Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz Para Politikası Kurulu toplantısında kriz ve enflasyona ilişkin bir açıklama yaptı.2009 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin enflasyon beklentisi şöyle:

Merkez Bankası Durmuş Yılmaz, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, 2009 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,8 olmak üzere, yüzde 5,4 ile yüzde 8,2 aralığında gerçekleşmesinin beklendiğini bildirdi.

Yılmaz, Enflasyon Raporu'nu açıkladığı basın toplantısında, enflasyonun 2010 yılında orta noktası yüzde 5,8 olmak üzere, yüzde 4 ile yüzde 7,6 aralığında gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini de söyledi.

2011 yılı sonunda ise enflasyonun yüzde 5,2 düzeyine düşeceğinin öngörüldüğünü belirten Yılmaz, enerji fiyatlarındaki düşüş ve toplam talebin zayıf seyri nedeniyle orta vadeli enflasyon tahminlerinde aşağı yönlü güncelleme yapıldığını kaydetti.

Yılmaz, tahminlerin son dönemde gerçekleşen faiz indirimlerine rağmen, yıl yıl sonunda enflasyonun hedefin altında kalma olasılığının arttığına işaret ettiğini de belirtti.

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, küresel ekonomide derinleşen sorunların ve sıkılaşan kredi koşullarının iç talebi uzunca bir süre sınırlamaya devam edeceğini düşündüklerini belirterek, yaptıkları faiz indirimlerinin de etkisiyle yurt içi talepte yılın ikinci yarısında kısmi bir toparlanma görülebileceğini söyledi.

Yılmaz, ''Bununla birlikte, böylesine büyük çaplı bir küresel krizin ardından iktisadi birimlerin güveninin normale dönmesinin zaman alacağı göz önüne alındığında, toparlanmanın yavaş ve kademeli olmasını beklemekteyiz'' dedi.

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, 2009 yılının ilk Enflasyon Raporunu açıkladığı basın toplantısında, arz yönlü şokların etkisini kaybetmesi ve iç talebin zayıf seyriyle hizmet fiyatlarının 2009 yılında da yavaşlamaya devam etmesini beklediklerini söyledi.

Yılmaz, son dönemde yaptıkları faiz indirimlerinin kredi piyasalarındaki baskıyı kısmen bertaraf ettiğini belirterek, tüketici kredilerinin faizlerinde belirgin bir düşüş gözlendiğini kaydetti. Bununla birlikte, ticari kredi faizlerinin yüksek seviyelerde seyretmeye devam ettiğini anlatan Yılmaz, iktisadi faaliyetteki daralmanın, firma karlılıkları ve dolayısıyla kredi verme iştahı üzerindeki olumsuz etkisi göz önüne alındığında, faiz indirimlerine rağmen finansal koşullardaki sıkılığın kısmen devam etmesi ihtimalinin bulunduğunu bildirdi.

Merkez Bankası Başkanı, Eylül ve Ekim aylarında küresel finans krizinin derinleşmesiyle artan belirsizlik algılaması ve finansal sistemin küçülme eğiliminin, Türkiye'nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerin kredi riskini olumsuz etkilediğini ve döviz kurlarında belirgin değer kayıplarına yol açtığını belirterek, ''bugün gelinen noktada, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri üzerindeki baskı henüz ortadan kalkmamıştır'' dedi.

-YURT İÇİ TALEPTEKİ AZALMA-

2008 yılının son çeyreğinde, döviz kuru hareketlerinin fiyatlar üzerindeki etkisinin tahminlerinden de düşük gerçekleştiğini ifade eden Yılmaz, ''2009 yılında toplam talepte belirgin bir toparlanma beklenmediği göz önüne alındığında döviz kurunun fiyatlar üzerindeki etkisinin bir süre daha sınırlı kalmaya devam etmesi muhtemeldir. Bununla birlikte, orta vadeli etki konusunda net bir ifadede bulunmak için henüz erken olduğunu düşünmekteyiz'' şeklinde konuştu. Yılmaz şöyle devam etti:

''Küresel krizin başladığı tarih olan Eylül 2007"den bugüne dünya ekonomilerinin birbirinden etkilenme derecesi giderek daha belirgin olmaya başlamıştır. Mevcut konjonktürü göz önüne alarak, önümüzdeki dönemde ülkemizde enflasyon ve para politikası görünümünün büyük ölçüde küresel ekonomideki gelişmeler tarafından şekilleneceğini düşünmekteyiz.

Bu nedenle, bu dönemde küresel ekonominin görünümüne ilişkin varsayımlar her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Orta vadeli tahminlerimiz üretilirken, çeşitli uluslararası kuruluşların tahminlerinin toplulaştırılmasıyla oluşturulan Consensus Forecasts bülteni referans alınmıştır.

Buna göre, küresel ekonomide 2010 yılının başından itibaren kademeli bir toparlanma olacağı varsayılmıstır. Bu varsayım diğer uluslararası kuruluşların tahminleri ile de örtüşmektedir.

Son dönemlerde, yurt içi iktisadi faaliyet de dış talep gibi belirgin bir yavaşlama göstermektedir. Mevsimsellikten arındırılmış Gayri Safi Yurt İçi Hasıla verileri, üçüncü çeyrekte yurt içi talebin daraldığını göstermiştir. Son çeyreğe ilişkin göstergeler ise iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın giderek belirginleştiğine işaret etmektedir.''

-PROJEKSİYONLAR-

Merkez Bankası'nın yaptığı projeksiyonlar hakkında da bilgi veren Yılmaz, 2010 yılının başlarından itibaren küresel ekonomide kademeli bir toparlanmanın başlayacağının varsayıldığını, bununla birlikte, küresel ekonomiye ilişkin belirsizliklerin halen yüksek seviyelerde seyrettiğini söyledi.

Mevcut konjonktürde, enflasyon ve para politikası görünümünün büyük ölçüde küresel ekonomideki gelişmelere duyarlı olacağını düşündüklerini ifade eden Yılmaz, bu nedenle, para politikasının öngörülebilirliğine katkıda bulunmak amacıyla, küresel ekonomideki toparlanmanın zamanlamasına ve hızına göre, baz senaryoya ek olarak iki alternatif senaryo daha oluşturduklarını bildirdi. Durmuş Yılmaz şöyle devam etti:

''Bu senaryolar, dış ticaret, portföy akımları, emtia fiyatları ve kredi kanalı olmak üzere dört ayrı kanaldan enflasyon tahminlerine yansıtılmıştır. Birinci senaryoda, alınan önlemler sonucunda, dünya ekonomisinin baz senaryoya kıyasla daha erken ve hızlı toparlanacağı ve 2009 yılının ikinci yarısından itibaren canlanmaya başlayacağı varsayılmaktadır.

Buna bağlı olarak da emtia fiyatlarının yılın ikinci yarısından itibaren artmaya başlayacağı ve petrol fiyatlarının 2009 yıl sonu itibarıyla 75 dolara çıkarak tahmin ufku boyunca bu seviyelerde kalacağı varsayılmaktadır. Bunun yanı sıra bu senaryoda, kredi koşullarının yılın ikinci yarısından itibaren baz senaryoya göre daha gevsek olacağı, sermaye girişlerinin artacağı ve dünyadaki erken toparlanmaya bağlı olarak dış talebin de daha erken canlanacağı varsayılmaktadır.

Küresel talepteki hızlı toparlanmaya bağlı olarak gıda enflasyonunun baz senaryoya göre daha yüksek seyredeceği, dolayısıyla 2009 yıl sonu itibarıyla yüzde 9,5, sonrasında ise yüzde 8,5 olacağı varsayılmıştır.

Çizmiş olduğum bu çerçevede oluşturduğumuz projeksiyonlara göre, 2009 yılının sonlarına doğru politika faizlerinde ölçülü artışlar yapılacağı varsayımı altında, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, 2009 yılı sonunda, orta noktası yüzde 7,6 olmak üzere, yüzde 6,2 ile yüzde 9,0 arasında, 2010 yılı sonunda, orta noktası yüzde 6,6 olmak üzere, yüzde 4,8 ile yüzde 8,4 arasında; 2011 yılında ise yüzde 6,1 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

Bu tahminler, dünya ekonomisinde beklenenden erken ve hızlı bir toparlanma olması halinde, 2009-2011 yılları için sırasıyla yüzde 7,5, 6,5 ve 5,5 olarak ilan etmiş olduğumuz enflasyon hedeflerine ulaşılabilmesi için 2009 yılının sonlarına doğru ölçülü faiz artırımlarına gidilmesinin gerekebileceğine işaret etmektedir.''

