Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, en yüksek devlet memuru ile en düşük devlet memuru aylığı arasındaki 7 kat farkın, bugün 3,9 düzeyine indiğini bildirdi.

12 Eylül 2010 referandumunun en önemli ana başlıklarından birinin, kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkının tanınması olduğunu anımsatan Çelik, Anayasa'ya uyum çerçevesinde düzenlenen bu tasarının, verilecek destekle kısa sürede yasalaşacağına olan inancını dile getirdi.

Çelik, geçmişte kamu personeli alanında kangren haline gelen bir çok soruna, Hükümetleri döneminde el atıldığını, sorunların birer birer çözüldüğünü ifade ederek, Tasarrufu Teşvik Fonu ve Konut Edindirme Fonu'nda biriken paraların ödendiğini, özelleştirme uygulamaları sonrası iş akti feshedilen personelin, kamu kurumlarında geçici personel olarak istihdam edildiğini, yıllardır kanayan yara olan kurumlar arası ücret dengesizliğinin giderildiğini, kamu personelinin özlük haklarına yönelik bir çok mevzuatın kamu çalışanlarının beklentilerine uygun düzenlendiğini anlattı.

Bakan Çelik, 2002'de aile yardımı hariç, en düşük devlet memuru aylığı 366 lirayken Ocak 2012 itibariyle aile yardımı hariç en düşük devlet memuru aylığının bin 409 liraya çıkarıldığını bildirdi. Çelik, 2002'de aile yardımı hariç ortalama devlet memuru aylığı 568 lirayken, Ocak 2012 itibariyle bu rakamın bin 804 liraya ulaştığını anlattı. Çelik, aile yardımı dahil, en düşük devlet memuru aylığında enflasyondan arındırılmış şekilde 2003'te yüzde 5,4, 2005'te 5,4, 2011'de yüzde 7,1 oranında reel artış sağlandığını bildirdi.

Bu dönemde, düşük aylık alan devlet memurları ile yüksek alanlar arasındaki makasın da daraldığını vurgulayan Çelik, bir dönem en yüksek devlet memuru aylığı ile en düşük devlet memuru arasında 7 kat fark varken, bugün 3,9 düzeyine indiğini bildirdi. Çelik, bunun, düşük aylık alan kamu çalışanlarına, yüksek alanlara göre daha yüksek artış yapıldığı anlamına geldiğini belirtti.

ŞAHISLARA ENDEKSLİ YAPILMAZ

Çelik, kanun tasarısının, hazırlık çalışmalarının, sosyal tarafların katılımıyla yürütüldüğünü, Bakanlık, Başbakanlık, alt komisyon ve ana komisyondaki görüşmelerde, tasarıya çok ciddi katkılar sağlandığını ifade etti. Çelik, ''Ben bilirim'' anlayışıyla bir düzenleme yapılmadığını dile getirerek, başka ülkelerdeki düzenlemelerin incelendiğini söyledi.

Tasarıyla getirilen düzenlemeler hakkında bilgi veren Çelik, örgütlenme hakkının kapsamının genişletildiğini, sendikaların kuruluş ve işleyiş prosedürünün kolaylaştırıldığını anlattı.

Bütün partilerin katılımıyla yeni anayasa çalışmalarının sürdürüldüğüne işaret eden Çelik, ''Özellikle çalışanlar kavramı içerisinde bu konunun Anayasa'da derli toplu olması yararlı olacak. Bakanlık olarak bunun yanındayız'' dedi.

Çelik, 3 konfederasyonla çalışmalarında en ufak bir ayrım hissini uyandıracak bir çalışma içinde olmadıklarını ifade ederek, ancak uygulamaya geçtiklerinde ne kadar gayret ederlerse etsinler, üç konfederasyonu memnun edebilecekleri bir atmosferi oluşturma şanslarının, yüzde 100 mutabakat sağlamanın mümkün olmadığını söyledi.

Toplu sözleşmenin bağıtlanmasında, üç konfederasyonun imza atmasına kimsenin karşı çıkmayacağını belirten Çelik, şöyle konuştu:

''Ama bu, toplu sözleşme yapılmasın demektir. Birinin 'a' dediğine diğeri 'b' diyecek, bu yaşanan bir gerçek. İşçi konfederasyonunda olduğu gibi en çok üyeye sahip olan konfederasyonla yapıyoruz. Memurlarla bu bağıtlamayı yaparken, en çok üyeye sahip olanla yapıyoruz, dün bir başka konfederasyon, bugün başkası fazla üyeye sahip olabilir. Yasal düzenlemeleri şahıslara, sendikalara, konfederasyona endeksli yapma şansınız yok. Tasarının, komisyonda çok bekletildiği ifade edildi. Bu düzenleme, kabinenin neredeyse bütününü ilgilendiriyor, bütçenin yüzde 28'ine denk gelen bir rakamdan bahsediliyor. İster istemez farklı görüşler var, bu nedenle zaman dilimine ihtiyaç vardı.''