Midenizde ikinci bir beyniniz var dersek ne dersiniz? Peki ya bu ikinci beyin modunuzu, geçirdiğiniz tüm hastalıkları, hatta verdiğiniz kararları etkiliyor desek? Yoksa siz bunların beyninizde gerçekleştiğini mi düşünüyordunuz?

Bu haberi yapmamıza neden olan kişi, ABD'deki Columbia Üniversitesi'nden Hücre Bilimi Profesörü Michael Gershon'un Psychology Today Dergisi'nin Aralık 2011 sayısına yaptığı açıklamalar... Orada da aynen söylendiği gibi kendisi bir çeşit mide ve bağırsak gurusu. Midemizin beyin gibi çalıştığını, kesinlikle ondan emir almadığını savunuyor. Aldığımız hayati kararları bile etkiliyormuş yediklerimiz. Bir buçuk İskender kebap üstü milyon dolarlık anlaşma yapmamalıyız mesela.

Michael Gershon diyor ki, "Midedeki beyin kafamızdakinden bağımsız çalışan bir organ, yani ikinci beyin." Gershon'un midedeki beynin keşfiyle ilgili çığır açan 50 yıllık bir çalışmanın devamı niteliğindeki araştırması, okuyanı hayrete düşürecek cinsten.

OTİZM BAĞLANTISI

Dr. Gershon, 100 milyon nöronun dizildiği ESS'nin (Enterik Sinir Sistemi, yani bağırsakların yönetim merkezini oluşturan nöronlar) kendi kendine çalıştığını gördü. Yemeği midedeki beyin hareket ettirip bağırsağa gönderiyordu. Dahası midenin beyne gönderdiği sinyaller mutluluk, stres, anı, hafıza, hatta karar verme mekanizmalarını etkiliyordu.

"Midede kabaca tamir edilen düşünce bozukluğu ileride meydana gelecek büyük depresyonları önlüyor" diyor Gershon. "Otizmle ilgili araştırmalarsa devam ediyor." Yani otizm bile midedeki düzensizliklerle bağlantılı. Zira bazı araştırmacılar ve hatta aileler glütensiz ve süt proteini taşımayan besinlerin otizm semptomlarını azalttığını söylüyor.

YAĞLI YE, MUTSUZ OL!

UCLA (University of California LA) "Sinir Bilimleri Direktörü" Emeran Mayer, daha da ileri gidip "Sinir sistemi midede başlar. Bağırsak solucanlarının ilkel beynini oluşturan yapı ve bir memelinin beyni benzer sinir devrelerinden oluşur" diyor. Yani zaman içinde evrim geçirmiş bu devreler, insandaki merkezi sinir sisteminin içine dahil olmuş. Bu durumda midenin hayati bilgiler taşıması normal.

Beslenme uzmanı Giovanni Cizza'nın saptamaları da ilginç. "Yemek duyguları etkiler. Geleneksel bilgiler, çikolata, tatlı, peynir gibi yiyecekleri yeme isteğinin altındaki nedenin psikolojik olduğunu söyler. Mesela annenin pişirdiği kek kokusu hafızada yer eder." Cizza, gönüllüler üzerinde yapılan bir araştırmadan da bahsediyor. "Baygınken, yani ne yediğini bilmediği anda verilen aşırı yağlı gıdaların bile kişinin stersli uyanmasına neden olduğu görüldü" diyor. Aşırı stresli fareler de doğrudan yağlı ve enerji veren yemeklere yönelmiş.

LAKTİK ASİT MUCİZESİ

Mide – beyin güzergâhında tek çalışanlar, nöro hormonlar değil. Tahmini 100 trilyon bakteri bağırsakta yediklerimizi sindirmekten fazlasını yapıyor. Bakteriler bizimle birlikte evrim geçiriyor, ortak yaşamaya devam ediyorlar. Bu faydalı mikroorganizmalar aynı zamanda yedek DNA gibi çalışıyor.

Kanadalı sinir uzmanı Jane Foster "Bu mide canlıları beslenme biçimimizle genetik kodlamamız arasındaki bir geçiş yolu gibi. Genetik, kişinin hangi gıdalara yatkın olduğunu belirler. Bu canlılar, o yatkınlığı bile değiştirebilirler" diyor. Foster'a göre mide bakterileriyle beynin iletişimi doğuşta başlıyor ve devam ediyor. Bağırsak canlılarının doğru yönlendirilmesi, strese bağlı davranış bozukluğundan boşaltım sorununa kadar her şeye iyi gelebilir. Yani bu bakterilerle aranızı iyi tutarsanız, örneğin kabızlığa kesin çözüm bulmuş olursunuz.

Yeditepe Ü. Gastroenteroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Pata, "Obezite, ülser gibi birçok hastalığın tedavisinde buradan yeni tedavi yöntemleri geliştirilecek" diyor. Ama kendi bakterilerinizin huyunu suyunu öğrenmek için uzman hekimlere başvurmanız gerekiyor.

İrlandalı farmakoloji uzmanı John Cryan da "lactobacillus" adlı karbonhidrattan laktik asit üreten bir bakteriyle çalışıyor. Mesai arkadaşı öyle becerikli ki, yoğurt ve peynir de yapıyor. Cryan bu bakterinin farelerde anksiyeteyi azalttığını saptadı. 40 gönüllü hastaya yarı placebo yarı yararlı bakteri verildi. Öncesinde ve sonrasında beyin filmleri çekildi. Bakteri verilenlerdeki olumlu değişim açıkça ortadaydı.

"İştah yemekle gelir. Bir şeyi yedikçe devamı için mideyi teşvik edersin" derler ya, gerçekten öyle. Düşünün, nasıl beslenirseniz ona alışıp hep onu yemeye başlıyorsunuz. Fransız uzman Wim De Neys aslında bu yazıyı okuyan herkesin kafasındaki bir tilkiyi uyandırarak noktayı koyuyor: "Mideden yayılan sinyallerin kararlarınıza etkileri bilimsel olarak kanıtlanmaya başladı. Ama mide isimden kaybediyor!" Aynı şeyi düşündünüz değil mi? Kafa önemli; mide, bir organ işte. Artık atıştırırken bir kez daha düşünün!

Aysel Bozyel (Diyet ve beslenme uzmanı)

'Doğulular daha sinirli çünkü...'

Aysel Bozyel olayın tamamen sinir uçlarının uyarılmasıyla ilgili olduğunu söylüyor: "Yoğun acılı ve yağlı yemek mideye indiği anda beynin duyguları ölçen kısmı harekete geçer. Bu da depresyona neden olur. Bu yüzden Doğu ve Güneydoğulular daha sinirli ve gergindir. Akdenizliler kesinlikle daha mülayim çünkü sağlıklı besleniyorlar." Bozyel'in bir saptaması daha var: "Mesela Konyalılar yavaş hareket ederler çünkü çok fazla unlu gıda tüketiyorlar."

Prof. Dr. Cengiz Pata (Yeditepe Ü. Gastroenteroloji Bölüm Başkanı)

'Yeni tedavi yöntemleri çıkacak'

Pata, çalışmaların mide ve bağırsağın beyinden daha karmaşık sinir aksına; ghrelin, putrisin, seratonin gibi onlarca lokal salınıma sahip olduğunu söylüyor. "Depresyonun oluşumunda yeri olan Seratonin'in sadece yüzde 5'i beyinde salgılanıyor. Kalanı mide ve bağırsaklardan sentezleniyor" diyor.