Bildiğiniz gibi Fatih Mehmet Maçoğlu, Türkiye Komünist Partisinden Tunceli Belediye Başkanı seçildi.

Bir komünist başkanımız eksikti.

Böylece, o da olmuş oldu şükürler olsun.

Sosyalistlerimizin, sosyal demokratlarımızın ve komünistlerimizin zevkten ağızları kulaklarına varıyor.

Peşin satanlardan daha mutlular.

Havalarından, çalımlarından geçilmiyor maşallah.

Komünist ütopyaları gerçekleşmedi, ama komün-kent hayalleri gerçek oldu.

Anlata anlata bitiremiyorlar.

Geçenlerde bir meslektaş heyecanla anlatıyor;

''Mehmet bey, gözlerime inanamadım, hayran kaldım. Devrimci başkan bir harika. Nohut üretiyor ve ürettiği nohutları satarak öğrencilere burs veriyor''

Öylece kalakaldım.

Serde Karadenizlilik var ya, karşı devrimci bir hamle yaparak karşıt sorumu devreye soktum.

''Hocanım, bildiğim kadarıyla CHP'nin Anayasa Mahkemesi’ne açtığı dava nedeniyle belediyelerin öğrencilere doğrudan burs ve kredi verebilmeleri yasaklandı. Farz edelim ki komünist başkan buna rağmen burs veriyor olsun. Bu kadar heyecan yapacak ne var ki bunda?

Öyle bir anlattın ki, Maçoğlu Covid-19’un aşısını üretmiş sandım.

Babamdan kalan emekli maaşıyla geçinen anam bile üç öğrenciye burs veriyor.''

Beklediği cevabı alamadığı için başını öne eğen bayan öğretmen, daire fiyatına eşdeğer yıldızlı arabasına binerek yanımdan uzaklaştı.

**

1989 kasımında Berlin duvarının yıkılmasıyla komünizminde bittiğini sanmıştım.

Meslektaşımın komün-kent hakkında anlattıklarını duyunca yanıldığımı anladım.

Komünist başkanın kentinde turizm patlaması yaşanıyormuş.

Tur otobüslerinin biri gelip biri gidiyormuş.

Nohut ve fasulye tarlalarında ziyaretçi izdihamı yaşanıyormuş.

Bir kilogram 'komünist nohut' alabilmek için saatlerce kuyrukta bekleyenler varmış.

Komünist fasulye yok satıyormuş.

TKP’ye oy değil, ara gazı veren ne kadar Che tişörtlü, Castro şapkalı çakma komünist varsa oralardaymış.

**

Son günlerde ulusal, sosyal ve yerel medya, Tunceli'dekine benzer bir projenin KUŞADASI'nda da hayata geçirilmekte olduğu haberleri ile çalkalanıyor. Kuşadası Belediyesi ''Toprağa sarıl, üretime katıl'' sloganı ile Türkmen Mahallesi, Değirmendere mevkiinde bulunan 21 dönümlük arazide domates, biber, patlıcan, salatalık ve acur türü sebzeler yetiştirmeye başlamış.

Bundan böyle Kuşadalı'lar kendi ürettikleri domates ve salatalıkları yiyecek.

Bu olağanüstü(!) projenin, ilçemiz turizmine büyük katkılar sağlayacağı belirtiliyor.

Kurvaziyer turizmi patlayacakmış.

Daha şimdiden Küba'dan, Kuzey Kore'den, Vietnam'dan ve Laos'tan yüz binlerce ''Yoldaş''ın yola revan olduğu söyleniyor.

**

Algı oluşturmanın dışında hiçbir amacı olmayan bu tür popülist yaklaşımları gereksiz bulduğumu belirtmek istiyorum.

Aydın önemli bir tarım kenti. Halk pazarlarında üreticiden işgaliye ücreti az alır, ya da hiç almazsanız, halk her türlü doğal sebzeyi en uygun fiyatlarda bulur ve tüketir.

Kulağı tersten göstermeye gerek yok.

Turizm kenti Kuşadası'nın önceliği;

Turizmi 12 aya nasıl yayabilirizin çalışmalarını yapmak,

Atıl vaziyette bulunan kongre merkezini faal hale getirmek,

Büyük bir görüntü kirliliğine sebebiyet veren tabelalara yeni bir standart getirmek,

Ve Belediyeyi iş bulma kurumu görüntüsünden kurtarmak, olmalıdır.

Yapılan doğru şeyler yok mu?

Elbette ki var.

Ama o hizmetleri pazarlayan o kadar çok arkadaş var ki Kuşadası'nda.

Alanlarına girmek istemediğim için bana bunları yazmak düştü.

**

Komünizmi hala samana, soğana, nohuta, acura indirgeyenlere son bir sözüm var.

Hastalığının son evresinde olan komünizme haksızlık etmeyin.

Sağlıklı kalın, evde kalın!