Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin verimliliğini Avrupa ortalamasına çıkarması halinde, milli gelirini üç katına katlayabileceğini bildirdi.

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Antalya'nın Serik ilçesine bağlı Belek beldesinde düzenlenen 16. Dünya Verimlilik Kongresi ve 2010 Avrupa Verimlilik Konferansının açılışında yaptığı konuşmada, Türk özel sektörünün son 10 yılda çok büyük değişim geçirdiğini belirtti. Hisarcıklıoğlu, Türk özel sektörünün bu kısa süre içerisinde bir yanda yurt içinde enflasyonist ortamda iş yapma alışkanlıklarını bir yana bırakarak, rekabete dayalı iş yapmayı öğrendiğini, diğer yandan 10 yıl gibi kısa sürede ihracatı 30 milyar dolardan 132 milyar dolara çıkartarak kabuğunu kırdığını, dünyanın en rekabetçi piyasalarında, uluslararası firmalarla yarışır hale geldiğini söyledi.

Son sekiz yılda Türkiye'nin içine girdiği büyüme sürecinde özel sektördeki bu değişimin temelinde, dinamizm ve verimlilik yattığını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, bu süreçte iş dünyasının biraz geç kalmakla birlikte, verimliliğin iş yapma sürecindeki, katma değer üretmedeki önemini fark ettiğine değindi. Verimlilik konusuna daha fazla önem vermek zorunluluğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, ''Verimlilik içinde çalışan şirket de kazanıyor, insan da kazanıyor, ülke de kazanıyor'' dedi.

Bugün Türkiye'de bir çalışanın ortalama bir saat çalışmayla 12 dolarlık katma değer ürettiğini, bu rakamın Avrupa'da yaklaşık 40 dolar olduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, ''Peki acaba bizim insanımızın yeteneğinde mi problem var diye aklınıza gelebilir'' diye konuştu.

Hisarcıklıoğlu, Japonya'da Toyota, Güney Kore'de Hyundai ve Almanya'da Ford otomotiv şirketlerinin üst düzey yöneticileriyle yaptığı sohbetlerde, en verimli fabrikalarının hep Türkiye'deki fabrikalar olduğunu duyduğunu aktardı. Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:

''Sorun bizim insanımızda mı diye baktığımız zaman, sorun bizim insanımızda değil, sorun sistemimizde. Biz Avrupalılara göre daha uzun çalışıp, daha az üretmekteyiz. Demek ki ülke olarak önümüzdeki dönemde sadece verimliliğimizi Avrupa ortalamasına çıkartabilirsek, milli gelirimizi tam üç katına katlayabiliriz. Yani fert başına düşen milli gelirimiz 10 bin dolardan 30 bin dolara çıkar. Eğer bugün Almanya'daki verimlilik düzeyini yakalamış olsaydık, milli gelirimiz tam üçe katlanıyordu. Yani gayrisafi milli hasılamız tam 2 trilyon dolara çıkıyor ki o zaman dünyanın en büyük 8. ekonomisi haline geliyoruz. Bu müthiş bir potansiyeldir, müthiş bir fırsattır. Bugün bu fırsatı değerlendiremiyorsak, ekonomideki reform gündemimiz henüz tamamlanmış değildir. Türkiye'nin hızlı büyümesini korumasının yolu iş gücündeki verimliliği artırmasına bağlıdır. Bu da Avrupa standartlarındaki kurumsal altyapıyı, eğitim sistemini, idari yapıyı Türkiye'de inşa etmekle mümkündür. AB üyeliğine de biz bu açıdan bakıyoruz. Üyelik süreci Türkiye için çok önemlidir. Ekonomide ötelediğimiz yapısal reformları hızla ortaya çıkartıp verimliliğimizi artırmamız lazım.''

Yıllardır verimlilik konusunun yanlış algılandığını, verimlilik deyince akla sadece maliyetleri kısmanın geldiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, hele hele bu konuda işçi çıkartarak verimliliğin sağlanacağını düşünmenin büyük bir yanlışlık olduğunu vurguladı. Hisarcıklıoğlu, ''Çünkü maliyet analizi verimlilik konusunun sadece bir dalıdır. Maliyetleri düşürmenin belki de en sakıncalı yolu işçi çıkartmaktır. Bilakis bu tür uygulamalar çalışanın moral gücünü düşürür ve verimlilik kaybına neden olur. Verimlilik esas itibarıyla iş sürecinin topyekun dizaynıdır. Bunun pek çok yöntemi vardır ve bu yöneler firmaların koşullarına göre farklılık ortaya çıkartır'' diye konuştu.

Babaannesinden duyduğu ''İşten artmaz, dişten artar'' sözünü iş hayatında ilke olarak kabul ettiğini de söyleyen Hisarcıklıoğlu, insanların bunu hayat biçimi olarak alması gerektiğini belirtti. Hisarcıklıoğlu, ''Gelirinizle gideriniz arasında mutlaka farklılık olması lazım. Gideri düşürdüğünüz sürece uluslararası ölçekte söz sahibi firma haline gelebilirsiniz. Dünyanın kıt kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak zorundayız. Aksi halde bizden sonraki nesillere çok şey bırakamayız ve esas sıkıntıyı çocuklarımız ve onların çocukları görecektir'' ifadelerini kullandı.

A.A.