‘Kesin zafere hayırlı bir başlangıç oldu’

Yakup Kadri: ‘Birinci İnönü Zaferinden sonra siyasi hadiseler öyle bir süratle gelişmeye ve İtilaf Devletleri’nin bize karşı hareketleri öylesine değişmeye başlamıştı ki, kendimizi adeta gayemize varmış sanıyorduk’

Mustafa Kemal Paşa, Ankara’ya geldiğinde ilk iş ordudan ziyaret orduyu yönetecek ve Milli Mücadeleyi yönetecek siyasi karargâhı kurmak oldu. Çünkü milletin iradesine dayanmayan bir mücadele başarılı olamazdı. Bunu Samsun’a çıktıktan itibaren Erzurum ve Sivas Kongrelerinde de hedeflemişti. Ankara’da 23 Nisan 1920 günü açılan BMM, zafere gidecek yolda en önemli adımdı. Bundan sonra sıra Milli Orduyu inşa etmekti. Zaten bunun altyapısı da vardı. Bu da 6 Kasım 1920 günü resmen kuruldu. Gerilla savaşıyla gitmeyeceği Aydın Köşk Cephesi’nin yıkılmasıyla anlaşılmıştı.

Ayvalık’tan Aydın Köşk’e kadar uzanan bölgede 80 bin gerilla elde silah işgale direniyordu. Kuvayı Milliye örgütleri, Ankara’da yeni yönetimin inşa olmasına kadar geçen süredeki mücadeleleriyle Yunan ordusunu 1,5 yıl Ankara kapılarından uzak tutmuşlardı. Bu önemli katkıydı… Milli Ordunun kurulmasına burun kıvıran Çerkez Ethem gibi çeteler 15 Aralık 1920 kararıyla tasfiye edildi. İşte bu süreçte Yunan ordusu 6 Ocak günü harekete geçerek Türk ordusunu doğuşuyla birlikte ezmek istiyordu. Kendinden iki kat büyüklükteki Yunan ordusunu Kütahya-Gediz hattında durdurup geri çekilmeye zorlamakla 1921 yılının ilk zaferi kazanılmış oldu. Tarihler 10 Ocak 1921’i gösteriyordu.

BÜYÜK SONUÇLARI OLDU

Bu beklenmedik zafer küçük, ancak etkisi çok büyüktü. Çünkü umut arayan Anadolu halkı bu başarıyla büyük moral buldu ve Ankara’ya bakışını değiştirdi. Ayrıca bu zafer İstanbul ve dünyada da etkisini çabuk gösterdi. Batı’da kazanılan ilk zafer dostumuz Sovyet Rusya’nın da mali ve silah desteğini artırdı. Türkiye’ye bakışını değiştirdi. İşte bu zaferin kazanıldığı gün Mustafa Kemal Paşa, zaferi şu ifadelerle duyurur: “Ayın dokuzuncu ve onuncu günleri İnönü civarında Yunan ordusu ile cereyan eden meydan muharebesinde düşman büyük zayiata uğratılmıştır. Bugün 11 Ocak 921 düşman ordusu muharebeye devam edemeyerek geri çekilmeye başlamıştır. Ordumuz düşmanı takip ediyor.” (ATABE, c.10, Kaynak Yayınları, s.276.)

HEM PAŞA HEM SOYİSMİ OLDU

Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey’e de 11 Ocak 1921 günü şu telgrafı gönderir: “İnönü Meydan Muharebesi'nde Batı Cephesi kıtalarının uğurlu ve kahredici kumandanız altında hazırladıkları kati galebeden dolayı zatı devletlerine ve kahraman ordunuzun bütün kumandanlarıyla subaylarına ve efradına Büyük Millet Meclisi'nin kalbi tebriklerini takdim ve bu muvaffakiyetin mukaddes topraklarımızı düşman istilasından tamamen kurtaracak olan kati zafere hayırlı bir başlangıç olmasını eltafı ilahiyeden tazarru eyler ve işbu tebriklerimin bütün Batı Ordusu efrat ve subaylarına tebliğini rica eylerim.” (Age, s.277.)

Atatürk, Nutuk’ta ise bu zaferi şöyle anlatır: “İznik'ten, Gediz üzerinden Uşak'a bir hat tasavvur ediniz. Bu hattın Gediz'in kuzeyinde kalan parçası, iki yüz kilometredir. Gediz'den Uşak'a olan parçası da, otuz kilometre kadardır. Düşman, üç fırka ile bu hattın kuzey ucundan Eskişehir üzerine hareket etti. Bizim Gediz'de bulunan mühim kuvvetlerimiz, Eskişehir üzerinden bu düşman fırkalarını karşılamaya mecbur idi. Karşıladı, mağlup etti. İnkılâbımız tarihine Birinci İnönü Zaferi'ni kaydetti. Güney Cephesine ait olan kuvvetler, eski yerlerine, Dumlupınar'a iade edildiler. Kütahya'da yalnız 61. Fırka, iki alay kadar kuvvetiyle İzzettin Bey (Ordu Müfettişi İzzettin Paşa'dır) kumandasında terk edilmişti.” (ATABE, Nutuk, c.20, s.100.) 

Bu başarıdan sonra İsmet Bey beş yıl aradan sonra terfi alarak Paşa oldu ve 4 Mayıs günü de Batı Cephesi Komutanlığına atandı. Düzenli ordunun önemi anlaşılmış oldu. Halkın da katılımıyla ordu daha da büyüdü. Bundan sonra 1 Nisan 1921 günü yine Yunan ordusu karşısında İkinci İnönü Zaferi kazanıldı. Bunlarla moral ve güç bulan kahraman ordumuz, 13 Eylül 1921 günü 21 gün 21 gece süren dünyanın en uzun süreli Meydan Muharebesini kazanarak 1922 yılındaki Büyük Zaferin yolunu açtı. Bu zafere giden yolda da Ankara tamamen kendisini dünyaya tanıtmış ve kabul ettirmiş oldu.

SOVYET YARDIMLARI

Birinci İnönü Zaferi’nden sonra Sovyet Rusya ile 16 Mart 1921 günü Moskova Antlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla, Türkiye’nin ekonomik kalkınması için senede 10 milyon altın ruble verilmesi kararlaştırıldı. Sovyet yöneticileri, İkinci İnönü Muharebesi’nin kazanılması üzerine, bu yardımın artırılmasını da öngörmüşler ve 9 Nisan 1921’de Büyükelçiliği aracılığıyla Türk hükümetine ayrıca 30 bin altın rublelik bir hibede daha bulunmuşlardı.

Bunu, Moskova’dan dönen Yusuf Kemal ve Ziya Nur Beylerin Nisan 1921 sonlarında Türkiye’ye getirdikleri 4 milyon altın ruble izlemiş, bunu da 14 Mayıs 1921’de gelen 240 bin altın ruble takip etmişti. Ayrıca 1 milyon 160 bin ruble de Almanya’dan satın alınan gereçler için ödenmek üzere, Sovyet hükümetince Almanya’daki Türk Ataşemiliteri adına Stokholm’e transfer edilmişti. Sovyet yardımları 1922 yılı Büyük Zaferi’ne kadar artarak sürdü. O zor günlerde yapılan mali ve askeri yardım tarihi dostluğun da başlangıcı oldu. (Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, TBMM Hükümeti Dönemi, (23 Nisan 1920-29 Ekim 1923), IV’ncü Cilt, 1’nci Kısım, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1984, s.65-67.)

MOSKOVA’DAKİ YANKILARI

İnönü zaferlerinin kazanıldığı günlerde Moskova’da Türk Büyükelçisi olan eski Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa, zaferin etkisinin Sovyet yöneticileri üzerinde çok büyük olduğunu, özellikle Hariciye Komiseri Çiçerin’in tavrının değiştiğini belirterek şu saptamaları yapar: “Eğer Türkiye İngiliz emperyalizminin pişdarı olan Yunan ordusunu mağlubiyete uğratarak istediği sulhu Garplılara kabul ettirirse, müttefikimiz Sovyet Rusya’nın da ehemmiyeti o derece garplılar nezdinde yükselecekti. (…)

İkinci İnönü Muharebesini Rusların yardımı olmadan kazanmıştık. Askeri mahiyeti ne olursa olsun, bu kazancı Garpta yeni Türk milli ordusu için parlak bir başarı idi. Muvaffakiyetimizin Garp ve bilhassa Rusya’da tesiri de büyük olmuştu. Bütün siyasi muhitlerde Yunan ordusunun Anadolu’da uzun müddet dayanamayacağı ve hatta Boğazları bile müdafaa edemeyeceği kanaati umumileşmişti.” (Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, Temel Yayınları, İstanbul, 2017, s.247, 249.)

İSTANBUL’DAKİ YANKILARI

Milli Mücadele yıllarında gazeteci olan ve Ankara’ya da gelerek yaşananları günü gününe not eden Yakup Kadri Bey, İnönü Zaferi’nin etkisini İstanbul’da yaşar ve bunu şöyle anlatır: “Birinci İnönü Zaferinden sonra siyasi hadiseler öyle bir süratle gelişmeye ve İtilaf Devletleri’nin bize karşı hareketleri öylesine değişmeye başlamıştı ki, kendimizi adeta gayemize varmış sanıyorduk. Bir vakitler İngiliz ceberrutunun en sert mümessillerinden biri olan ve Bâb-ı Âli’ye elinde kamçısını sallayarak girip çıkan Yüzbaşı Bennett bile şimdi İstanbul’da bir numaralı Türk dostu ve Mustafa Kemal hayranı olarak dolaşıyordu. Alttan alta, hemen bütün İngiliz işgal kuvvetleri subaylarının aynı yolu takip ettikleri ve Lloyd George siyasetini kötüledikleri söyleniyordu. Bunlardan bazılarının Ankara’yla temas ve görüşme yolları aradıklarını da işitmiştik.(…) İkinci İnönü Zaferinden sonra ise Beyoğlu’nda yerlere kadar inen Yunan bayraklarını elimizin tersiyle itip geçiyorduk.” (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Vatan Yolunda, 12. Baskı, İletişim Yayınları. 2017, s.81.)