Moral desteğin çok önemli olduğunu belirten uzmanlar, löseminin eskisi kadar korkunç bir hastalık olmadığını ve tedavi şansının giderek arttığını ifade ederek, "Kötü şeyler yaşasak bile bugünü güzel geçirelim diyebilmek çok önemli" mesajını veriyor.

Hem anne-babalar hem çocuklar için çok zor bir süreç olan lösemi hastalığı ve anne-babaların davranışları konusunda açıklama yapan Mersin Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Çocuk Hematoloji Uzmanı Dr. Funda Erkasar Çıtak, özellikle anne-babalara uyarılarda bulundu. Mersin'de kamu hastanelerinin tek çocuk hematoloji uzmanı olarak 2 yıldır görev yapan Dr. Çıtak, bir kanser türü olan löseminin, başlangıcı, ilerlemesi ve tiplerine göre 4 alt tipi olduğu bilgisini verdi.

Çocukluk çağında en çok akut lösemiler, bunlardan da akit lenfoblastik lösemilerin görüldüğüne işaret eden Çıtak, hastalığın en çok 2 ile 5 yaşta görüldüğünü ve 1 yaş altı ile 10 yaş altında daha olumsuz seyrettiğini kaydetti. Löseminin belirtilerinin pek çok hastalıkta görülebilen şikayetler olduğuna dikkat çeken Çıtak, "Uzun süren, geçmeyen enfeksiyonlar, ateşler, kanamalar, özellikle cilt altında görülen kanamalar, burun ve dişeti kanamaları, lenf bezlerinde büyümeler, kemik ağrıları, halsizlik, solukluk bu hastalığın belli başlı bulguları. Bu şikayetlere sahip olan çocuğu olan ebeveynlerin biran evvel bir sağlık kuruluşuna gidip, uzman bir hekim tarafından bilgi almasını öneriyoruz" dedi.

"TEDAVİSİ MÜMKÜN, ESKİSİ KADAR KORKUNÇ BİR HASTALIK DEĞİL"

Löseminin, artık eskisi kadar korkunç bir hastalık olmadığını ve tedavisinin mümkün olduğunun altını çizen Dr. Çıtak, "Tabi ki risk grupları ve tiplerine göre tedavileri farklı, tedaviye verdikleri cevap da farklı. Tamamen iyi bir tablo da çizmek zor ama artık kötü diyemiyoruz. Bugün için söylemek gerekirse çocukluk yaş grubunda en sık gördüğümüz standart risk yani iyi risk grubu akut lenfoblastik lösemide yüzde 85-90'la varan tedavi şansı var.

Her geçen gün de yeni tedavi modelleri, ilaçlar gündeme geliyor. Kemik iliği nakli artık pek çok merkezde uygulanır oldu. Gen tedavileri üzerinde çalışılıyor" diye konuştu. Türkiye'de her yıl 16 yaş altında çocuk yaş grubundan bin 200-bin 500 kadar vakanın bildirildiğini dile getiren Çıtak, hastalığın tekrarlama riski konusunda da şunları söyledi: "Tekrarlama riski var. İlk 1 yılda bu risk daha fazla, 5 yıldan sonra risk giderek azalıyor. Hastalar tedaviyi bitirseler dahi mutlaka bizim kontrolümüzde ve gözlemimizde oluyorlar.

Tedavi bitiminden ilk 1 yıl sonra ayda bir, sonra iki ayda bir ve sıklık giderek azalıyor ama hep takibimizdeler." Anne-babaları, çocuğa yaklaşımları konusunda uyaran ve bazı önerilerde de bulunan Dr. Çıtak, lösemi tedavisinin ekip çalışması gerektiren bir tedavi olduğunu vurguladı. Sadece bir hematologla bu tedavinin yürümeyeceğini belirten Çıtak, "Hemşire, sağlık personeli, diyetisyen, psikolog ve psikiyatristin ortak çalışmasını gerektiren bir hastalık. Moral desteği çok önemli. İlk başta hasta ve ailesi tabi ki yıkılıyor. Hasta çok küçükse çok fazla algılamıyor bu durumu ama ergenliğe yakın bir hastaysa bunu kabullenmesi çok zor oluyor. Aile önce şoktan geçiyor, sonra inkar olayı başlıyor, 'benim çocuğumda nasıl olur' diyor. Bu süreci hem bizler hem de psikolog ve psikiyatrist desteği ile atlatıyoruz. Zor ama daha sonra hastalığa alışıyorlar, hastalığın tedavisi ile mücadele etmeyi öğreniyorlar" ifadelerini kullandı.

"AİLE BAĞLARI KOPUYOR"

Anne-babanın, çocuğunun lösemi olduğunu öğrendiğinde ona mutlak destek sağlamak zorunda olduğunun altını çizen Dr. Çıtak, şöyle devam etti: "Anne-baba, hasta çocuğunun yanında hiçbir şekilde ağlamamalı, ona hep güler yüzlü, her şey yolundaymış gibi bir imaj sağlamalı. Bunun yanında tabi ki, aile bağları çok önemli, anne-babanın ilişkisinin bozulmaması çok önemli. Çünkü biz bu hastalıkta çok aile bağı kopan, ayrılan çiftleri görüyoruz.

İnsanlarımız zaten çok büyük stres altındalar, maddi olarak sıkıntı altındalar. İşsizlik ayrı bir sıkıntı. Bir de araya giren böyle üzücü olaylar zaten bu yıpranmış olan aile bağlarını ne yazık ki koparıyor. Annelerin çoğu hastanede çocuklarının başında 3-5 ay, bazen tekrarlarsa daha uzun süreler kalmak zorunda. Baba evden ayrı. Bunlar tabi ki, aile içi ilişkileri yıpratıyor. Daha çok bağlanmaları gerekirken kopuyorlar ne yazık ki." Anne-babaları, lösemili çocukları ile ilgilenirken evdeki sağlıklı çocuklarını unutmamaları konusunda da uyarın Dr. Çıtak, sözlerini şöyle tamamladı: "Anne-babaların hasta olan çocuklarının dışında bir de evde olan çocukları var.

Bunlar da çok önemli. Ne yazık ki, bazen de hasta olan çocuğa çok yöneliniyor, evdeki çocuk ihmal ediliyor. Bu dengenin kurulması gerekiyor. Aslında 'bu bir olay, herkesin başına gelebilir, bir gün geçecek, kötü şeyler yaşasak bile bugünün güzelliğini yaşayalım, bugünü güzel geçirelim' diyebilmek önemli. Bence ailelere verilebilecek en büyük mesaj bu."


Kaynak: İHA