Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş’un bir mesajla okullarda bayrak törenlerinde İstiklal Marşı’nın bant eşliğinde, kısık sesle söylenmesini istemesi gündem oldu.

Konu önce sosyal medyada ardından ulusal medyada yankı buldu, öyle ki, Ankara’ya, meclise kadar uzandı.

İlk günkü sıcaklığını yitirse de olay küllenmiş değil artçıları devam ediyor.

Peki, bu denli büyütülen konunun aslı ne?

Karar salgın çerçevesinde alınmış bir tedbir.

Kaynağı ise salgına önlem almakla yükümlü Sağlık Müdürlüğü, Milli Eğitim ise uygulayıcı konumda…

Sağlık Müdürü Dr. Osman Açıkgöz başta sağlık ekipleri fazla personeli olan özel ya da kamu sektörüne ait kurumları ziyaretle alınacak önlemler konusunda önerilerde bulunuyor.

Dr. Osman Açıkgöz bu ziyaretleri “ kurumlara gitmek suretiyle insanları bilgilendirmek biz sağlıkçılar için sadece bir görev değil onun da ilerisinde varlık nedenimiz,” sözleriyle açıklıyor.

Sağlık ekipleri bu bağlamda yüz yüze eğitim, öğretime başlayan okullara da uğruyor, alınan tedbir ve uygulama konusunda gözlemlerde bulunuyor.

Yüksek sesle okunacak İstiklal Marşı’nın bulaşma riskini 5-6 kat artırdığı o nedenle CD eşliğinde kısık sesle söylenmesini bu ziyaretlerde görülen lüzum üzerine sağlık ekipleri öneriyor.

Görünen o ki,kararın kaynağı Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş değil.

Milli Eğitim Müdürü kurum yöneticilerine konuyla ilgili mesajında önerinin kaynağının Sağlık Müdürlüğü olduğunun altını özellikle çizerek belirtiyor.

Kaldı ki, önerinin mevzuata aykırılığı da söz konusu değil.

MEB Bayrak Törenleri Yönergesinde ilgili madde şöyle:

İstiklal Marşı’nın ilk iki kıtası beden eğitimi öğretmeni veya görevli öğretmenin “hazır ol” komutu ile birlikte varsa bando ya da usul ve makamına uygun kaydedilmiş sözlü, sözsüz müziği eşliğinde müzik öğretmeni ya da müzik bilgisi ve yeteneği olan bir öğretmen yönetiminde törende bulunanlar tarafından yüksek sesle söylenir.”(Mad:8/c)

Ayrıca bu yönerge Ziya Selçuk döneminde güncellenmiş.(20.02.2020)

Görüleceği üzere yönerge maddesiyle Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş’un mesajı arasındaki tek fark “kısık sesle” söylenmesi…

Onun da nedeni hem açık hem de son derece akla yatkın bir gerekçe, zorunluluk hali…

Yani önce çocukların sonra aile bireylerinin ve bütün toplumun sağlığını korumak…

Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş’un yöneticiliğini elbette beğenmeyenler, eleştirenler olacaktır.

Ancak itirazlarında herkes vicdanıyla düşünmek, Sezar’ın hakkını Sezar’a, İsa’nın hakkını da İsa’ya vermek zorundadır.

Konuyu incelemeden gerçekleri manipüle ederek sırf ucuz siyaset adına bir müdürü İstiklal Marşı’na karşı olmakla suçlamak, dahası linç edilmesinin yolunu açmak haksızlıktır.

Yoksa gün gelir Ülke için,insanlık için elini taşın altına sokacak adam bulunmaz olur.

Peki, siyasi bir kişiliği olmayan Seyfullah Okumuş hakkında neden bir bardak suda fırtına koparıldı?

BİR: Zamanlama olarak konunun Danıştay’ın Andımız’ı okullarda okutulmasını iptal kararının tartışıldığı sıcak siyasi ortama denk gelmesi,

İKİ: Tam da İstiklal Marşı’nın kabulünün 100.yılının kutlandığı bir günde cereyan etmesi,

ÜÇ: Siyasetteki kutuplaşma ve buna bağlı gerginlik ortamı…

Kutuplaşma hem milleti ikiye böldü hem de ortamı gerdi. İkisi birleşerek de bloklar arasındaki fay hattına derinlik kazandırdı.

Siyasi kutuplaşma ayrıca iktidar karşıtı cephede kamu görevlilerinin iktidar partisinin arka bahçesi, yan kolu oldukları algısı doğurdu.

Bu algıda iktidar kesiminden günün siyasi rehavetine kapılanlar yanında kraldan fazla kralcı kesilenlerin de rolü oldu.

Bu şekilde siyasetin devlet kurumlarına sıçraması siyaseten eli, kolu bağlı kamu görevlilerini hem günlük siyasetin bir parçası hem de hedefi haline getirdi.

Bundan sonra da böyle devam edecek. Doğacak zararı da ikircikli, inisiyatif kullanmaktan çekinen bir yönetici sınıfına sahip olmakla Ülke’ye olacak.

Salgın’ın Aydın’daki seyri nasıl, lokantaların, kahvelerin kapanması söz konusu mu?

Salgına bağlı kısıtlamada vaka sayısı tek başına bir ölçü değil, bunun yanısıra hastanelerdeki doluluk oranı ve artışlardaki ivmenin yönü de önemli bir ölçü…

Son durumu Aydın Sağlık Müdürü Dr. Osman Açıkgöz’le konuştuk.

Hafta biterken vaka sayısı yüz bin PCR testine karşılık ortalama 60 idi.

Bu orana göre Aydın’ın rengi orta düzeyde turuncu…

Orta düzeyde turunculuk kimseyi rehavete sokmamalı, ipin ucu kaçırılacak olursa her an için vakalarda bir patlama yaşanabilir.

Ardından gelecek kısıtlamalarla tekrar geçen kasım, aralık ayına dönmek hiçten bile değildir.

Okun yönü de yukarıyı gösteriyor yani artış stabil, doğrusal değil artma eğiliminde.

Artışlarda birinci etken ev ziyaretleri, ikincisi pazaryerleri…

Buna karşılık hastanelerde doluluk oranı servislerde yüzde 46…

Yoğun bakımlarda yüzde 62…

Artış ihtimaline karşı yedekte tutulan yoğun bakım üniteleri var.

Bu vaziyet karşısında şu kadarını söylemek mümkün.

Lokantaların, kahvelerin kapanması şu an için söz konusu değil.

Ancak bu devam edeceği anlamına gelmiyor, onun da çaresi tamamen vatandaşların uyacağı tedbirler.

Diğer taraftan Aydın’da aşılanan insan sayısı 263 bin 93…

Sağlık Müdürü Dr.Osman Açıkgöz’ün verdiği bilgiye göre yeterli aşı stoku var, sıkıntı söz konusu değil.

Bu da son derece sevindirici…

Sağlık Müdürü’nün sırası geldiği halde aşı yaptırmayanlara çağrısı bir an önce yaptırmaları.

Zira aşılanma dışında salgından kurtuluşun yolu bulunmuyor.

Yoksa uzun süre bu illetin tehdidi altında yaşamaya devam ederiz.