir arada düşünüle gelmiştir. 20. Yüzyıl mimarisinin muhtelif çözümlerini ortaya koyan büyük fikirlere ulaşmıştır.

                Cumhuriyet devrinde bizde mimarimizin Avrupa mimarisinin bu yeni gelişmelerle münasebet tesis ettiği görülmektedir. O zamanlar memleketimizde devrin gerçek ruhunu öncelikle teknikte bulanlar ile bunu öncelikle sanatta arayanlar o zamanın dili ile mühendishane ve Sanayi-i Nefise Mektebi bünyelerinde ayrı ayrı ifadelerini bulmaktayız. 1928’den itibaren Yüksek Mühendis mektebi olan mühendishanede tekniğe verilen öneme mukabil 1926’dan itibaren Güzel Sanatlar Akademisi haline gelmiş bulunan Sanayi-i Nefise Mektebinde, desene, çizgiye ve güzelliğe duyulan büyük ilgi asrımızın ortalarına kadar devam etmiştir. Yakın zamana kadar Mühendis Mektebi bünyesinde ayrı ve özel bir eğitime tabi tutulmaksızın mimar yerine teknik formasyon inşaatçı yetiştirilmiştir. Fakat nihayet Mühendis Mektebi kadrosu içinde yer alan ve Avrupa’daki son gelişmeleri izlemiş birkaç mimar ve özellikle bu bünye dâhilinde teknik-sanat mücadelesine yumuşatmaya ve gerçek mimari mücadelesini anlaşılan havasına getirmeye muvaffak olmuşlardır. Bu suretle Yüksek Mühendis Mektebinde 1940’dan bir ihtisas ayırımına gidilerek Mimar Şubesi kurulmuştur. Bu arada Mimari eğitim sahasında yeni gelişmeler olmuştur. 1940’dan itibaren Yüksek Mühendis Mektebinin yerine geçen İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde yeni bir organ halinde Mimarlık Şubesi yerine Mimarlık Fakültesi kurulmuştur. 1911’den başlayarak teknik eğitim sahasında faaliyette bulunan Yıldız Teknik Okulu 1942-1943 ders yılından itibaren bir mimarlık şubesi bünyesine de yer vermiştir. Gittikçe artan bu eğitim faaliyeti mimarimize daha müspet gelişmeler için çok faydalı olmuştur. Nitekim yetişen genç nesiller yeni fikirlere yönelmişler, semereler yüzyılın ortalarından itibaren alınmaya başlanmıştır. 1951’de İstanbul Adalet Sarayı için açılan müsabaka neticesinde İ.T.Ü ‘ de, diğeri akademide olmak üzere yurttaki mimariye önderlik eden (ONAT) ve (ELDEM) gibi iki hocanın beraberce hazırladıkları tekliflerle milli mimari akımının etkisinden kurtulmaya çalışan bir modernizme yöneldikleri görülmektedir. 1953’deki İstanbul Belediye Sarayı müsabakasından sonra ise mimarimizde milli akımdan uzaklaşan dönüm noktası daha kuvvetlice belirlemektedir. Bu süre içerisinde mimari eğitim meselesi adetçe çoğalmakta devam etmiş İ.T.Ü ‘ye bağlı olarak (Maçka Teknik Okulu) kurulmuş ve mimarlık şubesini faaliyete geçirmiş. 1956 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi kurularak ilk mimari sınıf açılmıştır. Bu noktaya kadar olan yukarıdaki inceleme mimarlığımızın ancak sanat ve tarihçe yönünde durumunu ortaya koyabilen hükümler mimarlığımızın bugünkü durumunu tam olarak aydınlatabilmek için yalnız başına yeterli sayılmaz. Cemiyetin kültür seviyesi ve imkânlarından ileri gelen ve bir memleketin mimarlığını ehemmiyetli surette etkileyecek daha pek çok faktör vardır. Bunların hepsinden aynı önemde ve ayrı ayrı incelenmesi gerekir, bu gereklilik ise mimarlığın bağımsız bir sanat değil, bilakis çok bağıntılı ve dolayısıyla çok bilinmeyenli bir denklem oluşundan ileri gelmektedir. Ayrı ayrı incelemeye de değer diğer faktörler şöyle sıralanabilir.

1.Mimari eğitim faaliyeti,

2.Genel planlama faaliyetleri,

3.Mevcut mimar işgücü ve mimar ihtiyacı,

4.Mimarlık faaliyetine yardımcı teknik elemanların durumu,

5.Mimarın iş şartları,

6.Meseleleri etrafında mimarların toplumsal gücü ve çabaları.

Bu konuların az çok hemen hepsinde istikrar ve olumlu bir gidişat temin edilmediği takdirde o memleketin mimarlığının geleceğine ümitle bakmak ve kendi kendine geleceğini ummak hayalperestlikten başka bir şey olmaz. Onun için bu konularda ortaya koydukları durumlar yönünden teker teker incelemek gerekmektedir. Bu incelemeleri önümüzdeki hafta detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Ben Aydın AVCI’dan bu haftalıkta bu kadar. Hepinize hayırlı işler ve hayırlı haftalar diliyorum. Hoşça Kalın…

 

 
Anroid Cihaza yüklemek için tıklayın!
 
İOS Uygulamayı yüklemek için tıklayın!
{ "vars": { "account": "UA-18838004-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }