CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk, AK Parti hükümetinin birçok dış politika konusunda ilkesiz ve görünürde hedefsiz politikalar yürüttüğünü söyleyerek, hükümetin "adeta ne yapacağını bilemez bir vaziyette olayları geriden izlemeye çalışmakta, gelişmelerin girdabına kapılmış bir görüntü vererek bir o yana bir bu yana yalpalamakta" olduğunu belirtti.

Korutürk, düzenlediği kahvaltılı toplantı ile dış politika konularına ilişkin partisinin görüşlerini aktardı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "övünerek eş başkanı olduğunu ilan ettiği" Büyük Ortadoğu olarak adlandırılan projenin kapsadığı bölgede, Tunus'ta başlayıp son olarak Suriye'de Türkiye'nin kapısına dayanan çok ciddi gelişmeler meydana gelmekte olduğunu belirten Korutürk, "Bu gelişmelerle ilgili olarak da hükümetin ilkesiz ve görünürde hedefsiz bir dış politika yürüttüğünü endişeyle izliyoruz" dedi.

Korutürk, hükümetin "adeta ne yapacağını bilemez bir vaziyette olayları geriden izlemeye çalışmakta, gelişmelerin girdabına kapılmış bir görüntü vererek bir o yana bir bu yana yalpalamakta" olduğunu söyleyerek, Libya'da olayların başlangıcında "NATO'nun burada ne işi var" diyen Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'nin 59 yıldır tam üyesi olduğu ve onayı olmadan hiçbir karar alamayacak bu uluslararası örgütü Libya halkı lehine yönlendirebilme fırsatını elinden kaçırdığını kaydetti. Korutürk, bunun sonucunda, bazı Batılı ülkelerin Libya'da amacı aşan tahribata girişmelerine ve sivil halka büyük zarar vermelerine de sebep olduğunu belirterek, Erdoğan'ın bu beyanından çok kısa bir süre sonra yoğun baskılar üzerine önceden reddettiği NATO harekatına onay verdiğini aktardı.

Harekatın başladığı mart ayından bu yana Libya'da bini aşkın sivilin hayatını kaybettiğini, 5 bine yakın kişinin yaralandığını anımsatan Korutürk, NATO'nun görev talimatında olmamasına rağmen Kaddafi ve ailesi başta olmak üzere Libya yöneticilerinin askeri saldırılara hedef edildiğini bildirdi. Korutürk, "Hükümet, NATO üyesi sıfatıyla, harekatın görev talimatı içinde kalmasını sağlayabilecek ve sivil halkın zarar görmesini engelleyebilecek iken bunların hiçbirini yapmamıştır" diye konuştu.

Hükümetin Libya konusunda ileriye dönük bir hedef belirleyemediğini, tutarlı ve sürdürülebilir bir politika oluşturamadığını savunan Korutürk, gelişen olaylar karşısında Türkiye'nin Trablus Büyükelçiliği'nin kapatıldığını, böylelikle harekatın başında (Libya'da ABD ve İngiltere'nin çıkarlarını biz koruyoruz) diye övünen hükümetin Libya'daki Türk çıkarlarını korumasız bıraktığını belirtti.

Libya Temas Grubu'nun geçtiğimiz günlerde İstanbul'da toplandığını anımsatan Korutürk, Temas Grubu gibi ad-hoc bir komitenin Libya'nın geleceği ile ilgili kararlar almasının yasal olmadığını, bunların ancak BM çerçevesinde alınabilecek kararlar olduğunu kaydetti. Ad-Hoc komitelerin bu tür önemli kararlar almasının yanlışlığını vurgulayan Korutürk, Türkiye'nin de buna "ön ayak olması ve taşeronluğunu yapmasının" yanlış olduğunu söyleyerek, bu toplantılarda harekatın Ramazan ayında da süreceğinin ifade edildiğini, böyle hassas bir hususun bir Müslüman ülkesinde söylenebilmiş olmasının çok önemli ve üstüne gidilmesi gereken bir konu olduğunu bildirdi.

Başbakan Erdoğan'ın önce "NATO'nun Libya'da ne işi var?" dediğini, bundan bir hafta sonra ise NATO'nun Libya müdahalesine fiilen katıldığını belirten Korutürk, "Başbakan bize karşı bir imge kullanmıştı. Ancak ben bunu kullanmayacağım. Yapmam dediği şeyi yapmanın imgesiydi bu. Benim aynı üslubu kullanmama terbiyem müsaade etmez" diye konuştu.

Osman Korutürk, "(Ortadoğu'da her şeyin kendisine sorulduğunu) iddia eden hükümetin" Mısır ve Tunus'taki gelişmelere de seyirci kaldığını söyleyerek, şunları kaydetti:

"Merak ettiğimiz ve hükümetin açıklık kazandırmasını beklediğimiz bir konu, büyük güçlerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde Müslüman Kardeşler Örgütünün siyasi bir hareket görünümü altında hakim olacağı sözde bir ılımlı İslam kuşağı kurulması yolunda bir planlarının mı bulunduğu hususudur.

Temmuz başında Atina'da yapılan Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantısında, Arap Baharı gündem maddesi altında konuşan Mısır, Tunus ve Libya muhalefetine mensup sosyal demokrat konuşmacılar bu konuyu irdelemişlerdir. Böyle bir plan var mıdır? Varsa, Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanı AKP hükümeti bu planın neresinde durmaktadır?"

-SURİYE'DEKİ GELİŞMELER-

Korutürk, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki gelişmelerin Türkiye açısından en önemli sonuçlar doğurabilecek olanlarının Suriye'de cereyan ettiğini söyleyerek, "Sınır komşumuz olan, dost ve kardeş bir halka sahip bulunan hem ekonomik, siyasi ve sosyal ilişkilerimiz hem de Ortadoğu politikalarında stratejik denge faktörü olması bakımından büyük ağırlık taşıyan bu ülkedeki gelişmelere de hükümet başından beri tutarsız ve neyi hedeflediği belli olmayan bir yaklaşım içinde olagelmiştir" dedi.

Türkiye'nin Suriye konusunda değişik anlam taşıyan beyanatlara dayalı ve yönlendirici olamayan tutum izlediğini ileri süren Korutürk, "Daha başlangıçta mültecilere açık davette bulunulması, mültecilerin sınır bölgemize serbestçe gelip gidişlerinin teşvik edilmesi, hükümeti Suriye'deki bazı çevrelerin gözünde, bu ülkedeki karışıklıkların destekçisi durumuna düşürmüş; bu da hem Suriye'nin hem de İran'ın Türkiye'yi alenen Suriye'deki olayların tahrikçisi olmakla itham etmelerine yol açmıştır" yorumu yaptı.

Hükümetin dış siyasetin diğer önemli alanlarında da elle tutulur hiçbir başarı sağlayamadığını belirten Korutürk, Ermenistan açılımındaki hatalar nedeniyle Dağlık Karabağ konusunda kardeş Azerbaycan'ın önce yalnız bırakıldığını, sonra da gelen tepki üzerine bu açılımın rafa kaldırılmak zorunda kalındığını, neticede Azerbaycan'la yeni gerginlikler oluşarak, komşu Ermenistan'la da ilişkilerin daha da geriye gittiğini savundu.

-AB İLE İLİŞKİLER VE KIBRIS-

Osman Korutürk, hükümet programında Avrupa Birliği üyeliğine iki ayrı yerde vurgu yapıldığını belirterek, "Ancak, bu bağlamdaki ifadeler ne inandırıcı ne de yeterlidir. Önemli olan Avrupa Bakanlığı kurmak değil, o Bakanlığın ne yapacağıdır. Karşılıklı bahanelerle son yıllarda Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri durma noktasına gelmiştir" diye konuştu.

AK Parti'nin bunu bilerek ve iç politika mülahazalarıyla yaptığını ileri süren Korutürk, hükümetin "Kıbrıs meselesinde tarafların siyasi eşitliğine dayalı bir çözüm çabalarını destekleyeceğini bildirmesine" CHP olarak itirazları olmadığını kaydetti. "CHP bu konunun sıkı takipçisi olacaktır. Ulusal çıkarlarımızla uyumlu, Kıbrıs Türk halkının beklentilerini karşılayan bir çözüme CHP elbette destek olacaktır" diyen Korutürk, ancak CHP'nin çözüm sürecinde gereksiz tavizlerden kaçınılması, bu maksatla Kıbrıs Türk tarafına baskı yapılmaması ve çözümün net bir şekilde adadaki iki devletin varlığı esasına dayalı olması gerektiği görüşünde olduğunu da bildirdi.

