Çocukluğumdan itibaren Kuşadası benim için önemli bir yerdir. Gençliğimde burada çalıştım, uzun yıllar tatil yaptım ve yaklaşık bir yıldır da zamanımın büyük kısmını Kuşadası’nda geçirmeye başladım. Bu nedenle Kuşadası ile ilgili gözlemlerimi ve yazılarımı artırmış bulunmaktayım.

Geçen aylarda Kuşadası için çeşitli yazılar yazmıştım. Gerek tarihi yerler hakkında, gerek Kuto hakkında, gerekse turizmin kan kaybı ve çözüm yolları hakkında yazılar kaleme aldım. Kentin nabzını bir şekilde tutmaya çalıştım ve tutmaya da elimden geldiğince devam edeceğim.

Gelelim bugünkü konumuza. Kuşadası turizmi çeşitli nedenlerden dolayı eski şaşalı günlerinden hızla uzaklaşmakta. Turizm yabancı turistten yerli turiste, geliri yüksek turistten geliri düşük turist profiline geçiş yapmakta. Böyle olunca bir zamanların en önemli turizm merkezi giderek gerilemekte, popülaritesini kaybetmekte. Bunun nedenlerini burada yazmak istersek, globalleşen dünyadaki gelişmelerden yerel yönetici hatalarına kadar yüzlerce neden yazabiliriz. Bu nedenlerin içinde yerel yönetimlerin hataları da oldukça fazla yer kaplamaktadır. Bunun en güzel örneği güzelim kentin beton denizine dönüşmesi. Kuşadası’nın yukarıdan çekilmiş fotoğraflarında bunu net olarak görebilirsiniz.

Yerel yönetim hataları konusunda son gördüğüm bir olayı yazmak isterim yeri gelmişken. Geçen hafta “Alaçatı Ot Festivali” ve buraya Kuşadası’nın katılması yerel gündemde önemli bir yer tutu. Eskiden Alaçatı denince kimse yerini bilmezken, Kuşadası Dünya ölçeğinde tanınmışlığı olan bir turizm merkezi konumundaydı. Bırakın ülkemizi, Avrupa’da bile en çok bilinen turizm merkeziydi Kuşadası. Nereden nereye geldiğimizi anlatmanın bundan güzel örneği de olamazdı. Kimileri Kuşadası’nın bu festivale iştirakini doğru bulurken kimileri de yanlış buldu. Hatta bir yorumda; “Kuşadası’nda 850 otobüs insanın gezip dolaşabileceği sokak mı kaldı?” denildi. Peki, bu kadar insanın gezip dolaşacağı sokak ve caddeleri kim ya da kimler yok etti? Elbette hatalı imar politikası izleyen yerel yöneticiler bu yok oluşu hızlandırdılar.

Ortada gözle görülebilen birçok sorun var, yıllardır bilinen ve herkes tarafından konuşulan. Ama bir türlü konuşmaktan çözüme doğru yol alamıyoruz. Belediyemizi yöneten yöneticiler sağlıklı bir yönetimle, sağlıklı bir ekip kurarak çözüme ulaşamıyorlar. Çözüm nitelikli ve İşbilen ekibe sahip nitelikli yerel yönetimlerdir. “Bunu herkes biliyor kardeşim, başka şeyler söylesenize”, diyebilirsiniz. Ama en iyi çözümler her zaman en basit ve en yakınımızda olan çözümlerdir. Yakınımızda olan ve basit gördüğümüz çözümler gözümüze girse de onları göremeyiz. Sanki işyeri körlüğü gibi burnumuzun dibini göremiyoruz.

Gelelim başlığımıza. Kuşadası için artık “son umut“ zamanı. Artık kaybedecek zamanımız hiç yok. Bir dönemi daha kaybedecek olursak bu günlerimizi mumla ararız. Dünyanın tanıdığı turizm kenti yok olur gider. Mesela, ülkemizin en eski kruvaziyer limanında sadece balık avlarız. Geçmiş fotoğraflara bakıp sümüğümüzü çekeriz. Eski başkanların yaptıkları, daha doğrusu yapamadıkları ortada ve gün gibi aşikar. Başarılı bir yönetim gösterselerdi, Kuşadası bu duruma düşmez, bir yıldız gibi parlamaya devam ederdi. O nedenle önümüzdeki dönemde Kuşadası için “son umut” özelliği taşıyan yönetici adayını aday gösterip seçmeli, Kuşadası’nın eski günlerine dönmesini sağlamalıyız. Senin adamın, benim adamım dememeli, en doğru adayı bulmalıyız. Yoksa ”son umut” diye bir şeyimiz kalmaz.

Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım. (Mevlana)

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA