Geçen hafta içinde Hidayet Sayın Salonu’nda bir oyun izledim. “Latmos’a Rahmet Geldi”. Oyun Latmos’a ve Latmos kaya resimlerini 30 yılda gün yüzüne çıkaran Arkeolog Anneliese Peschlow’a “Vefa Projesi” kapsamında ilk defa sahneleniyordu. Böyle bir projeye Aydın Valiliği, Efeler Belediyesi ve tam24 STK destek vermişti. Aydın gibi kişi ve grupların bir araya zor geldiği bir yerde bence büyük bir iş kotarılmıştı. Yeri gelişken tüm katılımcılara teşekkür etmek isterim.

Gelelim oyuna. Oyun Latmos’taki maden ocağında geçmektedir. ”Tık, tık, tık”. Maden ocaklarının çevreye verdiği zarar işlenmekte, ülkemizdeki madencilerin zor yaşam şartları gözler önüne serilmektedir. Oyun içinde Soma faciasına sık sık değinilerek madencilikte ne kadar ilkel şartlarda çalışıldığına ayrıca vurgu yapılmaktadır.

Başta Nazım Hikmet olmak üzere oyunda çeşitli şairlerin şiirlerine yer verilerek sanatın diğer bir dalına atıfta bulunulmuştur. Böylelikle oyun edebiyat yönü ile de ön plana çıkmayı başarmıştır. Şiirsel söylemler ve müzikli bölümler oyuna ayrı bir hava kattığı görüldü.

Oyunda Trallesli Seikilos’un eşinin mezar taşına yazdığı notalar ile oluşturulan müziğe ve şarkı sözlerine yer verilmesi oyuna ayrı bir anlam yüklemiştir. “Yaşadığın müddetçe dertsiz tasasız ol/Hiçbir şeyin seni üzmesine izin verme/Hayat çok kısa/Ve zaman her şeye gebedir”. Keşke Seikilos’un eşi Euterpe’ye ait olan mezar taşı Danimarka’da değil de buradaki müzede olsaydı.

Latmos bölgesindeki kaya resimlerinden, nesli tükenen canlılardan, Ay Tanrıçası Selene ile Çoban Endymion’un aşkı gibi bölgeden dünyaya yayılan efsanelerden de söz edildi oyunda. Ayrıca, bölgedeki maden tozlarının köylüleri kanser yaptığı da es geçilmemişti. Bafa gölünün kirlilikten ölmek üzere olduğu da.

Oyunun bir bölümünde tiyatro sanatından, bu sanatın ticari düşünen kişilerce nasıl yozlaştırıldığından söz edildi. Böylece oyuna farklı sosyal mesajlar da yüklenmiş oldu.

Oyunun en can alıcı noktalarından biri de insanların bitmek tükenmek bilmeyen hırslarının kendi sonlarını hazırladıklarını anlatan bölümdü. Bir kısım insanların önüne koyulanlarla idare edilmeye zorlandığı, ama diğerlerinin para hırsı içinde boğulduğu anlatılıyordu.

Seikilos, Thales, Kuyucaklı Yusuf, Atçalı Kel, Çakırcalı, Torlak Kemal ve Telli Dede gibi yerel isimlere atıfta bulunulması oyunun geniş bir tarihi perspektife sahip olduğunu da izleyenlere gösterdi.

Sonuç olarak, oyunun “Vefa Projesi” kapsamında geniş bir katılımla sahnelenmesi ayakta alkışlanacak bir olaydı. Oyun içinde edebi örgüler içinde sosyal mesajlar verilmesi alkışlanması gereken ayrı bir durumdu. Umarım “Vefa Projesi” en kısa zamanda sonuçlanır ve başarı ile noktalanır. Aydınımızın böyle geniş katılımlı çalışmalara ihtiyacı var.

Son söz oyunculara. AYKARYAY oyuncularının yanı sıra Söke Biz Sanat Tiyatro Grubu da oyuna destek verdi. 10 kişilik oyuncu grubu 55 dakika süren tek perdelik oyunu mükemmel sahneledi. Oyunun çok kısa sürede sahneye hazırlandığı düşünülürse arada gördüğümüz küçük söz unutmalarını da hoş gördük. İyi ki varsınız, Aykaryay ve Söke Biz Sanat Tiyatrosu. Teşekkürler.

Tiyatronun seyircisine doğru tuttuğu ayna, onların düşkünlüğünü, dayanıksızlığını, eksikliğini, yetersizliğini istenç zayıflıklarını ve aşırı güçlü tutkularını dizginleyememelerinin nelere yol açabileceğinin ifadesidir. (Üstün Akmen)
 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA