Ekonomi bilimini hep sevmişimdir, özellikle yasalarını. Bu yasalardan biriside “Gresham Yasası” olarak bilinen yasadır. Bu yasaya göre “kötü para iyi parayı piyasadan kovar.”

Gresham Yasası şöyledir:

İngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth tahtta iken mali danışmanı Sir Thomas Gresham'dır. 16'ncı yüzyılda kâğıt para yoktu, yalnızca metal para vardı. Metal para gümüş içerikliydi. Bir dönem gümüş içeriği düşük olan paralar dolanıma çıkarılınca gümüş içeriği fazla olan paralar dolanımdan kaybolmaya başladı. Thomas Gresham konuyu inceledi ve Kraliçe Elizabeth'e raporunu verir.

Olayı şöyle açıklamıştır:

İkisi de 1 şilin olan iki ayrı metal para düşünün. Birinin içinde daha fazla gümüş bulunsun. Bu durumda içinde daha az gümüş bulunan paranın para olarak değeri artar. Çünkü daha fazla gümüş içeriği olan 1 şilinle de, daha az gümüş içeriği olan 1 şilinle de aynı malı alabilirsiniz. Bu durumda içinde daha fazla gümüş içeriği olan parayı eritip içindeki gümüşü satmak çok daha akıllıcadır. Nitekim İngiltere'de de böyle olmuştur. Ekonomi biliminin temel yasalarından birisi haline gelen ve ”kötü para iyi parayı piyasadan kovar” biçiminde ifade edilen bu yasaya “Gresham Yasası” adı verilir.

Şimdi nu yasayı siyasete uyaralım. “Kötü siyasetçi iyi siyasetçiyi kovar.” Ya da “kötü bürokrat iyi bürokratı kovar.”

Çoğunlukla kötü siyasetçiler tarafından yönetilmekteyiz. Her ne kadar öyle değildir deseniz de hayatın acı gerçeği budur. Sistem de buna çanak tutmaktadır, tutmaya da devam edecektir. Çünkü belirli şartlarda yönetimsel kademelere gelebilmek için verilen tavizler olmakta, olanları görmezden gelmek gerekmektedir. Böyle olunca da, alan razı satan razı hesabı sistem yürümektedir. Sistem kendini bir şekilde korumaktadır. Eğer birisi bu düzene çomak sokmaya çalışırsa ya da bir şekilde çomak sokacak olursa büyük ihtimalle kendisi zarar görecektir.

Kötü siyasetçiler çeşitli ayak oyunlarıyla, yalakalıklarla her kılığa girerek doğru ve düzgün siyaset yapanları alt edebilmektedirler. Bir yere gelmek isteyen bürokrat, bir yere seçilmek isteyen siyasetçi iseniz bu ayak oyunlarını bilmeli, ona göre davranmalısınız, yoksa sizi hemen yerler. Şöyle etrafınıza bir bakın, siyasilere, çeşitli yönetim kademelerine. Gördükleriniz ile dediklerimizi karşılaştırın, büyük oranda işin böyle olduğunu göreceksiniz. Durum böyle olunca siyaset yarardan çok zarar oluşturan bir mekanizmaya dönüşmektedir.

Liyakat, adalet, hakkaniyet, hukuk gibi kavramların içi boşalmakta, kim daha fazla oyun biliyorsa o işini yürütebilmektedir. Kendini yönetenleri, yönetim için yetki verdikleri kişilerin alt kadrolarındaki bürokratları bu şekilde belirleyen insanlar durumlarından şikâyet etmemelidir. Bu siyasete pirim vermek onların bu davranışlarını peşinen kabul etme anlamına gelmektedir. Hem peşinen bunları kabul edip sonradan yakınmak şık olmamaktadır.

Sonuç olarak bütün güçleri ile ya da bütün gücümüz ile iyi ve yetenekli insanları siyasetin veya siyaset mekanizmalarının dışına itip en kabiliyetsizlerden bir ekip kurup uyguluyoruz. Bunu artık değiştirmeliyiz. Yoksa siyasetin gerçekten çivisi çıkacak ve kimse o çiviyi yerine koyamayacaktır.

“Başkalarının izinden yürüyenler ayak izi bırakmazlar.” (S. L. Braundon)