Geçtiğimiz yaz İspanya'nın Sevilla kentinde toplanan UNESCO'nun Dünya Mirasını Koruma Merkezi Heyeti İstanbul'un kültür mirası ilan edilen bölgeleriyle ilgili endişelerini dile getirerek, koruma konusunda UNESCO standartları sağlanmadığı takdirde İstanbul'un Kültür Mirası Listesi'nde çıkarılarak “Tehlike Altındaki Kültür Mirası Listesi”ne alınacağını ilan etmişti. Dünya Mirasını Koruma Merkezi Heyeti'nin İstanbul'u Şubat 2010 tarihinde yapılacak toplantıda değerlendireceğini belirten kentsel koruma alanında önde gelen isimlerden Prof. Dr. Nur Akın MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nün düzenlediği bir etkinlikte İstanbul'un koruma sorunlarını anlattı. Türkiye'nin, UNESCO'nun kurucu ilk 10 üyesinden biri olduğunu, yapı ve tarihi çevre koruma konusunda UNESCO, ICOMOS gibi uluslararası kurumların içinde yer aldığını ve imzaladığı sözleşmelerle bu konuda alınan tüm evrensel kararlara taraf olduğunu belirten Nur Akın, Türkiye ICOMOS'ta temsil eden Milli Komite'de iki yıl görev yapmıştı.

4 BÖLGE DÜNYA MİRASI

İstanbul'un Sultanahmet Arkeolojik Parkı, Süleymaniye, Zeyrek kentsel alanları ve İstanbul Surları koruma alanı olarak belirlenen 4 bölgeyle Dünya Miras Listesi'nde olduğunu hatırlatan Nur Akın, “1993 yılından bu yana İstanbul bu dört bölgeyle ilgili itirazlarla karşılaştı” dedi. Akın, geçtiğimiz haziran ayında Sevilla toplantısında İstanbul'un koruma sorunları gözden geçirilerek, gerekli adımlar atılmazsa İstanbul'un liste dışı bırakılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını vurguladı.

UNESCO toplantısına yaklaşık üç ay kala Nur Akın, İstanbul'un dünya mirası bölgelerindeki koruma sorunlarını anlattı.

PLAN EKSİKLİĞİ VE ETKİLEME BÖLGESİ

Komite'nin üzerinde önemle durduğu konunun bütünlüklü bir koruma planı olduğunu belirten Akın, uzun süren çalışamlar neticesinde bu planın nihayet tamamlandığını belirterek, Koruma Alanı'nın etkileme bölgesinin sınırlarının belirlendiğini söyledi.

YÜKSEK YAPILAR VE TARİHİ YARIM ADA

1996'da Dünya Miras Listesi'ne alınan Köln Katedrali'nin yüksek yapılar konusunda önemli bir örnek oluşturduğunu belirten Akın, 2002 yılında Köln için hazırlanan master planında, katedralden yaklaşık 800 m. uzaklıkta yapılması istenen, katedralin görünümünü etkileyecek gökdelenler grubu nedeniyle bu tarihi yapının, 2004'deki toplantıda ana listeden tehlike listesine alındığını belirterek, “Bu çerçeve içinde, İstanbul'un Dünya Miras Listesi alanlarında, yukarıda üzerinde durulan yönetim planı ve alanın tampon bölge gerekliliklerinin yanı sıra, tarihi yarımadanın evrensel niteliğini zedeleyeceği düşünülen Haliç Köprüsü, Haydarpaşa Gelişim Projesi, Galataport gibi dünya miras alanı ve etkileme bölgesinin siluetini etkileyebilecek büyük ölçekli projelerin gözden geçirilmesi zorunludur” dedi.

SULTANAHMET ARKEOLOJİK ALANI

2006 raporunda Sultanahmet'teki, İstanbul tarihinin en özel noktalarından biri olan arkeolojik parkın önemine deiğinildiğini belirten Akın, arkeolojik park üzerinde yapılan Fours Seasons Oteli inşaatının durdurulmasıyla ilgili de şunları söyledi: “Bugün kazı yapılan yerden Sultanahmet Cami ve oradan Marmara Denizi'ne kadar olan bütün alanda kazı yapılmaması ve hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmaması gerekliliği üzerinde durularak, burası arkeolojik park olarak ilan edilmiştir. Şimdi sözkonusu otelin ek bina inşaatı durduruldu. Ancak tarihi kalıntılar doğanın insafına terk edildi. Tarihi birikim açısından İstanbul'la karşılaştırılabilecek tek kent Roma olabilir. Acaba tarihi Roma'nın merkezindeki Forum Romanum'da böyle bir uygulamaya izin verilebilir miydi?”

Koruma mı yineleme mi?

UNESCO heyetinin önemle üzerinde durduğu diğer bir konunun da 2005 yılında çıkartılan 5366 sayılı kanun olduğunu belirten Akın şunları söyledi? “ Üzerinde çalışılan yenileme alanlarında kültürel mirasın korunmasında ve bölge için geliştirilen yeni proje önerilerinde, bölgeyi oluşturan karakterin gözardı edilmemesi çok önemli. Yenileme bu konularda çok tehlikeli bir kavram. Esas amaç yenileme olunca özgün nitelikleri göz ardı edilmesini ve yeniden yapımını ön plana çıkabiliyor. Oysa Sulukule, Tarlabaşı gibi İstanbul'un çok çeşitlilik sergileyen tarihi içinde özel bir karakteri vardır.

Bu alanların sorunlarına çözüm getirebilmek için uzmanların görüşü kadar, bölge sakinlerinin görüşüne ve katılımına da önem verilmeli. Bu konuda, sit alanı yöneticileri, imar ve yeni yapılaşmadan ziyade korumayı esas alan yönetim çerçevesinde, halkın katılımıyla ve diğer paydaşlarla bir işbirliği kültürü geliştirmeli. Sulukule Yenileme Alanı bu konuda önemli bir örnek oluşturuyor./yeni şafak