24 Haziran Milletvekilliği seçimlerinde liste dışı kaldıktan sonra sesi pek duyulmayan CHP Aydın eski Milletvekili Metin Lütfi Baydar geçtiğimiz hafta yeni parti kuracağı söylenen Muharrem İnce ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun aralarını bulma girişimiyle gündeme oldu.

Muharrem İnce’nin daha temasların bitmesini beklemeden CHP’den istifa etmesiyle sonuçsuz kalan girişim diğer iki arabulucudan eski milletvekilleri Hakkı Akalın(İzmir) ve Mevlüt Durdu’nun (Gaziantep) Muharrem İnce hareketine katılmasıyla, Metin Lütfi Baydar’ın ise CHP’’de kalmasıyla sonuçlandı.

Burada bir parantez açarak konuyu aramızda görüşürken CHP’li bir dostumun “bu tür fırsatları değerlendirmede son derece maharetli olan Özlem Çerçioğlu her nedense bu konuda topa girmedi, gafletine mi geldi, yoksa hesabına mı gelmedi, dediğini belirtmeliyim.

Parantezi kapattıktan sonra devam edelim.

Görüşüne başvurduğum CHP’lilerden çoktan parti kurmayı aklına koyduğu bilinen Muharrem İnce ile Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir araya getirmenin ne anlamı vardı, diyenler de oldu.

Bismarck’ın siyaseti tanımlayan “Politika bir şeyi mümkün kılma sanatıdır. Buna karşı ikinci seçenek de gerçekleştirilebilir olanın sanatıdır,” sözünü hatırlatarak arabuluculuğu savunanlar da oldu.

Arabuluculukta birlikte hareket ettiği diğer iki eski vekilin Muharrem İnce hareketine katılmasına karşılık Metin Lütfi Baydar’ın partide kalmasını Deniz Baykal’ın etkisine bağlayan, eleştiren de çıktı.

Metin Lütfi Baydar görüşmemizde bu konulara açıklık getirdi.

“Ben CHP’de kendi irademle kaldım, Ne Deniz Bey’in ne de bir başkasının bana bir telkini oldu.

Kaldı ki, son olayda birlikte hareket ettiğimiz arkadaşlarımızla ortak noktamız acaba bölünmeyi önleyebilir miyiz konusuyla sınırlıydı.

Yoksa bunun dışında herkesin kararı kendine aittir, birimizinki diğerini bağlamıyordu.

Ayrıca Muharrem Bey dostumdur, her CHP’li gibi hem şahsına hem de görüş ve düşüncelerine saygı duyduğum, daha düne kadar CHP’li bir partilimdi.

Ama CHP’nin kurumsal kimliğine yönelik eleştirilerine katılmam mümkün değil.

Çünkü CHP ve onun genel başkanlık koltuğu Atatürk’ün bir emanetidir,” dedi.

Metin Lütfi Baydar yaptığı tercihle CHP’den Muharrem İnce hareketine geçişi negatif yönde etkileyecektir, diye düşünüyorum.

Nedenlerine gelince:

BİR: Metin Lütfi Baydar’ı siyasetçi kimliğiyle Aydın kamuoyu 2011 seçimlerinde CHP tarafından ikinci sıra kontenjan adayı yapılmasıyla tanıdı.

7 Haziran 2015 seçimlerinde yapılan önseçimde birinci olması da gösterdi ki, Metin Lütfi Baydar’ın kısa sürede CHP örgütüyle kurduğu iletişim CHP gibi köklü bir partide oldukça zor bir başarıdır.

İKİ: Merkez sağ ekolün önemli merkezlerinden biri olan Aydın’da Metin Lütfi Baydar’ın hem demokrat misyonun liderlerinden Süleyman Demirel’in adını taşıyan bir üniversitenin rektörlüğünden siyasete geçişi hem de Demirel’in bir emaneti olarak algılanması demokrat kesimden CHP’ye olan yönelişi artırmıştır.

ÜÇ: Vasatın savunduğu “akademisyenler, bürokratlar, halktan kopuk elitler kuramcıdır oysa siyaset pratik zekâ ve kurnazlık ister”,görüşü milli irade istimrarcısı, taşra zihniyetinin ürettiği bir argümandır.

Doğru olduğu varsayılsa bile bu görüşü her akademisyen ve bürokratı kapsayacak şekilde genellemek doğru değildir.

Bir akademisyen olan Yılmaz Büyükerşen’in belediyecilikte kimsenin eline su dökemeyeceği bilinen, görülen bir gerçektir.

Metin Lütfi Baydar’ın ise halkla ve CHP örgütüyle nasıl kısa sürede iletişim kurduğu ise göz önündeki bir örnektir.

DÖRT: 24 Haziran 2018 seçimlerinde hem yerel hem Ankara ölçeğinde kötü para iyi parayı kovar misali siyasette “vasatın” güç kazanması CHP’de kaliteyi yok etti.

Bunun doğal bir sonucu Metin Lütfi Baydar’ın dışında kaldığı listenin de CHP’ye bir milletvekili kaybettirdiği pekâlâ söylenebilir.

Oysa adaylarını hem de kayıtlı üye ölçeğinde önseçimle belirlediği dönemlerdeki CHP hem parti içi demokrasiyi çalıştırmasının bir sonucu daha güçlüydü hem de bu güne göre daha sorunsuzdu.

Bu gün CHP’den istifaların temelinde yatanın: 1- Parti içi demokrasinin rafa kalkması 2- Bunun sonucunda egemen grupların türemesi 3- Gruplar arası güç mücadelesinin de kaliteyi ortadan kaldırmasıdır, denebilir.

BEŞ:Vasatın” Aydın siyasetini soktuğu çıkmaz ortadadır. Seçim kazanma adına yapılan kaynak israfının ve istismarının bedelini gerek belediyelerden daha pahalı hizmet satın almakla gerekse girilen borçları ödeyecek yegâne gelir kaynağı olmakla vatandaş ödemektedir.

Bu israf ve istismarı örtmede kullanılan kutuplaştırmada vatandaş iktidar kadar(yüzde 37,6) ana muhalefet CHP’yi de sorumlu tutmaktadır (yüzde 37,4)

Sonuç olarak siyaseti içine düştüğü bu çıkmazdan kurtarmak için Metin Lütfi Baydar gibi hem siyaseti hem kurum yöneticiliğini hem de bütçe yönetimini bilen siyasetçilere, yerel yöneticilere ihtiyaç vardır.

Olaya bu pencereden bakıldığında her yönüyle Aydın'da karşılığı olan Metin Lütfi Baydar’ın partisinde kalması CHP için bir avantajdır.

Tabi değerlendirebilinirse…

O da Kılıçdaroğlu’nun CHP’deki dukalıkların egemenliğini sonlandırmasıyla mümkündür.

Aksi halde Kılıçdaroğlu kendi kaybettiği gibi hem partisi hem de genelde memleket özelde Aydın kaybeder.