BÜTÜN İNSANLARA GÖSTERMEK İSTEDİM
Sohbetimiz sırasında Yazıcıoğlu, 33 yıl önceki katliamın bir hastane ortamında nasıl yaşandığını bir cerrahın gözünden çarpıcı bir şekilde anlattı:

"Tam üç gün üç gece ameliyathanede bütün gücümle çalıştım. Hastanenin bodrum katı ölüm tarlasına dönmüştü. Kurtarabildiğim yaralılar da oldu, kurtaramadıklarım da. Bir hastamı kanımı vererek kurtardım. Bu olayların acısı yıllarca bir zift gibi beynimden çıkmadı, çıkmıyor. Bazıları kurşun yarasıyla gelmişti, bazıları ise keserle, baltayla yaralanmış halde. Gördüğüm vahşet bugün de içimi acıtıyor."

O gün ne olmuştu? Şöyle konuşuyor Yazıcıoğlu: "Esma Suna hastaneye geldiğinde yaralıydı. Hamileydi... Ailesini tanıyordum. Elbistan'dan gelip Maraş'a yerleşmiş Alevi bir çiftçi ailesindendi. Vücudunda üç kurşun vardı. Gelişigüzel ateş etmişlerdi. Bir kurşun arkadan girip karnından çıkmıştı. Bir kurşun yandan girip çıkmıştı. İlk tetkikte bebeğin ölmüş olduğunu anladım. Biz anneyi kurtarmaya çalıştık. Çocuğu aldık. Bir kurşun bebeğin omuriliğinden vurup çıkmıştı. Çok uğraştım ama anneyi kurtaramadım."

Peki fotoğraf nasıl çekilmişti? Burada ilginç bir detay var. Yazıcıoğlu, kapıda bekleyen gazetecilerin içeriden görüntü almak istediğini ve bir gazetecinin ameliyat gömleği giyerek içeri girmesine izin verdiklerini anlatıyor ve şöyle devam ediyor:

"Çocuğu alınca gazeteciye gösterdim. Gözyaşlarımı içime akıtarak bu vahşeti bütün dünyaya, bütün insanlara göstermek istedim. Bunu insafsızlığı göstermek, insanları etkilemek için yaptım."

BÜTÜN İNSANLARA GÖSTERMEK İSTEDİM
Sohbetimiz sırasında Yazıcıoğlu, 33 yıl önceki katliamın bir hastane ortamında nasıl yaşandığını bir cerrahın gözünden çarpıcı bir şekilde anlattı:

"Tam üç gün üç gece ameliyathanede bütün gücümle çalıştım. Hastanenin bodrum katı ölüm tarlasına dönmüştü. Kurtarabildiğim yaralılar da oldu, kurtaramadıklarım da. Bir hastamı kanımı vererek kurtardım. Bu olayların acısı yıllarca bir zift gibi beynimden çıkmadı, çıkmıyor. Bazıları kurşun yarasıyla gelmişti, bazıları ise keserle, baltayla yaralanmış halde. Gördüğüm vahşet bugün de içimi acıtıyor."

O gün ne olmuştu? Şöyle konuşuyor Yazıcıoğlu: "Esma Suna hastaneye geldiğinde yaralıydı. Hamileydi... Ailesini tanıyordum. Elbistan'dan gelip Maraş'a yerleşmiş Alevi bir çiftçi ailesindendi. Vücudunda üç kurşun vardı. Gelişigüzel ateş etmişlerdi. Bir kurşun arkadan girip karnından çıkmıştı. Bir kurşun yandan girip çıkmıştı. İlk tetkikte bebeğin ölmüş olduğunu anladım. Biz anneyi kurtarmaya çalıştık. Çocuğu aldık. Bir kurşun bebeğin omuriliğinden vurup çıkmıştı. Çok uğraştım ama anneyi kurtaramadım."

Peki fotoğraf nasıl çekilmişti? Burada ilginç bir detay var. Yazıcıoğlu, kapıda bekleyen gazetecilerin içeriden görüntü almak istediğini ve bir gazetecinin ameliyat gömleği giyerek içeri girmesine izin verdiklerini anlatıyor ve şöyle devam ediyor:

"Çocuğu alınca gazeteciye gösterdim. Gözyaşlarımı içime akıtarak bu vahşeti bütün dünyaya, bütün insanlara göstermek istedim. Bunu insafsızlığı göstermek, insanları etkilemek için yaptım."

FOTOĞRAF SÜRGÜNE YOL AÇIYOR
Bu fotoğraf, 1967 İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu operatör doktor Gültekin Yazıcıoğlu'nun bütün kariyerini de altüst eder. Yaklaşık 9 ay sonra kurulan Demirel azınlık hükümeti döneminde hastane personelinin neredeyse tümüne takdirname verilirken, bu fotoğraf nedeniyle Yazıcıoğlu takdirname listesinin dışında bırakılır, ardından tayini Uşak'a çıkar.

Bu atamayı sürgün olarak gören Yazıcıoğlu ise Kahramanmaraş'ta kalır, sonrasında bir sağlık merkezi açar. Geçen yıl hastaneyi satıp emeklilik hayatına başlamıştır.

Yazıcıoğlu, o gün vurulan Esma Suna'nın ölü bebeğini gazeteciye göstererek Kahramanmaraş'taki vahşeti tüm dünyanın görmesini sağlamıştır. O fotoğraf, aradan 33 yıl geçse de, katliam bugün yanı başımızda olmuş gibi bizi yine sarsmaya devam ediyor.

Bundan sonraki kuşakları sarsmaya da devam edecektir. 

SABAH