-MAVİ MARMARA SALDIRISI VE İSRAİL'LE İLİŞKİLER-

CHP iktidarda olsa Mavi Marmara gemisinin gitmesine "denize elverişlidir" belgesi vermeyerek baştan engel olacaklarını, söz konusu yardımın İsrail ile temas halinde kalarak, karadan ya da başka kanallarla gönderilmesini sağlayacaklarını belirten Korutürk, şöyle konuştu:

"İsrail'in çok gayri insani davranışları var. Bu davranışlarını teşhir ederek İsrail'i buna zorlayabilirdik. Birçok şey yapılabilirdi. Hadi bu gemiyi tutamadınız, çıktı. O zaman İsrail ile çok yoğun bir diplomatik temas kurmak lazımdı, özel temsilci göndererek (dikkat et çatışmaya yol açma, aksi takdirde ilişkilerimiz biter) denebilirdi. Ama bunların hiçbiri yapılmadı.

Eğer hükümetin ikinci Gazze Konvoyunun yeni bir maceraya gitmesini engellemesi basiretli bir davranışsa, hükümet bu basireti neden birinci Gazze Konvoyu sırasında da göstermemiş, 9 suçsuz insanımız neden ölmüştür?"

Osman Korutürk, Türkiye'nin eskiden İsrail'in Arap ülkeleri ile ilişkilerinde ciddi bir arabulucu ve etkili bir ülke olduğunu ancak bu rolün artık devreden çıkartıldığını söyleyerek, Filistin'de ayrışan grupları bile zor durumuna rağmen Mısır'ın bir araya getirdiğini kaydetti. Korutürk, şunları kaydetti:

"(Bizim bu bölgede ağırlığımız var) diyoruz, ama bunu biz kendi kendimize söylüyoruz. Bizden başka (biz şu kadar önemli bir ülkeyiz) diyen bir ülke görmedim. Çok önemli memleketlerde de bulundum, hiç biri (ben çok önemli memleketim) demiyor. Bundan hoşlandığımızı başkaları da görünce, onlar da diyorlar (aman siz ne önemli bir ülkesiniz, muazzamsınız) diye. Böyle birşey olabilir mi? Bu çok utanç verici birşey. Türkiye gibi büyük bir devletin böyle bir şeye ihtiyacı yok, herkes biliyor zaten Türkiye'nin büyük olduğunu. Benim bunu söylememe gerek yok, bırakalım başkaları söylesin. Başkası (sen büyüksün) deyip, bakın Libya Temas Grubu'nu kurduruveriyor. Sonra da yüzünde bir tebessümle, Bakan çıkıyor mikrofona, şöyle yaptık böyle yaptık izahatta bulunuyor."

-ABD İLE İLİŞKİLER-

ABD ile ilişkiler konusuna da değinen Korutürk, ABD ile ilişkilerin sağlıklı olmadığını, CHP olarak ABD ile ilişkileri geliştirme arzusu içinde olduklarını ancak bu ilişkileri sıfatlardan da arındırmak gerektiğini kaydetti.

Korutürk, stratejik ortaklık denildiği zaman "Türkiye'nin bu bölgedeki ABD'nin çıkarlarını koruyacağı, Türkiye'nin taşeronluk yaptığı" şeklinde anlaşıldığını söyleyerek, şöyle konuştu:

"Basında da böyle yazılıyor, hükümette de mesela ABD Başkanı Barack Obama Başbakanı bir hafta içinde 3 kez aradı deniliyor. Bu iyi birşey mi? İki de bir de aranmak nedir, ne telkin ediyor? ABD ile ilişkiler ortaklık olması lazım. Ortaklığı sıfatlardan arındırmamız lazım, sıfat koymaya gerek yok, ortaklık denilmesi gerekir. Bunun da 3 ayağı vardır, eşitlik, karşılıklı saygı ve birbirinin meşru çıkarlarını gözetme."

Osman Korutürk Kandil'de ve terörizmle mücadelede de ABD'nin fiili tutum almadığını, sadece beyanların yeterli olmadığını belirterek, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmelerinde de terör konusunda destek talep ettiklerini bildirdi.