-İKİNCİ SENARYO-

İkinci senaryoda ise küresel krizin 2009 yılının ilk yarısında daha da derinleşeceği ve dünya ekonomisinin ancak 2010 yılının ikinci yarısından itibaren toparlanmaya başlayacağı bir çerçevenin esas alındığını belirten Yılmaz, buna bağlı olarak, petrol fiyatlarının 2009 yıl sonu itibarıyla 35 dolara düşerek tahmin ufku boyunca bu seviyede kalacağının varsayıldığını anlattı.

Ayrıca bu senaryoda, kredi koşullarının daha da sıkılaşacağı, sermaye çıkışlarının olacağı ve dünya ekonomisindeki geç toparlanmaya bağlı olarak dış talebin de uzun bir süre zayıf seyredeceği bir görünümün temel alındığını ifade eden Yılmaz, bu çerçevede, gıda enflasyonunun baz senaryoya göre daha düşük gerçekleşerek 2009 yıl sonu itibarıyla yüzde 5,5, sonrasında ise yüzde 3,5 olacağının varsayıldığını söyledi. Yılmaz, şöyle devam etti:

''Projeksiyonlara göre, 2009 yılı boyunca ölçülü faiz indirimlerinin devam edeceği varsayımı altında, enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2009 yılı sonunda, orta noktası yüzde 6 olmak üzere, yüzde 4,6 ile yüzde 7,4 arasında; 2010 yılı sonunda, orta noktası yüzde 4,6 olmak üzere, yüzde 2,8 ile yüzde 6,4 arasında, 2011 yılında ise yüzde 4,1 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

Bu tahminlerimiz, küresel ekonomide beklenenden daha uzun süreli bir durgunluk yasanması halinde, 2009 yılı boyunca ölçülü faiz indirimlerinin devam etmesi durumunda dahi enflasyonun orta vadeli hedeflerin altında kalacağına işaret etmektedir.




Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın, fiyat istikrarını sağlama temel amacıyla çelişmemek kaydıyla, uluslararası piyasalardaki sorunların ekonomi üzerindeki etkilerini sınırlamak için üzerine düşen tedbirleri almaya devam edeceğini bildirdi.

Yılmaz, düzenlediği basın toplantısında, finansal kriz küresel durgunluğa dönüşürken, hem iç hem de dış talepte sert bir yavaşlama gözlendiğini, bu gelişmelere paralel olarak emtia fiyatlarının da keskin bir düşüş gösterdiğini söyledi.

Son dönemde küresel büyümeye ilişkin tahminlerin ardı ardına aşağı yönlü güncellendiğini, buna rağmen risklerin halen aşağı yönlü olduğunun ifade edildiğini kaydeden Yılmaz, bütün bu gelişmelerin, 2009 yılı sonunda enflasyonun, hedefin altında gerçekleşme olasılığını artırdığını, bu çerçevede Merkez Bankası'nın son üç ayda politika faizlerini 375 baz puan indirdiğini hatırlattı. Yılmaz, şöyle devam etti:

''Uluslararası piyasalardaki sorunların derinleşmesi ve yurt içi finans piyasaları üzerinde olumsuz etkilerinin görülmesi halinde ilave önlemler alınabilecektir. Bu doğrultuda döviz depo piyasasında işlem yapma limitleri artırılabilecek, Merkez Bankası tarafından bankalara sağlanabilecek döviz depolarının vadesi uzatılabilecek ve faiz oranları düşürülebilecektir.

Yabancı para zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir miktar daha indirime gidilebilecektir. Dalgalı döviz kuru rejimi ile çelişmeyecek şekilde, döviz piyasasında derinliğin kaybolduğu dönemlerde döviz satım ihalelerine tekrar başlanabilecek, bu piyasada spekülatif davranışlar sonucunda sağlıksız fiyat oluşumunun gözlenmesi halinde ise piyasaya doğrudan müdahale edilebilecektir.

Küresel finans piyasalarındaki sorunların reel ekonomi üzerindeki etkilerinin boyutuna ilişkin belirsizlikler halen yüksek seviyede seyretmektedir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, küresel krize karşı ekonomimizin direncini koruması için basiretli bir para politikası gereklidir, fakat bu tek başına yeterli değildir.

Mevcut şokların ekonomiye etkisinin sınırlı kalması için mali disiplinin sürdürülmesi ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede, Avrupa Birliği"ne uyum ve yakınsama sürecinin devam ettirilmesi ve yapısal reformların sürdürülmesi konusundaki çabalar önemini korumaktadır.


Haber 7